23 Haziran’daki tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini geride bıraktık. Seçim günü oy kullanan bir annenin, oy zarfını 1 yaşındaki çocuğuna vermesi ve bebeğin de zarfı çok normal, alışkın olduğu bir durum gibi oy sandığına atması akıllara kazınmıştı. Nedenini de annesi şöyle açıklamıştı, “Yahu ne var bunda, çocuk bir yaşında ama 3 tane seçim gördü. Alıştı o da bizim gibi.” Bu olay yaşadığımız iklimi özetliyor: Çok seçim olan, “demokrasiyi dibine kadar kullanan” bir ülkeyiz. Normale dönmek ve 4 buçuk sene seçimsiz geçecek önümüzdeki dönem inşallah güzel neticelere, hayırlı işlere gebe olur. Seçime dönecek olursak, 1994’ten bu yana İstanbul BŞB Başkanlığını alamayan CHP bu sefer başkanlığa 9 puan farkla gitti. 31 Mart’ta 13 bin oy farkı vardı da şimdi nasıl yüzde 54’le bu fark 800 bine çıktı, işte orası ciddi anlamda düşünülmeli. Kim mi düşünecek? Samimi ikaz ve eleştirileri dikkate almayıp trollere, fitnecilere, dalkavuklara zemin olan siyasetimiz düşünecek. “Ben demiştimciler”den olmak istemem ama: Karşısında rakip olmadan kendi kendine rakip doğuran, rakibine kazandırmayıp tabiri caizse “kendi kaybeden” bir Ak Parti anlayışı izledik. Yine de hiçbir şeyin bittiği, yolun sonunun geldiği falan yok. Şimdi iş zamanı. Şu satırlar da bir tehdit unsuru olarak algılanmazsa tabii...


Salih Yüzgenç'ın Yazısı.