Batı`ya İnsanlık Dersi Veren Lider: Aliya İzzetbegoviç
Yunus Emre Tozal
“Bence o sadece insanlığın bir kısmını, dünyanın bir bölgesini, ya da sadece bir dini düşünen biri değil. O bütün bir insanlığın sorunlarını düşünüyor, Allah`ın yarattıklarını, insanlığın tarihini, kaderini ve geleceğini… Ona bu yüzden hayranım.”
Aliya Izzetbegoviç tüm dünyaya özelde Batı`ya verdiği insanlık dersi ile tarihin kayıtlarına geçiyor Bosna Savaşı mücadelesinde. Onu tanımlayacak olursak; direnişin kalbinde duran adamdır Aliya. Sezai Karakoç nasıl ki bizim topraklarımızdan tüm insanlık âlemine dirilişi muştuladıysa, Aliya da tavırlı ve adaletli duruşuyla Bosna`dan tüm dünya halklarına bir tevhid sembolü olarak aşkı, sevgiyi, muhabbeti, özgürlüğü hakikatin ışığıyla aydınlatmış, içine kapanmış Müslümanlara ümidi aşılamıştır.
Aliya nasıl Müslüman olduğunu şöyle izah ediyor: “Komünistler demokrasi karşıtı bir tutumu yansıtmakla kalmıyor, Tanrı düşüncesinin adaletsiz bir düzenin ürünü olduğunu söylüyorlar, dinin ezilen kitlenin üzerinde afyon etkisi yaptığını savunuyorlardı. O günkü şartlarda bizim de komünizmi benimsememiz oldukça kolay olurdu. Çünkü komünizm gittikçe popülerleşiyordu. Ama ben insanın sorumluluklarından kolayca kaçabileceği, Tanrısız bir dünya algılayışını benimseyemezdim. Ben 17 yaşında İslam`a kesin olarak dönüş yaptım ve bugüne kadar da bu yoldan ayrılmadım. İslam artık atalarımdan miras aldığım bir gelenek değil; yeniden keşfettiğim bir inanç sistemiydi benim için. 18–19 yaşlarına geldiğimde Avrupa felsefesinin hemen hemen bütün eserleriyle tanışmıştım. Aralarında beni en çok etkileyenler Bergson`un ‘Yaratıcı Evrim`i, Kant`ın ‘Saf Aklın Eleştirisi” olmuştur.”
1930‘lu yılların sonuna doğru Genç Müslümanlar Teşkilatı, Bosna`da Müslümanları özüne çağırıyordu. Aliya da üyeydi Genç Müslümanlar Teşkilatına. Amaçlarını şöyle özetliyorlardı: “Temel olarak komünist Rusya`nın ve Avrupa`nın tezlerine karşı çıkıyor, antikomünist ve antifaşist eylemlerle İslam`ın özünü koruyarak günümüze uyarlamaya çalışıyorduk.” 1949 yılının Ekim ayında Genç Müslümanlar Teşkilatının 4 lideri idama mahkûm edildi. Aliya daha önceden hapse alındığı için idama mahkûm edilmemişti. Kendi tabiriyle “Kimse hayatında kendisi için iyi ya da kötü olanın ne olduğunu tam olarak bilemez. Eğer 1946`ta hapse atılmasaydım ben de tıpkı ben hapisteyken benim yerimi alan Halit Kaytaz gibi öldürülebilirdim. Halit 1949 Ekiminde idama mahkûm edilmişti. Yani bir anlamda hapse atılmak, hayatımı kurtarmıştı.”
1969 yılında İslam Deklarasyonu kitabının ilk versiyonunu yazar Aliya. Deklarasyonun ana fikri şuydu: “İslam âleminin zedelenmiş hayal dünyasını ancak İslam diriltebilir. Bu, Müslümanları kendi tarihlerinin aktif birer katılımcısı haline getirebilir.” Deklarasyon Batı`da büyük bir ilgi uyandırdı. Ardından 3 yıl sonra Doğu–Batı Arasında İslam`ı yazan Aliya`ya göre “Doğu ve Batı uygarlıklarının güzel yönlerinin olmasına rağmen kötü yönlerinin daha fazla olduğunu söylüyordu. Ona göre İslam bu medeniyetlerin güzel yönlerini bünyesinde toplayan ve insanlığa mutluluğu getirecek bir üçüncü yoldu.”
Ünlü Boşnak şair senarist Abdullah Sırdan şöyle ifade ediyor: “Bence o sadece insanlığın bir kısmını, dünyanın bir bölgesini, ya da sadece bir dini düşünen biri değil. O bütün bir insanlığın sorunlarını düşünüyor, Allah`ın yarattıklarını, insanlığın tarihini, kaderini ve geleceğini… Ona bu yüzden hayranım.”
Aliya`ya göre 3 dünya görüşü vardır: “İdealist, Materyalist ve İslami Dünya Görüşü. İnsan için önce hayatımı nasıl sürdürebilirim sorusu, sonra da hayatımı neden sürdürmeliyim sorusu gelir. Bu sorular ütopya ve drama arasındaki çatışmanın da özünü oluştururlar. Ütopya bireyi, drama ise ahlakı önemsemez. Aslında bu ikilem tüm insanlık tarihine ikilem vurmuştur. Fakat bu iki eğilim ancak İslam`da uzlaşma zeminini bulmuştur. İslam, bu iki kutup arasında insan fıtratında denge durumuna tekabül eden bir sentez, bir üçüncü yoldur.”
Bosna mücadelesinde ilk entelektüel Müslümanlar olan 13 kişiden biridir Aliya. Bir lider olmasına rağmen o kadar mütevazıydı ki, kendinden 6–8 yaş büyük olan ilk entelektüeller için Aliya şöyle demiştir: “İyiler ne yazık ki bizden önce öldüler. İş bize kaldı. Bugün Bosna- Hersek bağımsızlığına kavuşmuşsa bunun temelinde bu yiğit insanların samimiyetleri, ihlâsları ve mücadeleleri yatıyor.”
Hapisten çıkınca kurdukları S.D.A. Partisinin Grup Toplantısında şöyle konuşur Aliya: “Müslümanlar adına konuşma hakkı bulmuyorum kendimde. Ancak Müslümanlar Bosna’nın parçalanmasına asla izin vermeyeceklerdir. Çünkü bu bizim duygularımızı en doğru şekliyle ifade edecek önermedir. Tanrısız ve insansız bir dünya cenneti kurmayı hayal edenler, bu hayallerinin enkazı altında kalmaya parçalanmaya mahkûmdurlar.”
Savaştan sonra NATO Toplantısında şöyle konuşur Aliya: “Avrupa’nın ortasında Müslüman bir halk katlediliyor. Siz ne yapıyorsunuz?… Vicdanınız rahat mı?… İnsanlık ve medeniyet algılayışınız bu mu?… Tarih sizi affetmeyecek! Ne olursa olsun, ne kadar kötü şartlar altında olursak olalım ve savaş ne kadar sürerse sürsün İstiklal için davamızdan vazgeçmeyiz. Gelecek sizleri öfkeyle anacak. Çocuklarınız bu yaptıklarınızdan dolayı sizleri affetmeyecek!”
Avrupa, yapılan bu katliamlara, insanlık dışı muamelelere, medeniyetten uzak soykırımlara suskundur. Ünlü Fransız entelektüel Bernard Henry Levi bu garip sessizliği Bosna isimli belgeselinde Bosna’da yaşananlar karşısında tepkisini yüksek sesle ifade edecektir: “Avrupa, Saraybosna’da öldü.”
Savaştan sonraki ilk Cuma namazında camiye geç kalan Aliya, arka saflara oturur. Cami çok kalabalıktır. İmam arkalarda Aliya’yı görünce hutbeyi yarıda keser ve “Yer açın da sayın cumhurbaşkanımızı ön saflara alalım” der. Aliya tarihin unutamayacağı, Müslümanların dünya görüşünü şu sözleriyle özetliyordu: “Burada makam mevki ayrımı yok, Hepimiz Allah’ın huzurunda eşitiz.”
Gerektiğinde meydan okur tüm sömürgelere karşı Aliya. Mahkemeye karşı durduğu tavır, tarihte eşi benzeri çok az rastlanan bir tavıdır. Hâkim kararını açıklarken mahkûmlar elleri önünde boynu bükük olurlar. Aliya ise öyle bir duruş sergilemiştir ki, “Sen hangi kararı verirsen ver, biz mücadelemizden dönmeyeceğiz. Hakikatten yana olacağız” mesajını veren kararlı bir kahraman edasıyla o anki komünist rejime ve diğer sömürü düzenlerine meydan okumuştur.
Aliya ile sözlerimizi Bosnalı sanatçı Dino Merlin’in Aliya için seslendirdiği “Da te nije Alija” parçasının sözleriyle sonlandıralım: “Güneşin doğduğu yere / Yıldızların parladığı yere / Bulutsuz gökyüzünün derinliğine / Günahsız ruhların yuva kurduğu yere / Gözlerin karanlıktan korktuğu yere / Yüzümü çeviriyorum / O kadar parlamazdı ışığı / Benim güzel yurdumun / Ben ışığı karanlıklarda arardım / Aliya sen olmasaydın…”
GENÇ'ın Yazısı.