İtiraf Et: Sen de Kötü Haberlere Bağımlısın
Salih Yüzgenç`le Off The Record`dan merhaba.
Bir soruyla başlayalım:
Dünyadan haber okumak isteyince aklımıza neden “güzel haberler” gelmiyor?
Ya da güzel haberler çevremizde, özellikle de “İslam dünyasında” neden yok?
Google’a girip “İslam dünyası” bir yazın bakalım, karşınıza tanımlamaların dışında ne tür haberler geliyor... Vahşet, savaş, karalama, diz boyu olumsuzluk...
***
Bir de gençlikten dem vuralım: Mesela gençlik haberlerini okumada kılavuzumuz ne olacak? “16 yaşındaki genç...” yazıp gerisini Google’ın yapay zekasının tamamlamasını beklediğimizde karşımıza ya cinayet, ya tecavüz ya da intihar haberi geliyor. İyi haberler yok hükmünde...
İyi haberler yok hükmünde de, bizim hükmümüz ne?
Bir süt satıcısı sütünü satamamaktan şikayet edince köyün imamına başvuruyor. İmam diyor ki, “Evladım, süte su karıştıracaksın. Anca öyle satarsın.” Adam şaşkınlık içinde imama da kızarak çıkıp eve gidiyor. Karısına, “Ben daha bu imamın arkasında namaz kılmam, süte su karıştırmak da ne demek” diyor.
Peki, sonra ne oluyor? Adam çılgınlar gibi süt satmaya başlıyor...
Karısına gidip, “Bak imamı dinlemedik, sütümüzü bozmadık, Allah işlerimizi açtı” diyor. Karısı ne dese beğenirsiniz:
“Ben senden gizlice su karıştırdım sütlere. Baktım ki hakikaten satılmaya başladı, devam ettim.”
Adam meseleyi imama tekrar anlatınca aslında az önce bahsettiğimiz, hükmümüzü gösteren durum çıkıyor ortaya: “Evladım, sepette eskiden bir elma çürüktü. O çürük elmayı kimse dikkate almadı. Ama o çürük şu an yayıldı ve helale haram, harama helal bulaştı. Senin temiz sütün bize layık değil...”
Bazı gerçekler acıdır, bu acı bir gerçeğimiz bizim. Bizde bir bozulma var, bunu kimse inkar edemez.
Elindeki imkanları kaybetmemek için pısırık olan, inandığını söylemeyen; hatta belki yok artık dersiniz ama namaz kıldığını gizleyen insanlar yok mu içimizde?
Maalesef var.
Cesareti böceğe, haşerata, hayvanata karşı korkmama olarak algılıyorlar ya, aslında en büyük cesaretsizliğin kendilerinde olduğunu bilmiyorlar. Zalime dur deme, böcekten kork...
Bizim çuvaldızı kendimize gerçekten batırmaya ihtiyacımız var. Bizim acı gerçekleri, acıtan gerçekleri ve güldürücü saçmalıkları tespit etmemiz lazım. Bir toplum düşünün en güvenilmeyen meslek grubu ülkenin haber aktarıcıları olan gazeteciler olsun... Bir gençlik düşünün en büyük kaygısı gelecek olsun... Bir coğrafya düşünün dört bir yanı savaş, problem, kaos olsun...
Burası Türkiye. Sen de burada yaşıyorsun. Çevrende bir sorun varsa sen düzelt en başta. Yardıma ihtiyacı olan birini gördüğünde hemen polisi veya yardım kuruluşlarını aramadan önce sen bir bak, neler yapabileceğine... Bir hayvan zarar gördüyse sen sarmaya çalış yaralarını. Bir insan yolda kaldıysa sen kurtar onu, bir haksızlık varsa, sen dur de...
İyi haberler biz iyi olursak çoğalacak. Bizde uzay mekiklerinden, güzel icatlardan bahsedeceğiz. Bakın mesela bir yerli otomobil girişimimiz oldu, bunu iyi haber olarak kabul edelim derken; zerzevatların “tasarımı İtalyan, yazılımı İngilizce” gibi komikliklerini duyduk.
He, zaten ülkemizde üretilen FİAT gibi araba markaları -bakın ülkemizde üretilen diyorum- İtalyan markası da değil...
Sizin kafanız yüzde 100 yerli olmadıktan sonra yerli otomobil yapsak ne olur yapmasak ne olur?
Süte su karıştırmadan size sevdiremeyeceğimiz belli.
Çürük elmaları sepetten dökmedikçe temizlenemeyeceğimiz belli.
Kötü haberlerin üzerini karalayamadıkça iyi haberleri çoğaltamayacağımız belli.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek`in dediği gibi, "İslamiyet batıdan gelse Müslüman da olurdunuz..."
Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür.
Adam gibi adam olalım ölüm zaten kurtuluş.
Kararsızlık zaten tercih bile değil.
Kaybedilen masa, sandalye, makam mevki olsun: Ucunda kaybetmek de olsa biz cesareti seçeceğiz...
Bir dahaki bölümde görüşelim lütfen.
Hadi eyvallah.
İyi seyirler.
GENÇ'ın Yazısı.