“İstikbal göklerdedir!” sözlerinin söylendiği yıllarda Vecihi Hürkuş’un önünün kesilmesi sizce de büyük bir tezat değil midir? Memleketimizde yetişen yeni Vecihi’lerin önlerinin bir daha kesilmemesi duasıyla…

Geçtiğimiz Temmuz ayı insanlığın Ay’a gidişinin 50. yılı olduğu gibi Türk havacılık tarihinin belki de en önemli isminin, Vecihi Hürkuş’un aramızdan ayrılışının da 50. yıl dönümüydü. Her ne kadar havacılık dediğimizde Wright Kardeşler aklımıza gelse de bizim havacılık tarihimiz 1200 yıl öncesine kadar gider. Havacılık tarihimiz Abbas ibn Firnas, Cevherî, Hezarfen Ahmed Çelebi, Lagarî Hasan Çelebi, Tayyareci Nuri Bey’lerin başarı hikâyeleriyle doludur. Cumhuriyet yıllarında yaşamış ve havacılık uğruna nice çilelere göğüs germiş Vecihi Hürkuş da bu çılgın havacılardan biridir hiç şüphesiz.

Vecihi Hürkuş’un Çileli Hayatı

1895 İstanbul doğumlu olan Vecihi Hürkuş, çok genç yaşta dul kalan annesi ve kardeşleriyle Üsküdar’da büyümüştür. Çok canlı ve hareketli bir çocukluk geçiren Vecihi 1912’de Balkan Harbi’ne eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey’in yanında gönüllü olarak katıldı. Edirne’ye giren kuvvetler içinde yer aldı. Vecihi Hürkuş gökyüzüne sevdalıydı ve tayyareci olmak istiyordu. Yaşı küçük olduğundan makinist mektebine aldılar. Makinist olarak Birinci Dünya Savaşı’na girdi ve Bağdat cephesine uçak makinisti olarak gönderildi. Orada 2 Şubat 1916’da bir uçak kazasında yaralanarak İstanbul’a döndü. Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’ne girerek tayyareci oldu. 1917 sonbaharında Kafkas Cephesi’nde 7. Tayyare Bölüğü’ne atandı ve orada bir uçak düşürerek Kafkas Cephesi’nde uçak düşüren ilk tayyareci oldu. 8 Ekim 1917 günü bir hava savaşında yaralanarak düşünce, uçağını yakarak Ruslara esir oldu. Esir olarak Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası’na gönderildi. Azeri Türklerinin yardımıyla adadan yüzerek kaçtı. İstanbul’a yaya olarak geldiğinde savaşın sonları idi. İstanbul işgal edilince esaretten dönen askerlerin arasında gizlice Harem’den kalkan bir gemiyle Anadolu’ya giderek Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Vecihi, Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve son uçuşunu yapan tayyareci olmuş, TBMM’den üç defa takdirname alarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası sahibi oldu. Vecihi Hürkuş savaşta çekilen yoklukları gördüğü için milli uçak yapmak için kolları sıvadı.

“Yaşasın Türk Tayyareciliği!”

Vecihi Hürkuş, ganimet olarak Yunanlılardan ele geçirilen motorlardan yararlanarak ilk uçağı Vecihi K-VI’yı imal etti. Vecihi uçağı için uçuş müsaadesi istemiş ve uçabilirlik sertifikası için bir teknik heyet oluşturulmuş. Ancak trajikomik bir şekilde teknik heyetin içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel bulunmadığından izin verilememiş. Sonunda teknik heyetten birinin “Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz, uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar.” sözü üzerine Hürkuş, 28 Ocak 1925’te Vecihi K-VI ile ilk uçuşunu yapar. İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca, istifa ederek hava kuvvetlerinden ayrılır.

Ama Vecihi Hürkuş pes etmez ve yeni uçaklar yapmaya devam eder. 1930 yılında Ankara’daki Sanayi Kongresi’nde üstten kanatlı kapalı kabinli Vecihi K-XI uçak modelinin minyatürünü sergiler ve büyük ilgi görür. Vecihi çalıştığı yerden 2 ay ücretsiz izin alır ve Kadıköy’de bir keresteci dükkânı kiralayarak, Vecihi K-XIV uçağını inşa eder. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930’da Kadıköy Fikirtepe’de büyük bir kalabalık ve basının karşısında yapar. Uçak iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağıdır. Uçağıyla Ankara’ya giden Vecihi, Ankara semâlarında gösteri uçuşu yapar. Vecihi’nin uçağını İsmet İnönü ve bazı komutanlar inceler ve kendisini tebrik ederler. Vecihi uçabilirlik sertifikası için İktisat Bakanlığı’na müracaat eder ancak “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir.” cevabını alır. Bu sefer pes etmeyen Vecihi Hürkuş bakanlık nezdinden yaptığı girişimler sonucu uçuş belgesi almak için Çekoslovakya’ya yönlendirilir. Çekçeye çevrilen raporları okuyan Çekoslovakyalı teknik heyet uçağın tüm kontrollerini yaparak uçuş müsaadesi verir. 23 Nisan 1931’de “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazan bir pankartla Çekoslovakya semâlarında uçan Hürkuş, hava yoluyla Türkiye’ye döner. Vecihi K-XIV uçağıyla Türk Hava Kurumu adına Türkiye turnesine çıkan Vecihi’nin bu uçağı da sebepsiz yere uçuştan men edilir. Hayatının geri kalanını çoğunlukla yeni Türk havacıları eğitmekle meşgul olan Hürkuş, ölmesine yakın borçları sebebiyle çok zorluklar çeker ve beyin kanaması geçirerek komaya girer. Gözü ve gönlü havada olan Vecihi Hürkuş insanlığın Ay’a ayak basmak için uzaya fırlatıldığı 16 Temmuz 1969’da hayata gözlerini yumar. “İstikbal göklerdedir!” sözlerinin söylendiği yıllarda Vecihi Hürkuş’un önünün kesilmesi sizce de büyük bir tezat değil midir? Memleketimizde yetişen yeni Vecihi’lerin önlerinin bir daha kesilmemesi duasıyla…


Jüpiter ve Satürn Gözlem İçin İyi Konumda

Sabahları gün doğumundan önce doğuda bulunacak olan Merkür’ün parlaklığı fazla değil. Ayın ortasına doğru gözlem süresi giderek uzayacak olan Merkür’ün parlaklığı da artacak. Merkür ay sonuna doğru giderek ufkun üzerinde alçalacak ve gözlenmesi zorlaşacak. Venüs ve Mars Güneş’e çok yakın konumda olduğundan bu ay gözlenemeyecek. Jüpiter gecenin ilk yarısının hâkim gezegeni olmaya devam edecek. Ayın son çeyreğinde günbatımında güneyde bulunacak Jüpiter gece yarısına varmadan batıyor. 9 Ağustos akşamı Ay-Jüpiter yakınlaşması yaşanacak ve Jüpiter Ay’ın hemen solunda görünecek. Günbatımında doğuda yükselen Satürn’ün gözlenebileceği süre yavaş yavaş kısalmaya başlıyor. Satürn ayın başlarında gün doğumundan iki saat öncesine kadar gökyüzünde. Ayın sonlarındaysa gece yarısından yaklaşık iki saat sonra batıyor. 12 Ağustos akşamı Ay-Satürn yakınlaşması olacak ve Satürn Ay’ın hemen sağında yer alacak. 12-13 Ağustos gecesi Kahraman Göktaşı Yağmuru’nun en yoğun gecesi olacak ancak Ay ışığından dolayı az sayıda göktaşı gözlenebilecek.


Gaz Bulutu: Yıldızlar arası boşluklarda bulunan hafif gazlardan oluşmuş bulutlardan her biri.

Gazyuvarı: Dünya’yı ya da herhangi bir gök cismini saran gaz katmanı. Dünya’nın gazyuvarına havayuvarı da denir.

Gece Yayı: Güneş’in gök küresinde, bir gün boyunca çizdiği çemberin gözerimi altında kalan parçası.


Muaz Erdem'ın Yazısı.