Mısır’ın demokratik yollarla seçilen ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, 2013’te Sisi komutasındaki askeri cunta tarafından darbeye uğramış ve o tarihten bu yana hapis hayatı yaşıyordu. Adına “yargılanmak” dense de kurgulanmış bir senaryonun içinde aralıklarla mahkemeye çıktı ve Hamas’a yardım ettiği suçlamasıyla yargılanıyordu. En sonunda filmin finalini gördük: 17 Haziran’da yine bir duruşmada, fenalaşan Mursi önce bayıldı, ardından -sözde- hastaneye yetiştirilirken hayatını kaybetti. 67 yaşında hayata gözlerini yuman Muhammed Mursi’nin ölümü kuşkusuz tüm dünya Müslümanlarını üzüntüye boğdu. Tabii Müslümanların içinde “İrlandalı hiç mi yok?” tabii ki çok var... Türkiye’de bunu bile Recep Tayyip Erdoğan’la kurduğu samimi ilişki yüzünden Mursi’ye tepki göstererek “iyi oldu” diyenler oldu. Bu şizofreni, paranoya, ruhsal bozukluğu çok da konuşmaya gerek yok. Ama gerçek şu: Mursi, Filistin’in Mısır üzerinden dünyaya açılan tek kapısıydı. Mısır, onun dönemi ve anlayışında aynı Türkiye gibi “ümmet” ve İslam kardeşliği diyordu. İsrail, Amerika ve İngiltere için bir tehditti... Bütün bunlar Mursi’yi sevmek ve sevmemek arasında karar verenlerin haleti ruhiyesini de gösteriyor. Rahmet olsun Mursi’ye...


Salih Yüzgenç'ın Yazısı.