Darbe teşebbüsünün yaşandığı 15-16 Temmuz’da tankların, silahların karşısında duran kahraman halkımızın tedavisi ile ilgilenen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. İlker İnanç Balkan’a neler yaşadığını sorduk.

Olay gecesi hastanede yaralılarla ilgilendiniz. Nasıl bir hissiyat vardı?

Arkadaşım Yusuf Çiftçi’nin vurulduğu haberini aldık. Derhal Altunizade Başkent Üniversitesi Hastanesi’ne geçtik. İyi ki geçmişiz. Acil servise biteviye yaralılar geliyor, ameliyathane ekibi hiç çıkmadan çalışıyor, yeni gelen ağır yaralılar nedeniyle nispeten hafif yaralılara bir türlü sıra gelmiyordu. Vural kardeşim acilde yaralıların ilk müdahaleleri ve triyajlarına katıldı. Yusuf Çiftçi kardeşimiz ve onun gibi dört yaralı hastanenin üçüncü katına alınmış, bekliyordu. Üçü dizinden, biri kolundan vurulmuştu. Kanamaları devam ediyor, ağrılarından dolayı her kıpırdayış çok büyük ızdırap veriyordu.

Hayatımda ilk kez Allah için kendini mermilere siper etmiş gerçek gazilerle birlikteydim. Bu çok kıymetli bir fırsattı benim için. Derhal hemşire hanım ile birlikte yaralılarımızın tamponlarını yeniledik, kanamalarını durdurup, ağrılarını hafifletmeye çalıştık. Bana sordukları ilk soru “durumum nasıl?” veya “bu yara iyileşir mi, yürüyebilir miyim, kalem tutabilir miyim?” değildi. İlk soruları şuydu: “Köprüdeki durum ne oldu, hainleri durdurabildik mi?”

Yusuf, köprünün beylerbeyi katılımında tanklarla ilerleyen subaylarla konuşup onları geri dönmek için ikna etmeye çalışırken vurulmuştu. İki küçük çocuğu vardı, onları annelerine bırakıp doğruca köprüye koşmuştu. Yaklaşanlara ateş açıldığını bilerek... Kendilerinden çok vatan ve milleti düşündükleri için gazilik makamı onlara nasip olmuştu. Merakları ağrılarına galip geldi. Televizyonu açtım, gözleri açıldı, canlı yayını takibe başladılar.

Yusuf’un yanındaki yatakta hem bacağından hem kolundan birer kurşun geçmiş bir abimiz vardı. Acilde hızla pansumanı yapılıp servise gönderilmişti. Yarasından sızan kanlar ayakkabısını doldurmuştu. Elindeki uyuşma gittikçe artıyordu. Yüzüne yansıyan ise acı veya kaygı değil derin bir tevekkül ve sahici bir sabırdan ibaretti. Ayakkabılarını, çoraplarını çıkardım, ayaklarındaki nabızları kontrol ettim. Atar damar veya sinir yaralanması yoktu.

Yandaki odadan çağırdılar. Genç bir bilgisayar mühendisi vardı. Diz kapağının altında kurşun girip çıkmıştı, çıktığı yerdeki yara genişti ve kanaması devam ediyordu. Kan kaybı ve ağrı nedeniyle yüzü parşömen kağıdı gibi olmuştu. Derhal pansumanını değiştirip sıkı tampon uyguladık. Acile yeni gelen ağır yaralılardan daha iyi durumda olsa da kesinlikle uzun süre ameliyat sırası bekleyebilecek durumda değildi.

Biri Yusuf, Diğeri Ahmet Selman…

Ben cerrah olmadığım için yaralıların tedavisi için elimden daha fazlası gelmiyordu. Ne yapabilirim diye düşündüm. Üst kattaki yaralıları hızla Anadolu Yakası’ndaki diğer hastanelere nakletmemiz gerekiyordu. Hızlı bir telefon trafiği ile birkaç ambulansın gelmesini sağladık. Yaralıların ikisini gönderdik, diğer ikisinin nakline kendim eşlik ettim. Biri Yusuf idi, diğeri ise Ahmet Selman. Üniversite öğrencisiydi. Fakültenin genç ülkücülerinin reisi olduğunu söyledi. O da köprüde vurulmuştu. Sol kolunu delip geçen kurşun nedeniyle bir daha eline kalem alıp alamayacağından endişe ediyordu. Mimarlıkta okuyordu ve solaktı. Üstü başı kan revan içindeydi. Sol kolundan daha fazla düşündüğü şey ise babasının durumuydu. Çünkü birlikteydiler ve önce babası vurulmuştu.

Yaralıları daha müsait bir hastanede ehil ellere teslim edip hastaneden çıktığımda sabah ezanı okunuyordu.

Yusuf ameliyat oldu, şimdi iyileşme sürecinde. Ahmet Selman ise olaydan iki gün sonra ziyaret ettiğimde taburcu edilmişti. Ameliyata gerek görülmemişti. Babasının durumunu öğrenemedim.

15-16 Temmuz hayatımın en uzun ve anlamlı gecesiydi. Doğru zamanda doğru yerde durabilmeyi lütfettiği ve gazilerimize zerre kadar da olsa hizmet edebilmeyi nasip ettiği için Rabbime binlerce kez şükürler olsun. Allah milletçe içimizde uyanan bu diriliş ateşini İslam ümmetinin topyekûn dirilişine vesile kılsın, küffara ve onlara yaverlik eden hainlere karşı başımızı dik, birliğimizi daim kılsın inşallah… Amin.


GENÇ'ın Yazısı.