Asıl adı Mehmed Namık Kemal olan ancak Namık Kemal adıyla bilinen şair; yazarlık ve gazetecilik yapmış kıymetli bir şahsiyettir. Babası, II. Abdülhamid’in müneccimbaşısı Mustafa Asım Bey olup annesi de Tekirdağ Mutasarrıfının kızı Fatma Zehra Hanımdır. Anne ve babasının erken yaşta vefatından sonra devlet görevlisi olan dedesi Abdüllatif Paşa’nın yanında yetişir. Dedesinin tayinleri vesilesiyle yurdun dört bir yanını görme şansını yakalar. Okula başlayan Namık Kemal iyi bir eğitim alır. Dedesinin vazifesi sırasında ikamet ettikleri Kars’ta hocalarından tasavvuf ve edebiyat öğrenerek şiir bilgisini güçlendirir. Kırım Savaşının patlak verdiği bu dönemdeki hadiseler onu çok etkiler. Romanlarındaki bazı hadise ve karakterlerde buradan ilham aldığı bilinir. Arapça ve Farsça’yı iyi şekilde bilen Namık Kemal, şiirler neşretmeye başlar. Tercüme Odası’nda görev aldıktan sonra edebiyata daha da yönelir. Daha sonra tanıştığı Şinasi, Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkartacak ve Namık Kemal’i de gazeteye davet edecektir.

Vatan yahut Silistre

Devlet düşman karşısında gerilemeye ve toprak kaybetmeye başlayınca, Osmanlı Devleti’ndeki pek çok vatansever çareler aramaya başlar. Dönemin uluslararası veçhesinden bakıldığında Osmanlı münevverleri de çareyi ‘meşruti idarede’ bulduklarını ifade ederler. Genç/Yeni Osmanlılar adı verilen gizli bir teşkilat kurulur ve Namık Kemal de bu teşkilata katılır. Meşrutiyet ve hürriyet yanlısı propagandalar ve yayınlar yapar. Gazetelerdeki ve edebi eserlerindeki temaların altında vatan sevgisi, meşrutiyet, İslâmlık ve Osmanlı birliği yatmaktadır. Sergilenen ilk Türk tiyatro eseri olan “Vatan yahut Silistre” Namık Kemal’e aittir. Ruslar 1854’te Silistre’yi kuşatmıştır. Musa Hulusi Paşa öncülüğündeki Osmanlı ordusu kuşatmaya dayanma dirayetini gösterir. Bu savunma, Namık Kemal’e eserin yazılmasında ilham verir: Eserin sonunda askerler şöyle haykırırlar: “Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!”


Gökhan Gökçek'ın Yazısı.