3 Aralık ya da 365-1
Müslüm Doğmuş
Özürlülük, doğuştan ya da kaza veya uzun süren bir hastalık sonucunda oluşan bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerin kaybı olarak tanımlanmaktadır. Sosyal şartların çoğunluğa göre ayarlanması, zamanla engeli olan kişinin toplum içerisinde bazı problemlerle karşılaşmasına yol açmıştır. İşte bu problemlerin tespiti, çözümü ve özürlü kitlenin hayat şartlarının özürlü olmayan insanların standartlarına yükseltilmesi gibi konularda alınan yolun gözden geçirilmesi için, sembolik olarak 3 Aralık Dünya Özürlüler günü olarak 1992 yılından bu yana belirlenmiş bir gündür. Birleşmiş Milletler, 1970li yılların ortalarından itibaren çalışmalarına hız kazandırmış, çeşitli zaman dilimleri belirleyerek, uluslar arası gelişmeleri ortak paydalarla sürdürme çabası amaçlamıştır.
Doğrusu kutlama ifadesi tartışmalı bir ifade konumundadır. Zira kutlama, belli bir başarıyı ya da kahramanlığı hatırlatmak gibi bir özellik ister. Anma ifadesi, hiçbir şekilde güne uygun değildir, zira ortada anılmayı gerektirecek bir husus söz konusu değildir.
O halde, “3 Aralık, Dünya Özürlüler günü olarak kabul edilmektedir” dersek en doğru tanımlamayı yapmış oluruz.
Aslında ilk bakışta kutlanan bir gün ile olması gereken bir gün göze çarpar. Yani iki farklı bakış açısı ile bakılabilir bugüne. İlk dikkati çekenler şunlardır: Resmi kurum ve kuruluşlar, bir kaç özürlü derneği veya sivil toplum örgütünü çağırır. Bir kaç basın mensubunun da olduğu bir toplantıda, günün anlam ve önemini anlatan, daha doğrusu anlatamayan bir iki konuşma yapılır. Sembolik olarak bazı görme engelli vatandaşa baston, bir kaç işitme engelliye işitme cihazı gibi armağanlar verilir ve gün biter. Tabii bolca "acıklı" ifade kullanmadan durulmaz.
Yetkili olandan, sıradan vatandaşa kadar, herkes ilgisizlikten, özürlüleri sahiplenmekten, istihdam, eğitim gibi konulardan söz etmeye çalışır, ancak ne hikmetse bir sonraki gün, tüm bu ifadeler, bir önceki günün yemekli toplantılarında tüketilen yiyecekler gibi, unutulur gider... Nitekim bir diğer örnek de şudur: Son zamanlarda, kendini bir şeyler yapmak zorunda hisseden yardımsever iş adamlarımızdan bazıları, belediyelerin de teşviki ile görme engelliler için sesli kütüphane projelerine oldukça sıcak bakmaya başladı. Bu kütüphaneler, genelde 3 Aralık’ta törenle açılır, sembolik olarak bir kaç görme engelli vatandaşımız, -yüzlerinde mutlu bir ifade ile- bilgisayar başında kitap dinlemeye başlar ve bu fotoğraf karesi, bazı haber ajanslarında kendine yer bulur. Bu son paragrafa bakarak, "oh, ne güzel" demek mümkün, lakin başta da belirttiğim gibi, bu, ilk bakışta söylenebilecek bir şey. Çünkü oluşturulurken işin içinde olan görme engellilere bir şey sorulmadan, neyin gerekli olduğu, neyin gereksiz olduğu araştırılmadan, birkaç araç gereçle oluşturulan bu kütüphanelere onbinlerce YTL harcanmakta ve sonradan atıl duruma düşen bu kütüphaneler çürümeye bırakılmaktadır. Oysa körler için oluşturulan belli merkezlerde bulunan, büyük kütüphanelerimizdeki eserler, hem isteyen görme engelliye CD, DVD olarak yollanabilmekte veya üye olan kişi tarafından internet üzerinden indirme imkânı tanınmaktadır. Dolayısıyla her ile ya da ilçeye harcama yapılacağına, bu paralarla kitap tarama merkezleri, okuma stüdyoları oluşturulsa, çok daha verimli ve üretken bir sistem kurulmuş olur. Denize kıyısı olmayan bir şehre, devasa bir liman yapmaya hiç gerek yok...
İstihdam konusunda, atılması gereken onlarca adım varken, özel kurumlarda çalıştırılması gereken engelli oranı konusundaki denetimler hala yeterince sağlanamamışken, eğitim konusunda fırsat eşitsizliği birçok engelliyi hak etmediği yerlerde olmaya zorlarken, bir kısa günde, güzel sözcüklerle, baston, konuşan saat armağanları ile maalesef bir arpa yol kat edilemez.
Bu gün, sembolik bir gündür. Ne bir koca yılın problemleri bir tek günde çözülebilecek kadar azdır, ne de bir kaç konuşma ile düzelebilecek kadar geçiştirilmeye uygun ortamda bulunuyoruz.
Dolayısıyla birbirimizi kandırmayalım ve bir günü, koca bir yılın günahlarını çıkartmak için kullanmayalım. Evet, beklenen günler ve haftalar arasında yer alabilir bu gün ve yer alması da güzel bir durum. Ancak bir tek gün ile problemlerin çözülemeyeceğini bilerek, ona göre hareket etmek lazım.
GENÇ'ın Yazısı.