Mehmet Sadık

Çocuk ve aile, hikâye türlerinde birçok eser yayımlayan İstanbul Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mustafa Uslu ile hikâye kitapları üzerinden verimli bir söyleşi gerçekleştirdik. İyilerin kazandığı hikâyeleriyle öne çıkan Uslu’ya okuma kültürünü, ne tür okumalar yaptığını, hikâyelerinde kullandığı manevi mesajları sorduk.

Hikâyelerinizi okuduğumda kendimi bazen Mustafa Kutlu okuyor, bazen de manevi bir ders alıyor gibi hissediyorum. Neler söylersiniz?

Allah, kendisine sağlık ve uzun ömür versin. Mustafa Kutlu Beyefendi; beğenerek takip ettiğim, ilham aldığım bir yazarımızdır. Benim nazarımda son dönemin en iyi hikâyecilerindendir. Yüzde yüz yerlidir. Ustadır. Ediptir. Samimiyettir. Gönül insanıdır. Köy veya kent, mekân neresi olursa olsun hikâyelerinin diliyle, üslubuyla, içeriğiyle çepeçevre kuşatır insanı. Doksanlı yılların sonlarına doğru ilk hikâyemi önce kendilerine götürdüm bir dergiye vermeden evvel. Tavsiyeleri doğrultusunda yazmaya devam ettim. Devamlılıkta onun o zamanki müspet yaklaşımı ve mütevazı kişiliği etkili oldu diyebilirim. Bu vesileyle bir Mustafa Kutlu esintisi sindi üzerimize.

Sizin hikâyelerinizde iyilerin hep kazanması gibi bir sonuç, tema var mı?

“İyiler ölmez” diyor üstat. Doğrudur, iyiler ve iyilikler kalıcıdır. İdeal olan budur. İyilerin kazanmasından ziyade iyiliklerin, güzelliklerin, doğrulukların kazanmasıdır bizim hikâyelerimizde görünen. Hayatta da böyle değil mi? Kötüler ve kötülükler, ne yapıp edip kazansa da kaybetmeye mahkûmdur sonunda. Tamamında olmasa da uzun veya kısa hikâyelerimde böyle bir sonuç görmek mümkündür. Böyle yapmakla belki gönlümden geçeni ders ve ibret anlamında yazıya aktarıyorum. İnsanların genel anlamda iyiye, doğruya, güzele yönelmesini arzuluyorum. Zararın neresinden dönülürse dönülsün kârdır; yanlış yoldaysanız vakit geç olmadan dönün diyorum, demeye çalışıyorum. Okuyucunun yüzünde samimi tebessüm belirsin istiyorum. Samimi bir tebessüm, insanlar arasındaki en iyi iletişim araçlarından birisidir diye düşünüyorum.

Neyi, nasıl okumalıyız? Bu konuda neler önerirsiniz.

Dijital ortamlar veya kitaplar. Okuma ile ilgili materyal oldukça bollaştı. Diyelim ki bir deniz. Öyle kese kağıdından veya trenden atılan gazeteleri okuma devirleri geçti. Lakin şu bollukta, bu denizde boğulmak da var. Dört bir tarafımız envaiçeşit kitaplar, fuarlar ve kütüphaneler ile çevrilmiş vaziyette. İşte bu çeşitlilik içerisinde doğru olana ulaşmayı öğrenmeli okuma sevdalıları. Son dönemde, bazı çevrelerce parlatılmış yazarlar (!) tarafından kaleme alınan ergen romanı, popüler edebiyat namıyla amiyane kitaplar zuhur etti. Yok yok, istila etti rafları, vitrinleri. Maalesef, en az +24 olması gereken bu kitapları on, on iki yaşından itibaren gençlerimiz, çocuklarımız okuyor. Anne-babaların, eğitimcilerin ve sair ilgililerin objektiflerini bu manzaraya çevirmelerinde büyük yarar olacaktır. Maazallah, kitap gibi bir araçla ve bambaşka bir yozlaşmayla karşı karşıya yeni nesil.

İnsan, içinde bulunduğu yaş dönemine göre okumalı. Masalla, kısa veya uzun hikâye ile (namı diğer öykü), romanla devam etmeli. Denemeler, seyahat kitapları, moral değerler ve tarihle ilgili kitaplar okumalı. Zamanla fikri eserlere yönelmeli keyifli ve sağlam bir okuma alışkanlığı kazanmak için.


GENÇ'ın Yazısı.