M. Nedim Tan

Cemil Meriç, Işık Doğudan Gelir, İletişim, 2008.

Cemil Meriç’le karşılaştığımda henüz lise birinci sınıftaydım. Jurnal’i almıştım elime, ne ile muhatap olduğumu bilmeden. Okumuştum da. Tümüyle anladığımı söyleyemem, yabancı kaldığım kısımları o kadar fazlaydı ki. Düşüncede derinliğin çilesini üstlenmiş bir kişiliğin biyografisine tam orta yerden dalmıştım Jurnal’i okumakla. Çekmişti bir kere işte. O satırlarda zihnime dokunan, hafı-zamı dönüştüren, beni alışılanın dışına çeken bir taraf vardı...

Bazı yazarlar, hayatın her döneminde farklı yankılarla karşımıza çıkarlar. Onlardan her za-man fayda buluruz, bize illa ki verecekleri bir şeyler vardır. Sonraki yıllarda diğer eserleriyle tanıştı-ğım zaman Cemil Meriç’in de onlardan olduğunu hissetmiştim. Verdiği bilgilerin yer yer tartılaşılabi-lir, yaptığı yorumların kimi zaman benimsenmeyebilirliğine rağmen, örnek alınası bir emeğin tanık-lığı vardı kitaplarında. Evet anlamamıştım bazı kısımlarını lisedeyken, okuduklarımın pek çoğu hatı-rımda kalmamıştı bile ama hissetmiştim ki insanlık büyük bir mirasla önümde durmaktadır: Hint dünyasıyla, Avrupasıyla, dahası hep ihmal edilen büyük İslâm külliyatıyla... Düşüncenin namusu di-yordu Cemil Meriç. Biyografilerin, felsefî sistemlerin, edebiyatın rengarenk yelpazesinin, siyasî-sosyal konuların önü alınmaz genişliğinin içerisinde dünyalar-arası, yüzyıllar-arası bir fikir seyahatini tek başına gerçekleştiriyordu...

Ben Cemil Meriç’in eserlerinde düşünce hayatını önemseyenler için eskimez bir çağrıyı, id-eal bir çabayı gördüm: Bilgiççe çözüm önermekten çok, çözüme götüren nitelikli soruları besleyen; kavramları tanımlayıp tüketmekten çok, derinliklerini sergileyen bir üsluptu onunkisi. Ömürleri aşan büyük sözlükler ve ansiklopediler arasında bir cevelan. Bitip tükenmez bilmez bir arayış. Bilgiye karşı içten bir tevazu... Bazı yazarlar sırf ortaya koyduğu çabayla örneklik eder. Her yazardan her zaman keskin bir tutarlılık beklemek abestir. Yazan da okuyan da karşılıklı bir sorumluluğu paylaşır-lar çünkü: Anlama sorumluluğu. Cemil Meriç muhatabıyla bu sorumluluğu paylaşıyordu...

Geçtiğimiz ay içerisinde, Cemil Meriç’in Işık Doğudan Gelir isimli eseri yirmi dört yıl aradan sonra tekrar yayınlandı. Böylece bizlere de dağarcığımızın Cemil Meriç’le ilgili kısımlarını tazelemek fırsatı düştü. Diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de muhatabını bir yolculuğa çıkarıyor Cemil Meriç. Medeniyetin kendini sunduğu bir saha olarak ansiklopedilerden söz açıp ardından Kitâb-ı Mukaddes, Yahudîlik ve Hıristiyanlık eksenli temel konuların içerisine dalıyor, aklın mahiyetine ve akıl hakkında söylenenlere sözü getiriyor. Beklenmedik atıflar, başka kaynaklarda pek rastlanılmaya-cak vurgular ve çok boyutlu bir entellektüel sorumluluk eşliğinde konuların birinden diğerine geçiyor. Burada kitaptaki birkaç tespite yer verelim:

“Şahikalara tırmanmak çok yorucu ama böyle yorgunlukları göze almadan, ne İslâmiyet’i kavrayabili-riz ne İslâm’ın dünya görüşünü.” (s. 92)

“Medenî dünyanın bütün düşüncesi, bütün inançları, bütün bilgeliği Bible’de [Kitâb-ı Mukaddes] top-lanmıştı. Asırlar boyu binlerce yazarın heyecanlarını, öfke ve ümitlerini dile getiren bu kitap, dünya edebiyatlarının anlaşılması güç bir klasiği idi. Onu layıkıyla tanımadan Avrupa’nın ruhuna nüfuz edemezdik. Elimizdeki Türkçe çeviri cansız bir iskeletten ibaretti.” (s. 119)

“Elbette ki İslâm kendinden önceki irfanı zenginleştirmiş, Kur’ân ve hadislerin gümrah meşalesiyle aydınlatmış, kendi dehasının menşurundan geçirerek cürufundan temizlemişti. Bununla beraber, her değere saygı göstermiş ve asırların emanetini bütün haşmetiyle gelecek nesillere aktarmıştı.” (s. 263)


GENÇ'ın Yazısı.