Saray sadece imparatorluğun kullandığı 9 rakamıyla mühürlenmiş. Kapının bekçisi aslanlardan erkek olanın ayağının altında dünya, dişi olanında ise yavrusu var. Yüzyıllardır kimin neye önem verdiğinin sembolü.

e televizyonda seyretmek, ne tarihini okumak, esas olan üzerinde yürüyüp havasını solumakmış. Binlerce yıl önce konan ilk taş parçaları İmparator Qin tarafından M.Ö. 220`de birleştirilip dağların zirvesine tırmandı. Kimi zaman at arabası geçecek kadar genişledi surlar, kimi zaman da şatoları andıran gözetleme kuleleri, pagodalar belirdi üzerinde. Surların inşaatında çalışan esirler yeterli gelmeyince zorla götürülen halk dağlardan geri dönemedi. Ölüler surların dibine gömüldü. Surların dibi kutsal toprak sayıldı. Tüm bu hummalı çalışma atalarımızı topraklarına sokmamak içindi. Set, 14.yy Ming Hanedanlığı döneminde son bir kez daha tamir edilerek savunma amacıyla kullanıldı. Mao Çin Seddi`ni ziyaret etmeyeni gerçek Çinliden saymazdı. Bugün ben de Çin Seddi`ne çıkmayanı gerçek gezginden saymıyorum. (Laf aramızda ben daha yeni çıktım.)

Tianenman Meydanı barış ve huzur kapısıdır. Tarih boyu han ve restoranlarla dolu meydan Mao`nun emriyle büyütülür. Kırk dört hektarlık meydanda turistlerin yanı sıra bisikletli bir çöpçünün, sattığı şapkaların beşini kafasına takmış bir satıcının, kuzeyindeki yasak şehrin veya güneyindeki Mao mozolesinin fotoğraflarını çekebilirsiniz. Ama pankart açan, protesto eyleminde bulunan birini görürseniz arkanızı dönüp makinenizi saklamanız lazım. Bir anda beliren askerler protestocuyla birlikte tüm seyahat anılarınızı da alıp götürebilir.

Yasak Şehir imparatorluğun rengi sarı ve gücün rengi kırmızıya bezenmiş. 880 bina ve 9999 odası 24 hanedanlığın sırlarını saklar. Yıllarca uçsuz bucaksız surların içine güvenliği sağlama, mahremiyeti kirletmeme adına kimse içeri alınmamış. Zaman gelmiş üç yaşında son imparator olan Pu Yi`ye 1924`e kadar altın kafes olmuş. Saray sadece imparatorluğun kullandığı 9 rakamıyla mühürlenmiş. Kapının bekçisi aslanlardan erkek olanın ayağının altında dünya, dişi olanında ise yavrusu var. Yüzyıllardır kimin neye önem verdiğinin sembolü. Gezerken sırlı seramik çatılar ve zarif tahta işlemelere hayran kalmamak mümkün değil.  Dış ve iç avludan ana binaya geçerken imparatorların taşındığı tahtırevan yolunun ince nakışlarla işli kurdele gibi sarayın en iç noktalarına, İmparatorun yatak odasına kadar uzandığını görürsünüz. Üç bin cariyenin yaşamış olduğu saraydaki harem bölümünü de tahmin edebilirsiniz. İmparatorun gözdesi olabilmek için yapılan entrikalar yanı sıra 16.yy da ilk defa imtihanla memur alımı da bu sarayda yapılmış.

Dar sokaklar ağı olan Hutonglar`da çek-çek bisikletiyle yapılan gezide öğle paydosundaki işçilerin lokantaları dolduruşunu, köşe başında kavrulan kestanenin kokusunu, avlulu evlerin kapısı açılınca karşınıza çıkıp içerinin görünmesini engelleyen işlemelerle bezenmiş mahremiyet duvarlarını; kim bilir belki de Çin`in gerçek yüzünü görebilirsiniz.

Yazlık Saray ve Büyük Uyum Parkı 280 hektara yayılmış bir tabiat ve mimarlık harikası.  Sarayın parçalarını birleştirip imparatorluk üyelerinin geçişlerini sağlayan 728 metrelik tahtadan geçitteki süslemeler orta krallığı konu alan bir resim sergisini andırmakta. Göl kenarında duran dul imparatoriçenin yaptırdığı iki katlı mermer gemi hiç bir zaman yüzemese de doğum günü partilerine ev sahipliği yapmış. Biz ayrılırken gölün karşısındaki on yedi kemerli köprünün silueti gün batımında kızıla boyanmıştı. 

2008 olimpiyatlarının metal kuş yuvası 90.000 kişilik açılışın yapıldığı stadyum fanatikler tarafından gezilirken biz bayanlar olarak yüz yıllara damgasını vuran ipekçileri, tahta oymacılarını ve inci yetiştiricilerini gezdik.

Pekin`de geceleri gösterilerle değerlendirmek mümkün Kung fu gösterisi bir tür meditasyon, Pekin Operası ise İmparator ve İmparatoriçelerin eğlencesi. Avrupa tiyatrolarındaki maske Çin`de boyanın yüze nakşedilmesine dönüşmüş.

Yolculuğum sona erdiğinde Çin`den ayrılmanın hüznü, İran seyahatini planlamanın heyecanına karıştı. Gerçek seyyah ayrıldığı yerin hüznü ile bir sonrakinin heyecanını harmanlayabilen değil midir zaten?


Hande Berra'ın Yazısı.