Esad Mücahit Eskimez

Twitter’da @etimoloji adıyla bizi kelimelerin peşinde yolculuğa çıkaran çok güzel bir hesap var. Henüz kısa bir zamandır bu mecrada bulunsa da beklenenin üzerinde bir ilgiyle karşılaşan Etimoloji hesabıyla yola çıkış hikayesini, paylaşımlarını ve takipçileri ile yaşadıkları diyalogları konuştuk.

Twitter’da @etimoloji denince artık birçok kullanıcının paylaşımlarını merakla takip ettiği bir hesap akla geliyor. Hikayesini merak ediyoruz hepimiz.

Uzun zamandır doğrudan dile ve kelimelere ilgim var. Bu ilgim vesilesiyle internette etimoloji üzerine araştırma yaparken sosyal medyada bu alanla direkt ilgilenen bir hesap olmadığını fark ettim. Madem böyle bir boşluk var, bunu doldurabilirim diye düşündüm kendi kendime. Zaten ilgileniyordum, not alıyordum, kendim için bu çalışmalar yapıyordum. Bu hesabı açmadan önce de özel hesabımdan bazen kelimelere dair bir şeyler paylaşıyordum. Bunu daha da kurumsallaştırmak istedim, daha fazla kişiye ulaşabilmek adına.

İşte Etimoloji hesabından bu düşünce ve niyetlerle 2018 Kasım’da paylaşımlara başladım.

Bu niyetlerle bir sosyal medya hesabı açarken diğer butik hesapların varlığı sizi etkiledi mi? Edebiyat ve kelime hesapları veya bambaşka alana dair bir hesap. 

Yok. Ben açıkçası hızla büyüyeceğini düşünmediğim için sadece kendi işimi yapmaya çalışıyordum. Bir de şuna açıklık getirmek gerekebilir: Benzeri hesaplar var sosyal medyada ama onlar doğrudan sözlük görevi görüyorlar. Paylaştıkları kelimeler ve anlamları, istisnalar dışında Kubbealtı ve TDK lügatlerinden alıntı. Bizim hesapta ise durum bir parça daha farklı. Zaten işin etimolojisi var, kelimenin anlamı var ve bir parça da kendi yorumumuz var. Bir de tabi ki fotoğraflar.

Paylaşımlarınızda neleri önceliyorsunuz, nasıl bir yol izliyorsunuz?

Öncelikle kitaplardan denk geldiğim ve kendi bilmediğim kelimelere odaklanıyorum. Böylece hem öğreniyorum hem de öğrendiklerimi insanlarla paylaşmaya çalışıyorum.

Ben böyle bir yola çıkınca birkaç arkadaşımdan da rica ettim, onlar da benimle kelime paylaşmaya başladılar. Onlardan da yardım alıyorum aynı zamanda. İsimlerini de anmak isterim şükranla: Betül, Büşra, Ceyhun ve Mehmet.

Çıkış noktam genelde kendi kelimelerim tabi. Özellikle Yaşar Kemal okurken mesela, bilmediğim baya kelime ile karşılaşıyorum. Bilmek, öğrenmek beni şaşırtıyor, hayrete düşürüyor sıklıkla. Paylaşmak istiyorum. Bazen de güzel bir kelime görünce bunu paylaşsam diyorum.

Mesela şimdi yeni öğrendim bir şey var, Abdülhak Hamit Tarhan’ın “Makber”i yazdıktan hemen sonra başkasıyla evlendiği rivayeti yalanmış. Bunu öğrenmişken bir kelime vesilesi ile paylaşmak istiyorum.

Gündem odaklı mısınız yoksa kendi paylaşım takviminiz mi var?

Kendi kelimelerimiz var ve bir ajandamız, paylaşımlarımız da o şekilde ilerliyor. Ama bazen hakikaten gündemin yoğun olduğunu görüyoruz ve bu konu bizim de değinmemiz gereken bir şey olabiliyor. Onun dışında gündemin kalan yüzde ellisini görmezden geldiğimizi söyleyebiliriz.

Kurtuluş Savaşı yıl dönümü, Cumhuriyet Bayramı veya 15 Temmuz… Bütün halkın ortak paydada buluştuğu şeyleri paylaşmaya özen gösteriyoruz. Çünkü tartışma olsun istemiyoruz, güncele batmasın insanlar. Zaten herkes gündemin peşinden koşmakla ve belki de savrulmakla meşgul, buna bir de biz sürüklemeyelim insanları.

Takipçileriniz ile ilişkinizi konuşalım. Yaşadığınız ilginç bir an oluyor mu? Mention ve DM’lere cevap veriyor musunuz?

Maalesef genellikle cevaplayamıyoruz çünkü çok basit şekilde araştırılacak şeyleri soruyorlar. Buna da tek tek vakit ayırmak neredeyse imkansız oluyor. Örneğin çoğu zaman şununla karşılaşıyoruz: “İsmimin anlamı/kökeni ne? Şu sözcüğün anlamı/kökeni ne?” Bildiğim ve emin olduğum kolay bir cevabı varsa yazıyorum. Ama onun dışında emek gerektiren işlere girmiyorum, giremiyorum.

Şunlar da geliyor ara ara: “Şu videoyu paylaşır mısınız? Paylaştığınız video hangi filmden?” Sosyal medyanın vazgeçilmezi olan “Şu konuda niye yazmadınız? sorusu da eksik olmuyor tahmin edeceğiniz gibi. Bazı kelimelerin kökenini beğenmeyenler de cabası. (gülüyor)

Sosyal medya ile birçok şey popülerleşti. Edebiyat ve kelime hesapları her gün önümüze düşüyor. Bu durumun insanlar üzerinde uyandırdığı tesir ve kelime hazinemiz konusundaki etkileri sizce olumlu mu?

Popüler olanı canavarlaştırmak niyetinde değilim. Bence güzel oluyor. Mesela düşününce ilk olarak aklıma “Lûgat365” geliyor.

İnsanların sosyal medyada kelimelere dair, edebiyata dair paylaşım yapmaları, bunları takip etmeleri güzel bana kalırsa. Burada “kelime” kısmına özellikle vurgu yapayım. Bu mecralardan -mesela Instagram’da- insanlar bilim yapmıyor sonuçta. Bomboş işlerle uğraşma ihtimallerinin yüksek olduğu bir yerde, bir tık üstü şeylerle muhatap olabiliyorlar bu sayede.

Tabi şunu da eklemek gerekir, bazıları kötü ve komik bir hale bürünebiliyor. Edebiyat hesaplarının kolayca bir “sevgi sözleri” sayfası kıvamına dönüşmesi işten bile değil.

Yaptığımız bazı paylaşımlar oluyor, duyduğunuzda çok şaşırtacak ve belki ağzı açık bırakacak bir şey. Bende paylaşırken bile heyecana yol açıyor. Sonra bunu hazırlayıp paylaşıyorum ve sonuç, sıfır tepki. Ama diyelim ki aşka dair bir söz paylaşıyoruz, insanlar tahmin edilemez bir ilgi gösteriyor. Duygusal olan daha çok rağbet görüyor sosyal medyada.

Hüzün, Heba, İnsaf

Sosyal medyaya günlük ortalama ne kadar vakit ayırıyorsunuz?

2 saat.

Sosyal medya istatistiklerinize ne sıklıkla bakıyorsunuz?

Favori ve RT’lere günlük bakıyorum. Sonuçta muhatabımız insanlar olduğundan sunduğumuz şeylere gelen tepkiler önemli. Haftada bir de genel istatistiklere bakıyorum.

En sevdiğiniz 3 kelime?

Hüzün, heba, insaf.

Twitter’da beğenerek takip ettiğiniz 3 hesap?

DiasporaTürk, Bertan Rona ve TRT Belgesel.

Kelimelerin etimolojisini araştırırken kullandığınız kaynaklar?

Kubbealtı, TDK, Nişanyan Sözlük ve genel internet taraması.


GENÇ'ın Yazısı.