Yeni Bir Dünya Anlayışını Hazmetmiyoruz!
Site Özel
2354 okunma
Gamze Çalışkan Baran
Her haber bir öncekini unuttururken, tarihin şanlı sayfalarına bakıp geçmişi yâd eyleyip daha göğsümüzde taşırken; Selahattin’i, Alparslan’ı, Fatih’i, Seyit Onbaşı`nı, Şeyh Şamil`i (..); Tuna’yı, Hazar’ı, Kafkasları, Bosna’yı, Kudüs’ü, Tanrı Dağı`nı(..); başına varıp da el açamadığımız Hoca Ahmet Yesevi’yi, Abdulkadir Geylani’yi, ta gurbet diyarında unuttuğumuz Niyazi Sultan’ı ve nice dostları, içimize hasreti biriken nice mekânı, dilimize türkü olan dertlerimizi, sırlayıp gönlümüze huzura duruyoruz. Tüm hilkat gerçeğini gözlerimizden akıtarak El Aman diyoruz!
Yeni bir dünya anlayışını hazmedemiyoruz. Savaşlarını, kültürünü, okur-yazarlığını, projelerini, medyasını… Bize ters geliyor cümlesi. Çünkü öğretilenin aksine, inanç ve iman hassasiyetimiz bir gerçeği sunuyor her defasında bizlere; “Ya galibe İllallah!”. Ve pir-ü pak bir oluşu, çocuklaşabilmenin sanatsal yanını öğretiyor er kişiler aracılığı ile Hüda. O zaman tüm hengâme küçülüyor. Biz de tek bir gerçeğin peşi sıra gidiyoruz; Allah’ı aramak.
Dertli Yunus asırlar öncesinde sarı çiçek ile hasbihal ederken bize sunuyor bunu yahut bir padişah 15. yüzyıldan geliveriyor bugünümüze tebaasının Allah’a olan gönül bağlılığını tebdili kıyafetleri ile dile getirdikleriyle; “Biz bu halk ile değil İstanbul’u cihanı fethederiz” diye.. Bir derviş, mürşidinin emrini yerine getiremeyip mahcup bir eda ile “Koparamadım efendim, hangisine elimi uzatsam Allah’ı zikrediyordu.” diyerek her daim O’nunla oluşumuzu söyleyiveriyor.
İrfan mektebi diyorum, esas mektebimiz. İnsanca yaşamaya hasret kaldığımız şu zaman diliminde ne çok arıyoruz. Değil yalnız gönlümüz, ruhumuzun arayışıdır bu. Neyi ne zaman nasıl kaybettiğimize gelince; insan fıtraten güzele de çirkine de meyyal. Nefis ve şeytanın galebe çalması kâfi kalıyor düşmemiz için. Gaflet zamanını kolluyor içimizdeki sinsi düşman. Peki ya nasıl kolaylaşacak düşman ile mücadele?
Bir şiir en önce deyiversin bize;
“Aşk gelince cümle eksikler biter / Bitmez ise ko ki kalsın n`olusar?” (Yunus Emre)
İrfan mektebi mümessillerinin bizlere nakış nakış işlemeleri sayesinde "sevmek" bahsi ile. Kâinatı sevgi ile yaratan yüce Mevla’nın "sevmek" hakikatine yüklemeleri yalnızca yâri görünce kalp çarpıntısı ile sınırlı kalmayacaktır. Ve mutlaka hakikati seven ve hakikatten sevebilenlere bir müjde sunacaktır: "İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır." (Hud Suresi, 23. Ayet)
Rahman`ın bizleri bu ayetin müjdesine erenlerden, erenlerle beraber olanlardan eylemesi niyazı ile.
*Parçada bahsi edilen zâtlar; Yunus Emre (k.s), Fatih Sultan Mehmet Han (k.s), Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri (k.s).
GENÇ'ın Yazısı.