Önemli bir bölümü göç, savaş ve savaşın sebep olduğu yeni devletler kurmak ile seyir eden Türk tarihi içerisinde, derin izler bırakan acı hadiseler de yer alır. Göktürklerin yıkılıp Çin esaretine girilmesi, Katvan Savaşı, Kösedağ Bozgunu, Ankara Savaşı, Viyana Bozgunu, Zenta Bozgunu ve I. Cihan Harbi sonrası işgal bunlardan bazılarıdır. Hatta bunlar dışında pek de ‘büyük’ niteliği taşıyan mağlubiyetler/bozgunlar çok şükür ki pek yoktur.

EMANET EHLİNDE DEĞİLSE KIYAMET VAKTİDİR

Türkiye Selçuklu Devleti’nin en parlak zamanları Sultan Alaaddin Keykubad döneminde yaşanır. Yine o dönemde Moğol istilası Anadolu’ya doğru yönelir. Sultan büyük dehasını göstererek tabiiyetini sunan bir ahidname ile Moğol istilasını Anadolu’dan defeder. Sultanın büyük oğlu Gıyaseddin muhteris devlet adamı Saadettin Köpek ile işbirliği yaparak babasını zehirler ve tahta çıkar. Köpek’in amacı Gıyaseddin Keyhüsrev’i de alt edip tahta çıkmaktır. Hanedan üyesi olmayan tahta çıkamaz. O bu yüzden “Benim annem Sultanın cariyesiydi, ben şehzadeyim” tevatürünü yayarak meşru zemin oluşturmak ister. Sultan Gıyaseddin bu durumdan rahatsızlık duyunca Emir Karaca ile işbirliği yaparak Köpek’i bertaraf eder. Ancak Gıyaseddin tecrübesiz olmakla beraber sefahete de düşkündür. Babasıyla kıyas edildiğinde zayıf, ehl-i keyf bir profil çizer. O dönemde Moğol tehlikesine karşı tedbirler alınmaz. Gelen Türkmenlerin idare ve sevki de aksar.

ANADOLU’DA MEHDİ BEKLEYİŞİ: BABAİLER

İSYANI Harzemşahlar devletinin de yıkılmasıyla beraber pek çok Türkmen, Moğollar’dan kaçarak Anadolu’ya sığınır. Konargöçer olan Türkmenler yerleşik hayat yaşayan yerli ahali ve yerleşik hayata geçmeye başlayan Türkmenler ile sorunlar yaşar. Sürüleri tarlaları biçer. Vergi vermek istemezler. Yurt taleplerine de Konya’dan makul cevaplar gelmez. Anadolu’nun havası tam bir kaotik ortamı andırır: İdare zayıf, sosyal, iktisadi sorunlar hat safhada ve çığ gibi büyüyerek gelen Moğol tehlikesi kapıdadır. Buna karşın devlet adamları güç çekişmesi içerisinde, Sultan ise zayıf karakterinin icabı eğlence peşindedir. Bu kaotik ortamda Baba İshak ve Baba İlyas adında iki mutasavvıf ağır sonuçlara sebep olacak bir hadisenin başını çekerler.

Vefai tarikatına mensup oldukları düşünülen Baba İshak ve müridi Baba İlyas; merkez İslam anlayışına muhalif kabul edilen konargöçerlere özgü esnek, mistik yoğunluklu ve daha pratik meseleler ile meşgul olan bir İslam inancını temsil eder. Horasan Erenleri olarak adlandırılan bu grup içerisinde Alevi-Bektaşi kültürünün kökleri ile beraber Mehdi inancının da varlığı da ağır basar. Zaten Konya ile anlaşamayan Türkmenler, Baba İshak ve Baba İlyas öncülüğünde ayaklanırlar. Ona Mehdiyet atfedilir. Orta ve Doğu Anadolu’ya yayılan isyan büyük bir sosyal patlama olarak karşımıza çıkar. Düzenli Selçuklu orduları, ölümsüzlük ve cennet vaad eden Baba İshak’ın (Baba Resul) bendeleri tarafından dağıtılır. Sultan Gıyaseddin Konya’dan kaçar. Gönderdiği büyük bir ordu önce başarı kazansa da ardından tarumar edilir. Artık Anadolu toz duman haldedir. Giderek büyüyen isyana karşı paralı Frank askerleri tutulur. Nihayetinde isyan çok zor da olsa bastırılır. Kalenin burcuna asılan bedene rağmen kalan Türkmenler “Baba Resul ölmedi, geri gelecek” diyerek ona inançlarını sürdürürler. Çok zor bastırılan bu isyan neticesinde devlet büyük bir zaafa uğrarken Moğollar’ın aklında ise “Düzensiz Türkmenleri yenemeyen Selçuklu bize hiç dayanamaz” fikri oluşur ve Moğollar Baycu Noyan öncülüğünde Anadolu’ya doğrudan taarruz kararı alır.

BÜYÜK BOZGUN: KÖSEDAĞ

Çormagan Noyan/Komutan felç geçirince Anadolu istilası görevini Baycu Noyan devralır. Önce Azerbaycan’a gelen Baycu, ilk olarak Erzurum’u kuşatır. Erzurum’da tecrübeli devlet adamları, yeterli erzak ve seçme birlikler vardır. Erzurum kalesi büyük bir mukavemet gösterir. Ara ara yapılan hücumlar ile Moğol ordusu yıpratılır. Baycu geri çekilip bir dahaki seneye daha büyük bir ordu ile gelmeyi düşünmektedir ki bu sırada içeriden bir hainden haber alır. Türk devletinin yaşadığı sarsıntıların başında hep hainlerin parmağı olmuştur. Aman verilmesi karşılığında kaleye sızılması için teklif götüren bir komutanın işbirliği ile bir gece Moğollar kaleye girer. İhanet eden komutan da dahil olmak üzere tüm erkekleri kılıçtan geçirirler. Baycu Sivas’a doğru hareket eder.

Çok geç zamanda tehlikeye karşı önlem almaya başlayan Sultan Gıyaseddin büyük bir ordu toplar. Tecrübeli devlet adamları Sivas kalesinde savunma teklifi yaparken o eğlence meclisindeki toy komutanların sözüne aldanıp meydan muharebesi kararı alır. Sultan Kösedağ’da otağ kurar. Karargah kurulan mevki otlak ve su açısından bereketli ve mevzi açısından da güvenlidir. Tecrübeli rical-ı devlet burada savunma hattı teklifi sunar. Ancak toy komutanlar hücum taraftarıdır. Karşıda yer alan Moğol ordusu ise tepenin eteklerinde pusulanmıştır. Toy komutanların sözlerine kanan Sultan hücum emri verir. Kösedağ’dan inen 20 bin kişilik öncü birlik ilk Moğol hattını ezer. Ancak Hilal/Turan taktiğine karşı tedbir almayan Selçuklu ordusu kanatlardan saldıran Moğol ordusunun çemberi içinde kalır. Genç komutanlar kritik durumu yönetemez. Selçuklu ordusu orada büyük bir hezimete uğrar. Geride 50 bin kişilik bir Selçuklu gücü varken Moğol ordusu ise toplamda 30 bin civarıdır. Öncü birliklerden kurtulanlar karargaha vahim durumda gelince zaten Moğol istilasından çekinen askerler bir bir manevi bozguna uğrar. Ehil olmayan Sultan ise dirayet göstermek yerine gece olunca Kösedağ’dan kaçarak önce Konya’ya sonra Antalya’ya giderek canının peşine düşer. Sultan meydanı terk edince komutanlar da bir bir dağılır. Bu basiretsiz duruş neticesinde Selçuklu, Moğollar’a tabi hale gelir ve Anadolu’da yüz yıla uzanacak Moğol hakimiyeti başlar. Beylikler de bağımsızlık kazanır. Bir sonraki yazımızda Osmanlı Beyliği’nin kuruluş dönemine ilişkin bilgiler vermeye gayret edeceğiz.


Gökhan Gökçek'ın Yazısı.