Kahvenizi Köpüksüz Paylaşır mıydınız?
Site Özel
2118 okunma
Meryem Çıralı
"Moralim bozuldu." diyor kadın, "Misafirlere yaptığım kahvenin köpüğü hiç istediğim gibi olmadı. Köpüksüz ikram etmek zorunda kaldım."
Kızı soruyor: "Tadı nasıldı peki ?"
"Tadı iyiydi de..." diyor kadın, "Köpüksüz işte!"
Yaşadığımız çağ, modern dünyanın üzerimizde güç gösterisinde bulunduğu acı bir çağ. Popüler kültür, egoist tavırların tavana çıkmasına sebebiyet veriyor. Yediğimiz, içtiğimiz, gezdiğimiz, gördüğümüz, okuduğumuz, evlendiğimiz, arkadaşlık kurduğumuz her şey sanki sanal bir gerçeklikten ibaret gibi. Gösteri çağı ve bizde sahnedeki oyuncularız.
"Hayat acımasız!" diye bağırıyor herkes. Herkes hayata, kadere suçu yamama derdinde. Bütün suç kadere isnat edilirken ömrün beyhude geçtiğini göremeyecek kadar afalladık, afallatıldık toplum olarak. Sokakta hiç tanımadığımız birinin özel anımızı kaydetmesine hiç birimiz izin vermez değil mi? Oysaki gardımız tamamen açık durumda; toplum olarak, aile olarak, birey olarak.
Mahremimizle reklam peşinde koşarken, huzursuz yuvalara doğru gidiyoruz farkında olmadan. Bu öyle bir şey ki; bağımlılık adı. Güvenli bir bağ gibi görüyoruz ilkin, sığınılacak bir liman gibi... Ama durum hiç de o kadar masum değil. Sosyal medyada paylaşılan çocuk fotoğraflarından tutun yetişkin bireylerin fotoğraflarına kadar çoğu kötü sitelerde yayınlanıyor. Bu durum pek gün yüzüne çıkartılmıyor diye yok sayamayız, yarınlarımızı çöpe atamayız.
Sosyal medya güvenliğin yanında psikososyal açıdan da bireylerin öz saygı ve beğenilme arzusunu artırıyor. Ama insani ilişkileri, iletişimi azaltıyor ve bireyleri yalnızlaştırıyor. Yapılan tez çalışmalarında, beğenisi az olan kullanıcı kendini yetersiz görürken sosyal medya fenomeni özgüven kazanıyor. Sanal medya, sanal bir gerçeklik kazandırıyor. Kazandırdığı sanal gerçeklik ise bireyi yalnızlığa toplumdan soyutlaştırmaya ve psikolojik rahatsızlıklara sürüklüyor.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada takip ettiğim bir kişi gideceği yeri paylaşmış. Altına yapılan yorum dikkatimi çekti. Takipçi, "Sizi beğenerek takip ediyorum ama neden bunu burada paylaşma gereği duydunuz, bize ne ki bundan?" diye sitem etmiş. Verilen cevap ise durumumuzu özetleyen bir tablo; "Burası benim sayfam, istediğimi yazarım!" İşte sorunumuz zaten bu!
Medya sadece size ait bir günlük değil, bir anı defteri değil. Sosyal medya hesapları, yazılımsal ticari kuruluşlardır. Yani orası size anı defteri olması için değil sizinle ilgili bilgi toplamak, özelinizi araştırıp kibar tabir ile kaleyi içten fethetmek için kurgulanmış bir sanal gerçekliktir. Gerçek dünya değildir! Evet faydalarını göz ardı edemeyiz. Bilgi edinmek, işimizi kolaylaştırmak gibi faydaları da yok değil. Ama faydası olan şeyin yan etkileri olmaz da denilemez.
Bizler, canımızı kendi ellerimizle düşmanımıza teslim ediyoruz. Düşmanda sinsi planlarını hiç bekletmeden uyguluyor. Yakıyor, yıkıyor, öz alanımıza müdahale etmekle kalmıyor, ta içimize yerleştiriyor virüs gibi gösterme kültünü. Kahvemizin tadı oluyor ama "Sosyal medyada paylaşabilmek için köpüğü de olması gerekiyor." diyor. Psikolojimiz allak bullak oluyor. Bilinçdışı davranışlarımızla bilinçli gibi gözükmeye çalışan canlılar kümesi oluyoruz toplum olarak.
İlim öğrenmiyor, ilim reklamını yapıyor. Amel etmiyor, gösteriş satıyor. Samimi olmuyor, güvensizlik aşılıyoruz. Evet biz biraz geç kalmış olabiliriz. Çünkü zararı ilk andan itibaren fark edip önlem almak başka, sonrasında farkına varmak başka fiiliyatlar gerektirir. Çok kıymetli bir hocam sıkı sıkı tembih etmişti, "Çocuğunuzun, ailenizin, mahreminizin görüntülerini bilgilerini paylaşmayın. Sonucu yoksa acı olur" diye. Çok doğru söylemiş.
O yüzden; bırakın kahvenizin tadı da olsun, köpüğü de olsun. Ama köpüğü de, tadı da sizin için olsun!
GENÇ'ın Yazısı.