Bir Müslüman Zerafeti
Dinimizde bir kimsenin ayıplarını, kusurlarını örtmek ahlâkî bir fazîlet, bir zarafet olarak görülmüştür. Normali aşan bir davranış güzelliğidir zarafet. İnceliktir, nezakettir, nezahettir, güzelliktir, ölçüdür, süzülmüşlüktür. Müslüman kişiye en çok yakışandır. Biz de zerafetin insan ilişkilerini ne ölçüde güzelleştirdiğini bir İran yapımı kısa filmle anlatalım. Allah’ın adıyla başlıyor film. Hanımefendi iftar için yer sofrasını kurmaya başlıyor. Ezan vakti geliyor ve eşiyle birlikte oruçlarını açıyorlar. İlk önce beyefendi tabağındaki yemekten bir kaşık alıyor ve yemeğin tuzsuz olduğunu fark ediyor. Hanımefendi ise tam yemeğinden bir kaşık almış yiyecekken eşi durdurup bir parça ekmek istiyor. Ekmek isterken dahi kendisinin kalkıp alabileceğini ifade ediyor. Hanımefendi mutfağa gider gitmez beyefendi hemen tuzluğu alıp eşinin tabağındaki yemeğe tuz atmaya başlıyor. Kendi tabağına ise tuz atamadan eşi elindeki ekmekle yanına geliyor. Ardından beyefendi yemeğinden iştahla yemeye başlıyor. “Ellerin dert görmesin, çok güzel olmuş” diyor. Hanımefendi eşine soruveriyor: “Nasıl olmuş?” Beyefendinin cevabı ise güzel bir tebessüme sebep oluyor: “Fevkalade güzel olmuş.” Bu sahneyle kısa film sona eriyor ve “Her kim bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah’u Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıplarını örter” hadis-i şerifi akıllara geliyor.
Büşra Nur Turan'ın Yazısı.