Futbolun üstündeki kara pençe: Bahis oyunları
Devletin kumara bu resmi desteği sonucu 2009 yılında iddaa oynayan kişi sayısı 3.5 milyon ve sektörün yıl sonu hasılatı 2 milyar 792 milyon 787 bin lira! Dünya genelindeyse, yılda bahis oyunlarına 14 milyar dolar para yatırılıyor. Futbol ve toplum kirlenirken, gazeteler “biz daha çok kazandırıyoruz” temalı iddaa ekleri vererek tirajlarını katlıyorlar. Kirli suyun ve haram paranın başında büyük sermaye var gene. Ve ona imkan sağlayan hükümet/devlet.
imdiye kadar, futbolu tu kaka eden tüm yorumlara karşı, bu oyunun olumlu yanlarından, doğurduğu imkanlardan bahsettik. Futbola anlam katan hayatlardan, futbolun hayatlarına anlam kattığı insanlardan söz ettik. Futbol yazıları yazmamın sebebi, 2010 yılında hâlâ futbol denen oyunun varlığına muhalif sözler sarf eden futbol sosyologlarının ve katı muhafazakâr insanların bilinçli/bilinçsiz tutumlarıdır. Taraftarlık duygusunu anlamsız bulan, uç/kötü/çirkin örnekleri tüm futbola mal ederek, futbol oynayan/konuşan insanlara bakışını karartan yaklaşımı karşımıza aldık. Bu yaklaşımdaki kişilerin, futbol muhabbetinin bilinçsizlik ve boş vakit ürünü olduğu görüşüne, Orhan Kemal’den Mustafa Kutlu’ya kadar birçok bilinç abidesi insanın futbola olan ilgisiyle cevap verdik. Öncelikle, dünyada milyarlarca dolarlık sektör oluşturmuş bir gerçeklikten söz ediyoruz. Sinema, televizyon, internet nasıl kayıtsız kalınamayacak büyük bir gerçeklikse ve nasıl kullanma şekline göre anlam kazanıyorsa, futbol da aynen böyledir. Bu gerçekliğe mesafe koymak, mesela bir babanın oğlunun futbola olan ilgisini sonlandırmaya çalışması, oğlunun futbolcu olma arzusunu küçümsemesi, dünya gerçekliğinden kopuk/bilinçsiz bir tavırdır. Futbola güzel tarafından anlamlı tarafından bakıp, futbolun daha güzel ve anlamlı olmasını amaçlayan çabalara, kişilere odaklanıyoruz. Bizim işimiz futbolun kurtardığı hayatları, futbol sayesinde bataklıktan çıkan insanları görmektir. Anadolu’nun bir köyünde odasında Arda Turan posteriyle yaşayan; esrardan, çetecilikten ve çeşitli kötü alışkanlıklardan futbola olan ilgisi ve inancı sayesinde uzakta duran genci görüyoruz. Futbol sayesinde kötü hayatlardan sıyrılan ve çevresine umut olan gençleri görmeyen ve futbol olgusunu çeşitli yönlerden karalayan entel tavırla işimiz yok. Tuzu kuru olanların edebiyatı bizim semte ulaşmaz diyoruz. Kötü hayatlara düşmek, malzeme olmaktansa ve magazinel muhabbetlerin kütlesi olarak yaşayıp ölmektense, tüm bunlara karşı duran, formasıyla pankartıyla stada giden taraftarın yanındayız. Stada gidip adam doğrayan, toplu taraftar saldırıları yapan uç kişilerden ve gruplardan nefret ettiğimizi söylemeye gerek var mı?
Güzel bakan güzel görür…
Futbolla gelişen imkanları somut bir olayla örneklendirip şimdilik noktalayalım. Haber: Zaman gazetesi foto-muhabirlerinden Selman Eştürkler, 23 Mart’ta Sefaköy Kültür Sanat Merkezi’nde “Sarayspor Kulübü Fotoğraf Sergisi” adıyla bir sergi açtı. Selman Eştürkler, 2006 yılından bu yana faaliyetine devam eden Edirne Sarayspor Kulübü projesiyle, Roman kökenli 400 çocuğun meşin yuvarlak sayesinde kötü alışkanlıklara nasıl çalım attığını, bu sergide sanatseverlere sundu… 400 rakamının ve çalım kelimesinin altını çizerek futbol gelişmelerinin başka bir boyutuna geçiyorum.
Bahis oyunları futbolun düşmanıdır!
Başka dediğim boyutta, bahis, iddaa, şike olayları var. Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz aylarda aralarında milli futbolcuların da bulunduğu bir çete yakalandı. Tanju Çolak Rıdvan Dilmen gibi isimler de bu kişilere eklenerek tutuklamalar yapıldı, ifadeler alındı, bazı isimler hapse atıldı bazıları da ifadesi alınıp serbest bırakıldı. Bochum Savcılığı’nın başlattığı iddiaya göre, içinde Türkiye’nin de bulunduğu 9 ülkede 200’e yakın maçta şike yapılmış. Bu iddiaların ne kadar doğru olduğunu şimdilik bilmiyoruz, fakat bildiğimiz gerçek artık şike olaylarının da değiştiği. Önceden şampiyonluk için hakem satın olma, futbolcuları ayarlama gibi şeyler konuşulurdu. Şimdiyse büyük çetelerle bahis şikeleri yapmak moda oldu. Şike ve bahis oyunları ekonomik olarak hızla büyüyor ve toplumda ciddi yaralar açıyor. TV programlarında klinik vaka olarak bahis hastaları gözükmeye başladı. Kısa yoldan para kazanma arzusu insanları bu oyunlara müptela yapıyor. Birçok sporda özellikle de futbolda bahis oyunları maçı hangi takımın kazanacağından ilk korneri hangi takımın kullanacağına kadar bir sürü detayı kapsıyor ve gittikçe çekici hale getirilmeye çalışıyor. İnsanları kolay yoldan para kazanmak için hasta eden, maçı kim kazanırsa kazansın gerçek kazananın bahis şirketleri olduğu ve bahisler üzerinden şikelere sebebiyet veren bu sistem ve idare futbolu ve toplumu kirletiyor. Bu kirliliği ve resmiyete bürünmüş kara parayı ise tabiî ki büyük sermaye yönlendiriyor. Nesine, Doğan Grubu’nun; Bilyoner, Karamehmet’in; Oley, Doğuş Grubu’nun vesaire vesaire… İnsanlara haram para vadeden ve şike skandallarıyla futbolu kirleten bahis/kumar sektörüne devletin de destek vermesi ise gene çok rahatsız edici. Aksiyon Dergisi’nin aktardığı verilere göre, 2004’te interneti kullanarak bahis oynayanların sayısı 150 bindi ve bahis yoluyla Türkiye’den yurt dışına çıkan para 600 milyon dolardı. Hükümet yasa dışı bahsi önleyip internetteki kaçak yolları ortadan kaldırmak yerine resmileştirip Türkiye’de de oynatmaya başladı. 600 milyon dolar yurt dışına gitmesin derken, 2004’ten beri iddaa ve benzeri bahis oyunlarıyla uğraşıyoruz. Sürekli şike skandalları, bahis tutkunları, kumar hastaları ortaya çıkıyor. Tanju Çolak Rıdvan Dilmen gibi oyuncuların bile adının kirlenmesine neden olan olaylar yaşanıyor. Devletin kumara bu resmi desteği sonucu 2009 yılında iddaa oynayan kişi sayısı 3.5 milyon ve sektörün yıl sonu hasılatı 2 milyar 792 milyon 787 bin lira! Dünya genelindeyse, yılda bahis oyunlarına 14 milyar dolar para yatırılıyor. Futbol ve toplum kirlenirken, gazeteler “biz daha çok kazandırıyoruz” temalı iddaa ekleri vererek tirajlarını katlıyorlar. Kirli suyun ve haram paranın başında büyük sermaye var gene. Ve ona imkan sağlayan hükümet/devlet. Bu arada psikiyatrlar “bahis salgını”nın iradeler ve toplum bilinçaltı üzerindeki zararlı etkilerini açıklamaya devam ediyor. Klinik vakalar televizyonlara taşınıyor.
Haram para kazanmak ve kazandırmaktan korkmayan insanların ortaya saçtığı bu kirlilik, futbolu da futbolseverleri de zehirliyor. Birilerinin para kazanma hırsı başkalarının futbol sevgisine zarar veriyor. Burada daha önce de konuştuğumuz şu ayrım devreye giriyor. Futbolcular ve futbolseverler maddi yeteneklerinin ve imkanlarının yanında, hayat tarzlarını ve manevi dünyalarını da aynı yetkinlikle düzenlemezlerse kuşatıcı zehrin ister istemez ya öznesi ya da nesnesi oluyorlar. Son olayda görüldüğü gibi milli takımda oynamış futbolcular bile bahis oyunlarına karışabiliyor, haram para sevdaları onların tüm kariyerlerinin toplum nezdinde bir anda kirlenmesine neden olabiliyor. Veya futbolu sadece sevmek ve takip etmekle kalmayıp sevgisini ve takibini paraya dönüştürmek isteyen gençler bahis oyunlarının müptelası olabiliyor. Para kaybedince de şiddetli huzursuzluklar yaşanabiliyor. Haram paranın er ya da geç geldiği yoldan gideceğini, huzur getirmeyeceğini bir kez daha görüyoruz bu olaylarda. Toplamda bahis oyunlarında kimsenin kazandığı kaybettiğinden fazla değil, kazanan hep şirketler oluyor.
Müslümanca yaşamak ve futbol
Kişilik, karakter, insanlık ve maneviyat derecemiz bir ayrım çizgisini çiziyor burada, diğer futbol severlerle. Maalesef futbol takip herkes değil ama çoğu kişi bahis oyunlarına da bulaştığı için, bu ayrımdan söz etmek durumundayız. Bu ayrım, skandala adı karışan gerçekten suçlu ve suçsuz birçok isimden Rıdvan Dilmen’i ayıran ayrımdır. Rıdvan açıklama yaptı ve dedi ki: “Gazeteciler ellerinde bazı kağıtlar dolaştırıyormuş, işte ben de kağıdı kameraya gösteriyorum ve diyorum ki, bunların hepsi uydurmadır. Pazartesi savcıyla görüşeceğim. Ben hayatımda haram para yemedim.” Devamında, daha önce “iddia futbolun düşmanıdır” dediğini ve tepkiler aldığını söyledi. “İnsanlar bizim konuştuğumuz taktiği futbolu unutabilir ama biz bir futbol ahlakını ayakta tutarak bugünlere gelmişizdir,” cümlesi ise meseleyi bizim damarımızdan özetliyordu. Ayrım budur; futbolun, futbolcunun tekniği, zekası ve ahlakıyla, karakteriyle bir umut olmasıdır. Haram yemeden ayakta durabilmesidir. Ayrım, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcularından kabul edilen George Best’in “Hayatımda her şeyi çalımladım, sadece alkolü ve kadınları çalımlayamadım” sözüyle kendini bitirip futbola veda etmesindedir. (Araştırmalar bugün, profesyonel futbolcuların yüzde 42.1`inin, amatör futbolcuların ise yüzde 48.3`ünün alkol kullandığını söylüyor. Profesyonel futbolcuların yüzde 25.4`ünün, amatör futbolcuların ise yüzde 54.2`sinin sigara kullandıklarının belirlenmiş ayrıca.)
Bu ayrımın, kendi kalitesini ve istikrarını her geçen gün daha fazla ortaya koyacağına inanıyorum. Umarız zamanla, futbol çeşitli insanlar için umut ve eğlenceli bir uğraş olmaya devam ederken başkaları için haram kazanç kaynağı, mutsuzluk, depresyon, şiddet, faşizm sebebi olmaz.
Bursa Gönlümüzün Şampiyonu
Geçen yıl Sivas’ın zirveye uzanan kenetlenişi ve başarısından sonra bu yıl da Bursaspor’u konuşuyoruz. Herkes Bursa şampiyon olur mu olmaz mı muhabbeti yapıyor. “Her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır”. Her Fenerbahçelinin kalbinde kendinden daha büyük bir Anadolu takımı vardır. Bursa’nın maçlarını buruk bir sevinçle izledim. şampiyonluğa kadar yaklaştıkları için hem kaybetsin hem kazansın istemek durumunda kaldık. Bursa şampiyon olursa kimse üzülmeyecek gene de. Büyük takımlara ders olacak çünkü, Anadolu takımlarına da 25 yıl sonra yeniden bir enerji, azim, coşku gelecek. Her yıl bir Anadolu takımı zirveyi zorluyor, fakat yarışı sonuna kadar devam ettiremeyip son haftalarda geride kalıyor. Sezon sonunda da en yıldız topçularını büyüklere satıyor. Ertesi sezon ver elini ligin dibi. Bu sene önümüzde Bursaspor var. Sivas’ın başında Bülent Hoca vardı, Müslümanca ilkeler vardı. Bursa’nın başında da muhafazakâr bir yaşam tarzı olan, efendi kişiliğiyle iz bırakmış bir insan var, Ertuğrul Sağlam.
Yolun açık olsun Bursa!...
Ali Düz'ın Yazısı.