Sözlükte meşrep; yaratılış, huy, karakter, mizaç olarak tarif ediliyor. Köken olarak “su içilen yer” anlamına gelen bu kelimenin biz, hayat tarzı, davranış biçimi şeklindeki manalarını daha çok benimsiyoruz. Peki niye meslek değil de meşrep seçimini önceliyoruz? Bize göre şu koca alemde iki meşrep var: Bir tanesi ekmek kavgasını tek gaye olarak görüp, hayatı; iş, meslek ya da uzmanlıkla tarif etmeye çalışan meşrep, diğeri ise rızkın Allah’tan geldiğine inanmış, iş ya da meslek seçiminin esas gayemiz olan kulluk ve Hakkın rızasına erişmek yolunda bir vasıta olduğuna inanan meşrep. Bize göre her hüner, her meslek, meşru dairede kaldığı ve yapıldığı sürece makbuldür, muteberdir ve tercih edilebilir. Herkesin kendisine en uygun mesleği seçmesi de hakkıdır zaten. Seçene, seçimi mübarek olsun, insanın sevdiği işi yapmasından daha güzel ne olabilir? Ama bunu bizatihi gaye haline getirmemek gerekir. Zamanımızın en büyük tuzaklarından bir tanesi iş ya da meslek seçimini layık olmadığı bir seviyede ele almasıdır. Meslek ya da iş Hakkın rızasına ulaşmak, en yüce insanlık ufkuna ulaşmak için hayattaki bütün imkanlar gibi bir imkandan daha fazlası değildir; her imkan gibi bir imtihan boyutu vardır. İstediği işe kavuşan cennete, istemediği işi yapmak zorunda kalan cehenneme düşmüş olmaz. Biz iş ya da mesleği olması gerektiği yerde ele alır ve bir imkan olarak değerlendirirsek doğru meşrebi seçmiş oluruz. Diğer türlü yatak odalarımıza kadar girecek, sevgimizin, korkumuzun, ümidimizin ve çevremizin yegane belirleyicisi olacak, insanı insanlıktan çıkartacak bir kapitalist cendere bizi beklemektedir, haberiniz olsun.

Hayatımızın en önemli zamanlarından biri meslek seçimi. Bunu kimi zaman bir “seçim” olarak kararımız, irademizle; kimi zaman da içinde bulunduğumuz süreç içerisinde farkında olmadan veya tabî olarak yapıyoruz. Ama ne olursa olsun değişmeyen gerçeğimiz, seçtiğimiz veya yaptığımız meslek bizim kaderimiz oluyor.

Umutsuz bir tablo gibi gelmesin ama muhtemelen dünya şu an bulunduğu durumdan daha iyi durumda olmayacak. Niye mi? Çünkü tüketim, sadece mal-ürün bazlı olmaktan insan ve zaman endeksli olmaya doğru hızla gidiyor. Bu gidiş içerisinde mevzi alan, korunmaya çalışan insanlar ayrılacak, farkını oluşturacak. Genç Dergisi’nde bu ay, meslek bağlamı üzerinden işte bu fark oluşturmaya; ne olursa olsun meşrebini koruman gerektiğine vurgu yapıyoruz.

Meslek, kariyer seçiminde yetkin isimlerle röportaj, ustalardan kendi meslekleri ile alakalı tavsiyeler ve önemli yazılarla derdimizi paylaşıyoruz. Şöyle diyoruz sözün özü: Ne meslek seçersen sen, meşrebinle bilin. Bu yüzden de, meslek değil; meşrep seç!

Geliş, Dönüş, Dönüştür!

Osman Şentürk / Üst Düzey Yönetici

Meslek hayatına yeni başlayacak arkadaşlara çok önemli tavsiyelerim var: Bir kere her şeyden önce kendinizin farkında olun. Gençlerin; sahip oldukları yetenekleri, bilgi, beceri ve yetkinlikleri bilmeleri lazım. Bunun için de bu işin uzmanlarıyla yani; psikolog, psikiyatrist gibi insanlarla görüşerek, çevrelerinden kendilerini anlatmalarını isteyerek; güçlü yönlerini veya zayıf yönlerini, gelişime açık; kendilerini özel yapan taraflarını, kabiliyetlerini keşfetmeleri lazım. Sonra gelecekte ne olmak istediklerine karar verirken mevcut durumlarıyla gelecekte gelmek istedikleri yer arasındaki farkı analiz ederek, hangi yönlerini nasıl geliştirecekleri konusunda çalışmaları gerekiyor. Böylece kendilerini geleceğe hazırlama yolu üretmiş olacaklar. Bu yüzden sistematik ve analitik çalışmalarını tavsiye ediyorum.

Benim bir sözüm, “geliş, dönüş, dönüştür.” Bir insanın yaşadığı toplumda birtakım şeyleri değiştirebilmesi için -özellikle de gençlerin- önce kendisini geliştirmesi lazım. Sonra da ilmiyle amir olması yani kendini dönüştürmesi gerekli. Kendini dönüştürdükten sonra da çevresini dönüştürebilir. O yüzden “geliş, dönüş, dönüştür” diye üç basamaklı bir adım öneriyorum.

Mesleki Yetkinlik Başarı İçin Yeterli Değildir

Vicdan, insana en büyük karar verme desteğidir. Amerikalıların tabiriyle “decision support” sistemdir. Hangi işi yaparsak yapalım, belli bir temele sahip değilsek, erdemler üzerinde mutabakat sağlamamışsak kendimizle, çevremizle içinde bulunduğumuz organizasyonla ilerlememiz çok sağlıklı olmayacaktır. Bu nedenle benim tavsiyem her şeyden önce sahip çıkacağımız erdemleri belirlememiz ve ondan sonra bu erdemlere sımsıkı sarılmamız üzerine. Tabii bunu yaparken de vicdanımızın bizi, bu erdemlerimizle hareketlerimizin tutarlılığında uyarması lazım. Bu hangi işte olursa olsun zaman yönetimimiz, imkan yönetimimiz, kaynak yönetimimiz, astlarımıza veya üstlerimize karşı muamelemiz onlara dürüst, şeffaf, açık olmamız ve dahasında bizi doğru yola götürecektir. O yüzden bulunduğumuz ve yaşadığımız ortamın içerisinde erdemli hayatı oluşturabilecek bir kontrol listesi oluşturmamız lazım. Unutmayalım; başarı için mesleki yetkinlikler tek başına yeterli değildir. Bunu ancak, davranışsal yetkinliklerle başarıya dönüştürebiliriz.


Ustanızın Dizinin Dibinden Ayrılmayın!

Nilüfer Kurfeyz / Tezhip Sanatçısı

Tezhip sanatına başlamak, bu sanatı icra etmek isteyenler öncelikle iyi bir hocanın peşinde koşsunlar. Çünkü geleneksel sanatlar, hocanın dizinin dibinde öğrenilecek sanatlardır. Bir hocadan eğitim alırsınız, biat edersiniz ve ölene dek hocanın dizinin dibinden ayrılmazsınız... Bu işin ahlakı, edebi, derinliği, felsefesi, o hocaya bağlılıktan geçer. Geleneksel sanatın felsefesini kavrayamazsanız, genetik kodlarını hissedemezseniz, bu sanatlarla uğraşmamız çok zor. Eğer bunu herhangi bir kurs faaliyeti gibi, hobi olarak görürsek bir kaç sene sonra bu heves son bulacaktır. Dolayısıyla bunu 1-2 yıllık kurslardan ziyade hocalarla birlikte çalışarak ömür boyu sürdürmemiz gerekmektedir. Tezhip öğrenmek isteyen, bu sanatı kendisi ile içselleştirmelidir. Bu sanatla hemhal olmalıdır. Bu sanatı ömür boyu devam ettirebileceğini düşünüyorsa bu sanata başlamalıdır.


Zahmet Etmeyene Rahmet Olmaz

Semih Taneri / Grafik Tasarımcı

İş hayatına başlayacak arkadaşlar, öncesinde meslekleriyle ilgili iyi bir eğitim alsınlar. Bu bizim klasik tabirimizle; ya mektepli ya da alaylı, yani usta çırak yöntemiyle olabilir. Bu yolda kendilerine lazım olacak ihtiyaçlarını tespit edip, çeşitli kurslarla, yayınlarla, eğitim çalışmalarıyla kendilerini donanımlı hale getirmeliler. Meslekte gelişim tecrübe kazandıkça artan bir durumdur. Taşın altına elini koymaktan çekinmemek gerekir. İşten korkmamak, üstesinden gelirim diyerek kolları sıvamak, zora talip olmak gerekir. Gelişen teknoloji ve dönem trendlerini yakından takip edip, güncelin gerisinde kalmamaları çok önemlidir. Güncel basılı ve görsel yayınlar ile internet sitelerini takip etmeliler. Ve son olarak da tembellik ve kolaycılığa kaçmadan; bıkmadan usanmadan azimle çalışmak, çalışmak, çalışmak gerektiğini hiç unutmamalılar. Zira zahmetsiz rahmet olmuyor.

İnsanın Olduğu Her Yerde Tasarım Vardır

İşimiz tamamen insanla… İnsanın algılarına, gözüne, gönlüne hitap ediyoruz. Duygularını, hislerini harekete geçirici şeyler ortaya koyuyoruz. Afiş yapıyoruz, davet ediyoruz. Yardıma teşvik ediyoruz. Harekete geçmesini teşvik ediyoruz. Dergi yapıyoruz, sayfayı güzel bir şekilde tasarlayarak kıymetli yazıların okunmasını sağlıyoruz. Kapak yapıyoruz, kitapların ilgi görmesini satın alınmasını sağlıyoruz. Ambalajı güzel yapıp o ürünün satılabilmesine katkıda bulunuyoruz. Hasılı insanın olduğu her yerde tasarım vardır. Biz meslek olarak bunun grafik tasarım tarafındayız.


Ustalar Bilgiyi Saklamamalı

Veyis Demir / Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

Muhasebecilik, gizlilik esası çok net ve kati olan bir meslektir. Bu işin birinci kuralı sır tutabilmektir. Mesleğiniz gereği şirketlerin, ailelerin birçok özel bilgisini, sırrını biliyorsunuz. Bunları asla paylaşmamanız ve sır olarak saklamanız gerekiyor. Bu da tabii ki ciddi bir ahlaki yapıya sahip olmayı, insan ilişkilerinde güven ikliminin sağlanmasını gerektiriyor. Karakter olarak dürüst ve sağlam bir kişilik yoksa bu meslek, gerçekten zararlı ve tehlikeli alanlara yönlendirebiliyor. Bunu çok gördük. Mesleklerde usta olan isimlerin yani duayenlerin, işi muhakkak aktarması gerekiyor. Yanındaki adamdan bilgiyi saklarsan, o adam işi düzgün yapamaz ve sen onun ustası, abisi olamazsın. Bu durumda da bahsettiğimiz çıraklık daha fazla zarar görür ve bitişi hızlanır.


Yeni Mezundan Yönetici Olmaz

Hasan Çetin / Saat-Gözlük-Çakmak Ustası

Okuldan mezun olup iş hayatına giren biri kendisini her konuda uzman zannediyor. Bu çok yanlış... Oysa neredeyse pratiğe dair hiçbir şey bilmiyor ki... İş yaparak, sahada öğrenilir. Okulda bilgiyi alırsın, burada uygulama bilgisini. İşin daha garibi işe girdikleri yerin yöneticisi de olmak istiyor bazı gençler. Maalesef devlet mekanizması, memuriyet gibi meslekler hâlâ garanti iş gözüyle görünüyor ve meslek grupları, zanaatlar dikkat çekmiyor. Kimse çırak olmak istemiyor ki. Çırak olmadan usta olur mu?


İyi ki Kitaplara Hizmet Ediyorum

Ufuk Kayabaş / Matbaa Ustası

Ben bir matbaa ustasıyım ve bu işi 35 yıldır yapıyorum. Matbaacılık işe başladığım yıllardan bu yana teknolojik alanda çok değişti, mekanik makinalardan elektronik makinalara, el emeği gerektiren uğraşlardan dijital alanlara gelişmeler oldu. Bu gelişmeleri takip ederek mesleki alanda sektörünün gelişim hızına ayak uydurmaya çalıştım ve hâlâ kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Matbaacı olmamın benim için manevi değeri büyüktür. Doktorlar, mühendisler, alimler ve daha birçok ilim erbaplarının eğitim kitaplarının bizlerin elinden çıkıyor olması benim için büyük bir hazdır. Elinize ulaşan o kitaplarda emeğimiz var, bastığımız kitaplar insanın eğitimine, olgunlaşmasına yönelik. Beni mutlu eden bir şey daha var ki değerini ölçecek para yok: Afrika kıtasında dini eğitim gören çocuklar elif-ba bulamadıkları için tahtalara yazarak Kur’an öğrenmeye çalışıyorlar. Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı vesilesiyle baskısında emeğimiz bulunan binlerce elif-ba, o kıtaya; o çocukların ellerine gidiyor. Ve onların sevincini, coşkusunu görebiliyorum, bu mutluluk tarif edilemez... Beni o çocukların sevincine ortak eden şey, ellerindeki kitaplarda emeğimin olduğunu bilmemdir. “Bir hayra vesile olan o hayrı işleyen gibidir.” Bu yüzden diyorum ki iyi ki matbaacı olmuşum ve iyi ki bu kitaplara hizmet ediyorum vesselam...


Para İçin Ahlakını Satmayacaksın!

Ömer Demir / Otomobil Mekanik Ustası

Tamirci olacağım deyip tamirci olunmaz. Eskiden tamir olayı vardı, şimdi böyle bir şey yok. Maalesef tamir işi genel olarak bitiyor, çünkü bir parça bozulduğu zaman söküp çöpe atıyorsun. Tamir etmek, ona tekrar can vermek yok, yenisini takıyorsun. Tamir etmenin insana verdiği bir mutluluk var. Bozuk ve çalışmayan bir şey, senin vesilenle tekrar çalışıyor. Bu insanı gerçekten çok mutlu eden, değerli hissettiren bir durum. Şimdiki tamirat mesleklerinin maalesef ruh kaybı var. Normalde bu işi asla insanları sömürmek için yapmamak lazım ama baktığımızda birçok insan, ustalık sıfatıyla insanları kandırıyor, ahlaken bizim inancımıza, kültürümüze yakışmayan şeyler yapıyor. Özellikle otomobil tamirciliğinde 10 TL olan parçayı 100 TL’ye takabilirsin. Ama bu durum bir insana yakışmaz; mesleğini, ahlakını satmayacaksın... Ayrıca maalesef bazı gençlerin meslek sahibi olmayı hafife aldığını görüyoruz. Ustalık hemen olmaz, önce ahlakın, sabrın olacak sonra kahrını çekeceksin. Bakın sanayilere, 25 yaşın altında çalışan neredeyse yok artık...


İş Hayatında Tefekkür Alışkanlığı Geliştirmeliyiz

Ebubekir Kalkan / İletişim Uzmanı

Ben iletişim-reklamcılık sektöründeyim. Ve maalesef; bizim işimizde vicdan aramak, merhamet beklemek çok zor. Bu yüzden iş hayatına yeni başlayan gençler öncelikle her gün, her hafta, belirli zamanlarda 1 saat düşünme, tefekkür alışkanlığı geliştirmeliler. Ardından mesleki anlamda yeterliliklerini sürekli sorgulamalılar. Ve tabii ki planlı ve düzenli çalışmayı alışkanlık haline getirmeliler. Maalesef bu durum bizim çok ihmal ettiğimiz bir hâl...

Unutmadan: İş hayatı da bir imtihan yeridir. Orada dedikodu, arkadan iş çevirme, laf taşıma, küçük yalanlar gibi davranışlar asla mubah değildir.

Hangi meslekte olursa olsun, Türkçeyi çok iyi konuşup çok iyi yazmalı, yabancı dil olarak en az Arapça ve İngilizce bilmeli ve konuşup yazabilmeliyiz.


En Mühim Meslek

Rabia Şerbetçi Kütük

Geçen hafta dedemi ziyaret etmek için kabristana gittim. Mezar taşlarının arasından geçip giderken içlerinden bir tanesi dikkatimi çekti. Üzerinde neredeyse gösterişli diyebileceğim bir biçimde “Yüksek Mimar Bilmem Kim Bey” yazıyordu. Bu görüntü zihnimi epey meşgul etti ve üzerine düşünmeye başladım. İnsanın koca bir ömür ardından varoluşsal kimliğini sadece mesleği üzerinden özetlemesi ne kadar doğruydu?

Her gün doksan milyon insanın öldüğü ve bir gün yok olacak gezegende sen hangi mesleğe sahip olmak isterdin? Hayli karamsar oldu farkındayım ama devamını da dinle lütfen. Evet, herkes öleceğini bilir ama çok az insan öleceğini bilerek yaşar. Öleceğinin şuuru ile yaşayan insan modern çağın çizdiği hiçbir kalıbı nihai vizyon olarak kabullenemez. Tüm ömrünü salt bir biçimde insanoğlunun menfaatine yönelik üretmek ve sonra da ölmekten ibaret görmez. Hayatını ölmeye mahkum organizmalarımızı biraz daha konforlu yaşatmaya adamaz. Tüm bu saydıklarım onlar için bir sonuçtur, amaç değil. Aksi takdirde insanoğlunun yapay zekalı robotlardan ne farkı kalır ki?

İşini O’nun Adıyla Yap

Meslekler üzerinden şişirilen egolarla herkes övülecek işler yapma, parıltılı övgüler alma peşinde. Kimsenin sıradan bir iş yapmaya tahammülü yok. Halbuki bir meslekte önemli olan nedir ki O’nun isimlerine tecelli olmaktan başka? Doktor isen “Ya Şafi”, aşçı isen “Ya Rezzak”, hakim isen “Ya Adl”. Her ne iş yaparsan yap, “Allah’ım bu mesleği senin için yapıyorum, yaptığımdan razı ol” de ve yoluna devam et. Çünkü O’nun adı olmayan işler kalbin alakasına değmez, ademe gider; yani yok olur. O’nun adı ile yapılan işler ise ebediyete gider ve iki cihanda da yoldaş olur.


Asıl Meslek Ustaları Peygamberlerdir

Zeki Kaya / Terzi Ustası

Türkiye’de terzilik bitti artık. Ya da şöyle diyelim: Şekil değiştirdi. Günümüzde ısmarlama terziliğin yerini fabrikasyon aldı. Her şey hazır, mağazalarda satılıyor artık. Özel dikim, ölçüye göre işçilik neredeyse hiç yapılmıyor. Ayrıca mesleklerde asıl ustaların, başların, hep peygamberler olduğunu görüyoruz. Bu, meslek sahibi olmanın ne kadar kutsal bir şey olduğunu gösteriyor. Mesela terzilerin piri Hz. İdris aleyhisselamdır. Allah her peygambere meşrebine göre meslek vermiş. Biz de meşrebimize göre meslek sahibi olmalıyız. Özellikle gençleri mesleklere yönlendirirken bu hususları anlatmak lazım.


Her İşin Başı Sevgi ve Aşk

Mehmet Akman / Ses Yönetmeni

Duam şu: Her insan inşallah sevdiği iş ve meslekte ilerler. Çünkü klişe gelecek belki ama; her işin başı sevgi ve aşk... Gençler sistemden kaynaklanan ve sevmediği bir iş ve meslekte kendilerini bulurlar ise sevmeye çalışsınlar... O sevgi de ancak o meslek ve işin inceliklerini, ilmini öğrenmekle olur...

Benim işim ses teknisyenliği ve radyo programcılığı. Mikrofon aracılığı ile dijitale dönüşen ve kulağa gelen seslerin frekans tonlaması yapılarak doğal hale çevrilmesi ve insanların kulaklarında hoş bir nağme bırakması için çalışıyorum. Radyo programcılığında ise insana faydalı ve her iki dünyasını güzelleştirecek konu ve içerikleri önce kendine sonra da diğer insanlara sunmak.


Hangi Meslekte Olsan da Şöyle Ol:

Sabırlı: Meslek hayatında hemen bir yerlere gelmek, makam-mevki sahibi olmak isteme. Sabret...

Tevazulu: Bu en büyük güçlerden biridir. Büyüklenmek, “ben biliyorum” demek seni geliştirmez.

Heyecanlı: Heyecanını kaybedersen hem iş hem de normal hayatta verimin düşer. Bunun için heyecanını koru, hep yeni fikirler, yenilikler peşinde koş.

Enerjik: Sen enerjik olursan; sana surat asana pozitif enerjinle yaklaşırsan emin ol kazanan sen olacaksın.

Dertli: Derdin olursa yaptığın işin kutsiyetini de fark edersin. İnsan kazanmanın, insanlığa faydalı olmanın bir yolunun da çalışma olduğunu görürsün.

Genç: Gençlik bir aşıdır. Bu aşıdan nasibini almak için gençlerle birlikte olmayı ihmal etme. Gençliğin de yaşla değil, vizyonla, aşkla mümkün olduğunu unutma.

Kanaatkar: Bizim medeniyetimizin en güzel vasıflarından biri olan kanaatkarlığı iyice öğren, özümse. Bu, beklentinin yalnızca Allah’tan olması gerektiğini gösterecektir sana...

Çalışkan: Atalarımız boşuna dememiş, “Çalışan demir pas tutmaz” diye. Çalışmayı da sadece hareket olarak anlama; zira bazen bir fikrinle ne büyük çalışmalara vesile olabilirsin.

Neşeli: Kişisel Gelişimcileri bir tarafa bırakalım, tamam; ama neşemiz de kaybolmasın. İnsan, kendi başına çok değerli Neşenle mesleğinde, işinde fark oluşturabilirsin.

Umutlu: Bir Müslümana en çok yakışan şeylerden biri umut sahibi olmak. Zorluklar, problemler, stres halleri elbet son bulacak.

Hürmetkar: “Ehil olana hürmet et, hayat boyu rahat et.” Bu söz sana kılavuz olsun...


GENÇ'ın Yazısı.