Mehmet Nişancı

Sinema salonlarına hangi filmler geliyor ya da hangi filmler gelmiyor? Takip ediyor muyuz? Sinema, sanat diye bahsederken aslında ihmal ettiğimiz, gözümüzden kaçan bir şey var. Örneğin geçtiğimiz haftalarda Murat Pay’ın vizyona giren “Dilsiz” filmini bulunduğum şehirde izlemek istedim, bulamadım. Sonrasında filmin sadece 12 şehirde vizyona girdiğini öğrendim. Şehrime film gelmedi. Önce sinema tekellerine kızdım. Çünkü onca saçma sapan şeyleri yüzlerce sinema salonunda vizyona sokarken; ülkemiz sineması adına umutlanacağımız filmler maalesef birçok şehirde vizyona girmeden sessiz sedasız kaybolup gidiyor. Bütün sorun sinema tekelleri mi peki?

Yine geçtiğimiz aylarda Semih Kaplanoğlu’nun Bağlılık üçlemesinin ilk filmi “Aslı” ülke genelinde vizyona girdi ve 1 hafta da vizyondan çekildi. Neden mi? İzleyici yok. Box Office Türkiye üzerindeki gişe rakamını yazmayacağım. Çünkü bizler adına utanç verici. Bir kesim “anne ve çalışan kadın” meselesi üzerinden filme sert eleştirilerde bulunurken biz filmi vizyonda yalnız bıraktık. Halbuki sabahtan akşama kadar kadının çalışma hayatı ve annelik kavramı üzerine bir sürü çene çalarız. Bu konuda bize bir fikir yolu açan “Aslı” filmini ne kadar konuştuk, ya da ne kadar anlayabildik?

Aman abi Semih hocanın filmleri sıkıcı filmler… Hep uzun ve uzak planlar, diyenler olabilir? Doğru ya popüler kitapları herkes okur; peki ya İsmet Özel’i. Diyeceklerim bu kadar.


GENÇ'ın Yazısı.