Doğru En Yakın Tasavvuf Polikliniğine!
Hepimizin bildiği kalbî kir ve hastalıkların başında; öfke, hased, kin, bencillik… vb. geliyor. Ama dürüst olun şimdi: Kaçımız istismarın da bir kalbi hastalık olduğunun farkındayız? Bence pek azımız.
Kalp Cerrahisi
Celvetiye tarikatının kurucusu ve Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin de piri olan Üftade Hazretleri, bazen kendi meşrebinden olmayan kişilere de ders verirmiş. Kendisinden ders alan bu kişilerin kimi teberrüken, kimi de ihtiyaca binaen bu yola başvururlarmış. Akla yaklaşsın diye bir nevi uzman doktorluk olarak da ifade edebiliriz Üftade Hazretlerinin ve kendisi gibi hizmet veren zatların durumunu. Kalp cerrahisi yani :) Neyse…
Bir gün; ihtiyaç hasıl olmuş: Zamanın evliya listelerinde ilk 40’da yer alan zatlardan biri gelmiş Üftade hazretlerine. Gönderildiği makamdan, kendisine; Üftade Hazretlerinden ders alması gerektiğinin bildirildiğini arz etmiş. Üftade Hazretleri de bu ilk 40 üyesi evliyaya kalbi nazarla şöyle bir bakmış ve şunu demiş: “Sende büyük hastalık var. Seni bu halde nasıl aldılar o meclise?!” Ne yapsın adamcağız, kalbi olarak hasta olduğunu bilmenin ama hastalığının ne olduğunu kendi başına anlayamamanın verdiği çaresizlikle boyun bükmüş. Üftade Hazretleri devam etmiş: “Sana ders veririm ama bir şartla! Dağdan sırtında odun taşıyacaksın bana. Ama seni odun taşırken gören kimseden; ne en ufak bir yardım ne de en ufak bir ikram kabul etmeyeceksin!” Zat hemen işe başlamış. Tabii kendisi zamanının en büyük evliyalarından olduğu için ve halk arasında da tanındığı için, görenler yanına koşup, sırtındaki yükü kendi üzerlerine almak; olmadı bari su, yemek vs. ikram etmek için yarışıyorlarmış. Ancak zat, Üftade Hazretlerine verdiği sözün gereği olarak; istemeye istemeye de olsa geri çeviriyormuş hepsini. Bu böyle senelerce devam etmiş. Taa ki adamın sırtı odun taşımaktan nasır tutmuş. Öyle ki bıçak vursan canı yanmazmış…
Derken bir gün dank etmiş! Hastalığının farkına varmış. Ders zaten buymuş. Zat demiş ki kendi kendine: “Şimdi anladım: Bende istismar hastalığı vardı. İnsanları kullanıyordum. Üftade Hazretleri de o yüzden kimseden yardım ve ikram kabul etmememiz söyledi.” Gerçekten de doğruymuş. Ders vermek için koşulan şart; zaten dersin kendisiymiş…
Başlıca Kalp Hastalıkları
Bu hikâyeyi şuna dikkat çekmek için anlattım: Bazılarının da bildiği gibi Allah’a vasıl olmak için kalbin her türlü günah ve hastalıktan arındırılması gerekiyor. Çünkü Allah tertemiz ve temizi sever. Öyle ki zerre kir barındıran kalpte tecelli etmiyor. (“Adam zaten evliya. Baksana kırklardanmış zaten. Ne Allah’a kavuşamaması?!” demeyin. Keramet başka, vuslat başka.) Hepimizin bildiği kalbî kir ve hastalıkların başında; öfke, hased, kin, bencillik… vb. geliyor. Ama dürüst olun şimdi: Kaçımız istismarın da bir kalbi hastalık olduğunun farkındayız? Bence pek azımız.
Psikoloji’nin Tasavvuftan Öğreneceği Çok Şey Var
Psikolojide akıl sağlığını (tasavvufi ifade şekliyle: kalp sağlığını) bozan hastalıklar bellidir: Şizofreni, paranoya, megalomani, evham… vs. Oysa psikolojinin tasavvuftan öğreneceği çok şey olduğu kanısındayım. Hastalık tanım ve tedavileri bunların başta gelenlerinden. Sonuçta akli dengenin bozulmasından söz ediyorsak eğer; kişinin gerçeği algılama, yorumlama ve içinde bulunduğu gerçekliğe uygun biçimde hareket etmesindeki sıkıntılardan söz ediyoruzdur. Ve maalesef bu sıkıntılara yol açan ama psikoloji biliminin henüz hastalık olarak kabul etmediği pek çok rahatsızlık daha var: Kıskançlık, kin, öfke, açgözlülük, kibir, bencillik, istismarcılık… Bunlar, hâkim kültürde daha çok karakter özellikleriymiş gibi algılanmakla birlikte, tasavvufi eğitimde kalp hastalığı olarak kabul ediliyorlar ve tedavileri var. Tasavvufa göre bütün bu saydığım hastalıklar; kişinin hakikati algılama, yorumlama ve içinde bulunduğu gerçekliğe uygun biçimde hareket etmesinde sıkıntıya yol açıyor. Yani etkileri; psikoloji biliminin hastalık olarak kabul ettiği rahatsızlıklarla aynı. Yani bunlar da akıl hastalığı. Hakikati yani Allah’ı ve rızasını algılamamıza mani oluyorlar. Tavsiyem; bu hastalıklardan muzdarip olanların, en kısa zamanda bir tasavvuf polikliniğine başvurmaları. İyi bir kalp mütehassısı bu işi çözer…
Sinan Özgenç'ın Yazısı.