Bize böyle öğretildi: Herkesin bir nasibi vardır.

Herkes nasibi kadar arar, nasibi kadar sorar.

Belki nasibidir arayan sahibini, o da bilinmez ama…

İnsan nasibi kadardır, nasip ise ancak himmet kadar.

Himmet yani ufuk, yani yöneliş, yani meyil nedir?

Nedir gönlüne koyduğun, içindeki neyin gayretidir?

Bunu anlamak için bir yol vardır ki hiç şaşmamış…

Hani zaman olur ya yüreğin göğün görünenini aşmış…

O zaman kulak kesil neyi fısıldıyor için, kulağına…

Hangi isteği katıp gönderiyorsun dua burağına?

Ne zaman ellerin açılır herkesten kesilerek…

Ne zaman yüreğin coşar kaydı zamanı silerek?

O zaman işte himmetinin belirdiği vaktindir.

O zaman işte aynada beliren hakiki suretindir.

Bak ve tanı kendini, neyin peşindesin, nesin sen?

Nedir nasibin, çünkü ancak nasibin kadarsın sen.

***

O yüzden ne dilediğine çok dikkat edeceksin.

Çünkü nasibimiz duamız kadar ancak, bileceksin.

Nasibimiz elimizi kaldırıp söyleyebildiğimizdir.

Kalbimizi yöneltebildiğimiz ya da sevebildiğimiz…

Yoluna gittiğimiz, uğraştığımız, gayret ettiğimiz…

Kederimiz, üzüntümüz, hazzımız, sevgimiz.

Sermayeyi uğruna harcadığımız, işte oyuz biz. 

Tutup kendimizi harcadığımız her şey ya da…

Ne kaynatır kanımızı, gönül neyi umursamada?

Ne indirir kalbimize bir sancı ki inceden inceye?

Derimiz yumuşar, kadife olur acaba hangi heceye?

Dikkat etmelidir, derdimize ve dert ettiğimize…

Bir de şuna ki her baktığımızda fark ettiğimize…

Ne fark ettiriliyor bize, orayı atlamamalı.

Neye perdeli gözümüz, alamayız hangi malı?

***

O yüzden neye baktığına çok dikkat edeceksin.

Hep güzeli arayacak gözün, gözünle ereceksin.

Ne olacaksa gözünle olacak, göz kalbin penceresi.

Oradan çalınırsa çalınır kalp gözünün sürmesi.

Ya da oradan gelir yapışır bir çapak ki kör eder.

Kasteder ruhunun iffetine, al sana sonsuz keder.

Gözüne öyle sahip olacaksın ki hiç aramayacak.

Bulacak maksudu anında, hiç adres sormayacak.

Ağyarı görmez olacak; evet mümkün görmemek.

Mümkün gözün terbiyesi, bakışları gemlemek.

Şu kadar ki hep dualı nazarlara muhatap olacak.

Hep onlarla olacak, onlarla düşüp kalkacak.

Alışacak görmeye, sadece görmek için bakacak.

Gaflet uzak olacak bakışından, baktığına akacak.

Kutlu nazarlıların arasına girecek, nazar edecek.

Baktığını, eğer nasibi varsa, dostlara yar edecek.

Evet, nazar dosttan gelir, dost eder, dost kılar…

Bakışı nazar edecek onlardır: Dost ile dostlar…

***

O yüzden kime dost olduğuna dikkat edeceksin.

Kimin aynasında görünür suretin, bileceksin.

Vaktin kimlerle geçiyor, sen kimlerin yârisin?

Var mı muhabbetine, var mı dostluğuna vârisin?

Yoksa çıkar paydasında buluştukların mı tek kârın?

Sağlamada hangisi kalır, hadi diyelim iflas ettin yarın?

Kabrine gelecek olanı seç, arkadaş dediğin öyle olur.

Mahşerde elinden tutar da seninle birlikte haşrolur.

Sensiz geçmez öteye, der ki dostumla beraber…

Dostlumla ancak kabulümdür, vereceğiniz her haber.

Böyle dostların derdine düşeceksin, arayacaksın.

Rüyalarını görecek, her yerde yollarını soracaksın.

Açacaksın ellerini: “Rabbim göster” diyeceksin.

“Dostlarının yolu nereden geçer” diye inleyeceksin.

Derdine düşeceksin tutup elinden götürecek olanın…

Kalbi Allah diyenin, kabı aşk ve hizmet ile dolanın…

Gecelere yazılacaksın, kaydını melekler tutacak.

Kalbin sevginin kaynağından beslenerek atacak.

***

O yüzden ne dilediğine çok dikkat edeceksin.

Çünkü nasibimiz duamız kadar ancak, bileceksin.

Nasibimiz elimizi kaldırıp söyleyebildiğimizdir.

Kalbimizi yöneltebildiğimiz ya da sevebildiğimiz…

Yoluna gittiğimiz, uğraştığımız, gayret ettiğimiz…

Yoluna, işine dost olduğumuz, dost edildiğimiz...

Bakışlarımızın hedefi, gördüğümüz, nazar ettiğimiz…

Bunlara dikkat edeceksin meşakkatsiz gitmek dilersen…

Hani su gibi akan; zahmetsiz, telaşsız, kolayca…

Zoru olmayan yürüyüşler dilersen, yormayan…

Tutup elinden götürülmeler, alınıp sevk edilmeler…

Çağırılmalar dilersen, ansızın, apansız, umarsız.

Bir gece vaktinde yitip gitmeler dilersen içten.

Işıltılı bir tayftan kayıp gitmeler, ta fecre kadar…

Sonra açılsın dilersen gözlerin aydınlık bir sabaha ki…

Sesin ve duruşun sabaha dipdiri bir sabahlık katar.


Mehmet Köprülü'ın Yazısı.