İki Liraya Dünyayı Almanın Yolu
Sami Zorlu
Mesele bir çocuğun tebessüm etmesine vesile olmaksa, hayal kurmasını sağlamaksa bu oyunda ben de varım.
İki lira ile bir marketten ne alabilirsiniz?
Bir adet kek, bir meyve suyu, belki birde sakız. Ama bir çocuksanız ve yanınızda derya gönüllü bir ağabey varsa birçok şey alabilirsiniz. Birkaç adet bisküvi, meyve suyu, jelibon, cips, sakız hatta uzaktan kumandalı oyuncak bir araba…
Nasıl mı?
Hemen anlatayım…
Ramazan isminde bir küçük çocuk elinde 2 lira ile markete gelir. Markette mahallenin gençlerinden bir ağabeyi karşılar onu. Elindeki parayı ve Ramazan’ın almak istediklerini sorar. Daha sonra beraber alışveriş yapmak için marketin koridorlarında dolaşmaya başlarlar. Önce istediği birkaç çeşit bisküviyi alır, oradan meyve suyunu da ekler heybesine Ramazan. Sonra köşede gözüne çarpan ve çocukların vazgeçilmezi jelibondan alır, gözüne kestirdiği patates cipside aldıktan sonra kasaya yönelir. Kasada tam aldıklarının ücretini ödeyecekken haftalık aktüel ürünler arasındaki uzaktan kumandalı arabaya gözü çarpar ve onu da ekler alışveriş listesine. Ramazan böylelikle alışverişini tamamlamış, aldıklarını elindeki 2 lira ile ödemiş, para üstünü de alarak aldığı oyuncak ile oynama hayalleri kurarak evine dönmüştür.
Tabii ki de Ramazan’ın aldıkları 2 liradan fazla tutmuştur. Ama orada bulunan mahallenin delikanlısı o masum yavrunun hayalleri yıkılmasın diye küçük bir oyun oynamış, Ramazan gittikten sonra aldıklarının ücretini ödemiştir. Mesele bir çocuğun tebessüm etmesine vesile olmaksa, hayal kurmasını sağlamaksa bu oyunda ben de varım.
Bu güzel olay şuracıkta dursun. Ben de bu satırlarda ilerlerken hatıramın tozlu sayfalarında kalmış güzel bir olayı anlatayım size.
Çocukluğum bir köyde geçti. Köyümüzün bakkal Mehmet Amcası her gittiğimde gazoz kapaklarıyla bana istediğimi verirdi. Bu da benim işime gelir bol bol evimizin bahçesinde gazoz kapaklarını madeni paraya çevirme mesaisi yapar, onlarla bakkaldan istediğimi alırdım. Bu bakkal Mehmet Amcadan sonra oğulları Mesut ve Samet abide de devam etti biraz. Sonra anladım ki bakkal Amca ve oğulları babam ile işbirliği yapmışlar. Bakkal bana gazoz kapağı ile istediklerimi verir, babam da daha sonra ücretini onlara ödermiş. Bu hadiseyi öğrendiğimde hem sevinmiş hem de mahcup olmuştum. Sevindim çünkü benim hayal kurmama yardımcı olmuşlardı. Sevindim çünkü aldığı gofret ile dünyaların o çocuğun olmasına müsaade etmişlerdi.
Bu güzel hatıram zaman zaman aklıma geldiğinde şimdi ki çocuklar adına üzülürdüm, poşetin bile parayla satıldığı lüks marketlerde çocuklar böyle güzelliklerle buluşamayacak diye. Ama Ramazan’ın hikâyesini izledikten sonra bu işin market, bakkal meselesi değil, çocuklarımızın etrafında derya gönüllü, onlara değer veren, onları önemseyen insanların bulunup bulunmaması meselesi olduğunu fark ettim.
Gelin etrafımızdaki Ramazan gibi elindeki parası küçük, ama hayalleri büyük çocuklarımızı fark edelim ve küçük bir oyunla onları mutlu edelim…
GENÇ'ın Yazısı.