Tüyap`ta Neden Yoktunuz?
Aslan Yıldırım
Genç Dergisi`ni sürekli ve bir umutla takip ediyorum. Öncelikle şunu söylemek istiyorum çok güzel ve başarılı bir dergi konsepti yakalamışsınız bu çok güzel ve çok çeşitli, Allah razı olsun sizlerden. Bir soru sormak istiyorum şimdi: Tüyap Kitap Fuarı gerçekleşti geçenlerde, çok güzeldi sürekli oradaydım her türlü yayınevi, yazar ve kitap vardı bir tek Genç Dergisi eksikti. Evet biliyorum öyle bir yerde stant kiralamak çok pahalı fakat herhangi bir yayınevi ile anlaşıp veya herhangi bir arkadaş yayınevi ile anlaşarak onların standının yanına Genç standı kuramaz mıydık? Bizler Genç Gönüllüsü olarak elimizden gelen her şeyi yapardık. Örneğin fuara girdikten sonra herkes ellerinde broşürle kendi standını ve yerini tanıtıyordu biz Genç Gönüllüleri de bunu yapabilirdik . Bilmiyorum çok şey kaybettiğimizi düşünüyorum çünkü orada olmak binlerce abone demektir, abone demek Genç Dergisi`nin tanınması demektir ama olsun böyle de iyi Genç Dergisi. Bizler için olsun ve yayın hayatına devam edip bizleri aydınlatmaya devam etsin başka bir şey istemiyoruz. Allah`a emanet olun.
Editör’ün Notu: TÜYAP yetkilileri ilginç bir şekilde yaptığımız başvuruları dikkate almıyorlar. Gerekçeleri yer darlığı. Ama bunun böyle olmadığını çifter stant açan yayınevlerinden ve boş stantlardan çok rahat çıkarabiliyoruz. Mesele, ne stant kirası, ne de yer darlığı. Mesele, ideolojik bakış meselesi. Kafalarında “dinci” diye kategorize ettikleri insanlara şu kadar yer açayım diye bir ön kabul var. O dolu şu anda. Bunun aşılmasını istemiyorlar, çünkü diğer türlü edebiyatı, sanatı ve fikri kendi tekelinde gören bir kısım dinozor kafalının gözünde aforoz edilmekten korkuyorlar. İşte gördük basında, bu fuar bile kimilerinin göz zevkini bozmaya yetti bile. Ama bu devran böyle gitmez/gitmeyecek. Bunu ne kadar devam ettirebilecekler ki? Haksız bakış ve ön yargı her zaman yenilmeye mahkûmdur, öyle de olacak.
Hayırdan Gelen Hayra Gider
Sezai Orak Diyarbakır Cezaevi
Genç Dergi’nin yönetmeni, sevgili ağabeyim. Hüsnü niyetle gönderdiğiniz dergiler “hayırdan gelen hayra gider” misali ben okuduktan sonra elden ele dolaşıyor. Şu anda maddi gücüm yeterli olmadığından manevi olarak dualar ediyorum sizlere. “Rabbim, insi ve cinni şeytanlardan her halükarda korusun, muhafaza etsin sizleri inşallah. Demir katılığındaki zorlukları hamur kıvamında kolaylıklara çevirsin.
Derginin İngilizce ve Almancası da Olsa?
Şerafettin Çabuk
Biz yurt dışındaki "muhacir" misali olanlar için yabancı dilde aynı şekilde bir platform yapsanız da "Almanca-İngilizce” vs. dillerde, Türkçe bilmeyen veya çok zayıf olan kardeşlerimize ve kardeş olabileceklere inşaallah, faydalı olsa? Ve alan yönünden genişlese? Derginize üye oldum. Altınoluk ve Genç dergi bana yabancı değil, bilakis çok yakın...! Şahsım Almanya’nın bir kentinde müşrikler arasında yalnız bir gencim. Mesleğim Almanca ve Bilgisayar Öğretmenliği. Sizleri de bu başarı yolundaki süper adımlarınızdan dolayı tebrik ediyor, başarılarınızın Allah yolunda nur olmasını diliyorum.
Yazarlarınız Çok İyi
İbrahim Koç
Aslında uzun zamandır Genç Dergisi ile alakalı bir şeyler yazmak istiyordum ama bir türlü nasip olmuyordu. Kısmet bugüneymiş. Dergi çok kaliteli ve büyük bir boşluğu dolduruyor. Özellikle medya tarafından biz gençler için ortaya sunulan modelleri düşünürseniz hakiki anlamda model olabilecek insanların bulunup sunulması çok fazla önem arz ediyor. Genç Dergi de bunu başarıyla yerine getiriyor. Çok fazla tanımadığım şahsiyetleri, şairleri, yazarları bu dergi sayesinde tanıdığım oldu mesela. Bu açıdan teşekkürü bir borç bilirim. Bir başka husus genç dergisi yazarları. M. Lütfi Arslan, bu kadar güzel yazan yazar kadrosunu nasıl oluşturdu nasıl buldu çok merak ediyorum doğrusu. Her biri kaleme hâkim ve bilgili, kültürlü yazarlar. Ortak bir paydaları olan ama bambaşka mevzularda geniş bir yelpazede her sayı için özenle yazan yazarlar bunlar. Özellikle Mesut Kaya, Serkan Bilge, Sinan Özgenç. Hepsi başka bir tatta ve lezzette. Çok fazla iyi yazan bayan yazarın olmadığı bir ortamda Ayşegül Genç hanım da ayrıca dergi için bir nimet. Son sayıdaki İsmail Kılıçarslan sohbeti de ayrıca çok güzel bir tat bıraktı hafızamda. Bu güzel derginin çıkmasında emeği geçen herkese teşekkür ederim. Allah yolunuzu açık etsin. Allah sizden razı olsun ve sizi cenneti ile mükâfatlandırsın inşallah. Selamlar.
Kendimizi Dışlanmış Hissetmemiz mi Gerekiyor?
Hanife Sofu (Almanya)
Genç Dergi’nin dördüncü sayısından beri üyeyim. Sağ olun, gerçekten çok ciddi bir çalışmayla her ay karşımıza çıkıyorsunuz ekip olarak. Bundan dolayı sizlere teşekkürü borç bilirim. Her ay maneviyatımız bir nebze olsun tazeleniyor ve Almanya’da olsak da Anadolu’nun sıcaklığını yaşıyoruz. Fakat dikkatimi çeken bir şey var. Eylül sayısında da tekerrür edince sizlerle paylaşmak istedim. Dergimizin bir sayısında `Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda` başlıklı bir yazı vardı. Bu yazıda ve bazı daha önceki yazılarda (muhtelif yazarlar), her zaman Genç okurlar ve Genç Gönüllüler Türkiye’de ikamet edenlerle sınırlandırılıyor. Okuyucu mektuplarından da anlaşıldığı üzere, Avrupa hariç kıtalar arası Genç dergisi yayılmaya başlamış elhamdülillah, Allah başarılarının devamını getirsin.
Peki, bu gelişmede hiç mi yurtdışında bulunan GENÇ’lerin tuzu yok? Kabul ediyoruz Türkiye’deki arkadaşlarımız kadar faal olamıyoruz, onlar gibi iç içe olamıyoruz, fakat kabul etmelidir ki, bizler her faaliyetle dualarımızla ve gönlümüzle bize uzakta olan GENÇ’lerle birlikteyiz. İngiltere’de kolejde okuyan kuzenim her ay dört gözle bekliyor Genç’i, bizler burada her ay yeni yeni sürprizlerle karşılaşmanın sevincini yaşıyoruz ve şükrediyoruz. Bizi anlayan ve bizim dilimizden konuşan birilerinin, bir dergimizin olduğuna. Üstelik bununla da kalmayıp, her yönden geliştiren ve başka başka ufukların kapılarını bize aralayan bir lütuf olmasına... Lütfen bunu sitem olarak algılamayın, fakat bu sefer bir şeyler yazmasaydım kendimi artık derttaşlardan ve GENÇ’ten dışlanmış hissedecektim ki bu düşüncemde yalnız olduğumu sanmıyorum. Tekrar her ay bize sunduğunuz hazine için teşekkürlerimi sunuyorum. Türkiye’de bulunan derttaşlarımıza ve GENÇ’lerimize Almanya’dan kucak dolusu selamlar. Fî emanillah, Allah yâr ve yardımcınız olsun. Almanya’da olmasına rağmen GENÇ ailesinden ve gönüldaşlardan dışlanmak istemeyen Hanife Sofu.
OKUR YAZAR
Dünyanın En Büyük Adalet Sarayı Değil Adaleti!
Gürhan Zengin
Şişli istikametine giderken Çağlayan civarındaki inşaat alanında, bir tabela gözümüze çarpıyor:
“Avrupa’nın en büyük adalet sarayı burada yükseliyor!”
Aman ne marifet, ne beceri! Bakırköy adliyesinin büyüklüğünü görünce ve yeni yapılacak bu binanın devasa büyüklüğünü hayal edince insan korkuyor. Korkuyor çünkü adaletimizin büyüklüğü ile değil, adalet saraylarının büyüklüğü ile övünüyoruz. Kendi kendimize “Avrupa’nın en büyük adalet sarayı bizde” diyerek avunuyoruz, dört köşe oluyoruz, ezikliğimizi hafifletiyoruz. Efsus!
Yargıçlarının “cüzdanı ile vicdanı” arasına sıkıştığı, Allah’ın her günü onlarca dosyaya bakarak süre bazında kırılması güç bir rekoru elinde bulunduran hakimlerinin olduğu, darbelerle içli dışlı olmuş, halkının özünün gürleyemediği ve dolayısıyla yeterince özgürleşemediği bir ülkede siz her yere bu yazıyı yazsanız ne olur, neler değişir? Adalet mi kurtulur?
Geçmişimiz bir çöp yığını değil, güller bahçesi… geçmişte adalet bazında dünyaya neler kazandırdığımız ortada… ataları ülkenin adaletini ayakta tutmaya çalışmışken, torunları adalet sarayının kolonlarını ayakta tutmaya çalışıyor! Yazık!
Can alıcı soru gelsin o zaman:
“Ne zaman adam oluruz?”
Dünyanın en küçük adalet binasının inşaatının yapılacağı ve binanın önündeki tabelada “Dünyanın en büyük adaleti burada yükseliyor!” yazıldığı zaman… biliyorum biraz ütopik oldu ancak hiç değilse keyif sürmeyelim, halimize acıyalım, Adem olalım…
Nihat Genç’in dediği gibi:
“Halimiz itten beter, keyfimiz Beyde yok!
Ali Düz: Gürhan Zengin’in yazısı dikkatimi çekti. Öncelikle şundan: Sosyal ve gerçek bir konuyla ilgileniyor Gürhan. Hepimizi ilgilendiren bir konuyla: Bir şehrin ortasındaki bir yapı ve adalet. Ortalık öznelden öznel olurken koptukça kopan ve deryalarda yüzen yazılarla doluyken, adalet konusunu, ‘bir şeyin adaleti’ konusunu mesele edinerek kafa patlatmak elbette dikkate değer bir şey. Gerçekçilik kaçınılmazdır, inancındayım. Kaçınılmazdır ve çarpıcıdır, öğreticidir. Gerçeklik, adalet ve haklılığı aramak en önemli işimiz. Herkesin birçok şeyle ilgiliymiş ve çok sosyalmiş gibi göründüğü günümüzde aslında duyarsızlığın da tavan yaptığını biliyoruz. Buna karşılık ümitsizliği tavan yapmış insanlardan değiliz. Geçmişe öykünmek, bugünün gerçeklerine vereceğimiz cevabı geçmişte aramak da zayıflık belirtisi olabilir. Gürhan, “geçmişimiz çöp yığını değil, güller bahçesi” derken bu riski aklıma getirdi benim. Bunun dışında odaklanma biçimini önemli buldum, şiirlerini merak ettim.
Harun Kırkıl: “Size bir yazı göndereceğiz, yorum yapmanızı istiyoruz.” denilince bana, gayr-ı ihtiyârî; “Aldın mı başına belâyı… Olmaz desen, kendini ağırdan satıyor derler, naza çekiyor derler…” diye epey bir sıkıntı yaşadım. Fakat yazınızı okuyunca Gürhan Bey kardeşim, “Hay Allah senden razı olsun emi!” diyorum şimdi… Hakikaten beni büyük bir sıkıntıdan kurtardın. Yazınızın güzelliği, üzerinde herhangi bir yorum yapmaya ihtiyaç göstermeyecek kadar âşikâr. Binâya değil, onun icra ettiği fonksiyona bakalım diyorsun ya sen yazında… Ben de senin yazmış olduğun metne değil, muhtevaya yönelik bir yorumla noktalamak istiyorum değerlendirmemi… İnsanın, gelirken, giderken, gezerken, etrafında olup bitenden haberdar olması, baktığını görmesi, görünenin ötesini anlayıp anladığına farklı mânâlar katarak, adamakıllı yorumlayarak zenginleştirmesi diye bir şey varsa, işte budur… Zor bir görevin ifasında işimi bu kadar kolaylaştırdığın için tekrar teşekkürler… Sağlıcakla yaz…
GENÇ'ın Yazısı.