Aklını ve Kalbini Muhafaza Et
“Bırakma Kendini” isimli kitabınızda “Günah işlemek insana özgüven vermez. Serbestçe, rahatça günah işleyenler daha özgüvenli olmaz. Bilakis inandığı halde belli değerlere ve hassasiyetlere sahip olduğu halde günah işliyorsa daha özgüvensiz olur. Kendine rağmen bir hayat yaşıyordur çünkü kalbine rağmen belki aklına rağmen bir hayat yaşıyordur.” diyorsunuz. Kalbimize, aklımıza rağmen hata yapmamızı anlayamıyorum. Neden böyle oluyor?
Aklın ihtiyacı ve gıdası farklı, kalbin ihtiyacı ve gıdası farklıdır. Birbirlerinden farklı süreçler yürütürler ve dolayısıyla farklı sonuçlara varırlar. “önce sola, sonra sağa, yine sola/ bakan akıldır, kalp uzatmaz/ akıl iki kere ikiyi iyice bilir/ kalp ikiyi inkar edecektir” diyor Ahmet Murat. Bu nedenle bir insan aklına ve kalbine rağmen bir hayat yaşıyorsa aklının ve kalbinin gücünün o insana yetmemesinden kaynaklanıyor büyük oranda sorun. Akıl ve kalbin gücünün yetmemesi ise akıl ve kalbin gıdasız ve güçsüz bırakılması, akıl ve kalbin karşısındakilerin ise semirtilerek güçlendirilmesi sebebiyledir. Bu nedenle insan ne kadar aklının ve kalbinin ihtiyaçlarının farkında olursa ve onların gıdasına karşı ne kadar hassasiyet gösterirse aklın ve kalbin sesinin yükselip duyulur hale gelmesi ve sözünün yükselip tutulur hale gelmesi o kadar mümkün olacaktır.
Bununla beraber akıl ve kalbin kötü veya yanlış gıda ile beslenmemesi de bir diğer önemli husustur. Bunun için mutlaka ama mutlaka algıya ve duyguya değerler ve hayaller çerçevesinde bir filtre konmalı ve akıl ile kalbin yanlış besinler sebebiyle zehirlenmesine ve güçsüz kalmasına mani olunmalıdır. Akıl ve kalbin birbirine muhalefeti ise bambaşka bir konu...
Mehmet Dinç'ın Yazısı.