Yaşanılan kriz bazı soruları yeniden gündemimize taşıdı. Öteden beri sevdiğimiz sorular bunlar: “Gidiş nereye, bundan sonra ne olacak, ne olacağız?” Herkes birbirine bu soruları sorup duruyor. Hani kriz fırsattır derler ya; burada da bir fırsat var aslında. Soruları sadece ekonomik saiklerle sormayalım, bir de ölüm ötesini düşünelim; inanıyorum ki bir anda köşeyi dönmek ihtimali var. Herkesin birbirine sorduğu soruları çekilip bir köşeye, kendi kendimize yöneltelim bakalım, ne olacak? “Nereye gidiyorum, ne yapıyorum, sonum ne olacak” diye bir soralım kendimize. Soralım da böylece içimize dert düşsün. Mevlana “Dert yol açar” diyor. Yol açılsın önümüzde. Böylece bizler her şeyi sahte şu dünyanın geçici krizleri ile değil kendi asıl krizimizle ilgilenme fırsatı yakalayalım. Nasıl olsa her kriz geçici, asıl olan kendi krizimiz.

Bu sayımızda kafelere çevirdik merceğimizi. Hani hep ikiye ayırırlar ya gençleri, çalışanlar ve okuyanlar diye. Aslında üçe ayırmak lazım; bir de kafeye takılanlar var. Ciddi ciddi kafeleri hayatlarının ayrılmaz bir parçası olarak gören geniş bir kesim olduğunu gördük. Dosya konumuzda bu kesimi ve kafe kültürü ile şekillenen hayat tarzını anlamaya çalışıyoruz.

Bu ay GENÇ Gönüllüler kurban seferberliğine giriştiler. 20 kadar gönüllü arkadaşımızı sivil toplum çalışmaları yapan kuruluşlar eşliğinde yurt dışına gönderiyoruz. Gidip oralarda GENÇ’i temsil edecek, kurban sevinci yaşayacak ve yaşatacaklar. Biliyoruz ki dönüşlerinde hayatları eskisi gibi olmayacak. Bu vesile ile sizlerin de Kurban Bayramınızı tebrik ediyoruz. Kurban, hepimize yeni hayatlar bahşetsin inşallah. Hayatlarımız eskisi gibi olmasın. Daha coşkulu, daha heyecanlı, daha sevgi dolu, fedakârlık ve gayretin nakış nakış dokuduğu hayatlarımız olsun. Âmin deyin şu duamıza gönülden, kabul olsun.

Yeni hayatlarımız hepimize mübarek olsun.

Yeni sayıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.