Elif Kırmaç

Biz, icat çıkarma denilip sonra uslu ve sessizce köşemizde oynamamızı istedikleri nesil değil miyiz? Nasıl bir işe girişeceğiz? Nasıl farkındalık oluşturacağız? O Hollywood filmlerindeki başarısız ama sonunda başarılı olmuş girişimci karakterlerde olan hırs ve azim var mı bizde? Biraz da destekleyemez miyiz birbirimizi? Daha öncesinde kendimizi?

Sanırım yaklaşık 8 ay boyunca profesyonel iş aramış genç işsizlik tecrübesinden sonra burada yazıyorum. Beklentileri karşılamak üzere başarısız mülakatlarımdan, dönülmeyen maillerin insafsızlığından bahsetmek artık çok sıradan. Bu yüzden ben biraz iş nasıl bulunur değil, iş nasıl oluşturulur, kişi nasıl kalifiye eleman olma yolunda ilerler bundan bahsetmek istiyorum.

Girişimci ve işçi olma arasında kalan bireyin iç seslerini konuşturarak. Çünkü bir girişimci değilim. İşe kalkışan biriyim.

İnsanı uyutmuyor bazen geleceğin bulanık su birikintili halleri. Sağa dönüyorsun aynı sola dönüyorsun aynı. Meziyet geliştirmekle, girişimciliğin şansa boş koltuğuna koşuyorsun hayat metrobüsünde. Bir karar vermen gerekiyor. İsabetli ve hızlı olması gerektiğini unutma. Karanlıkta aydınlatmıyor hayaller, evin ödenmemiş elektrik faturasını. Biraz gezin internette neler dönüyor? Aa, atanmış arkadaşların. Ne, o da kendi işinde ekmeğinde mi? Sınıfta arka sıralarda yaşayan adama bak. Neyse uyumaya çalış yarın yeni bir fırsatlar kapısı…

Hiç Destek Tam Köstek

Sermaye işi yaş, yok ki zaten. Kenara köşeye yastık altı atacaktım birkaç tane. Hayır, zaman farklı artık. Bu şartlar seni zirveye çıkaracak olan başarının kerpiçten hallice taşları. Seminerler dinledin, ailedeki o işi tıkırında akrabandan bile taktik aldın. Eksik olan ne? Çok mu dış ses var ortamda? Sanki kameranın kadrajı bana dönük değil iş konusunda. Evdekilere de ümit verdik o kadar olacak iş kesin diye. Ya olmazsa? Sonunda eleman olacağım anlaşılan patron değil. Birilerinin eleman boşluğunu doldurması gerekiyor hepimiz liderlik özelliği yüksek olamayız ya! Yoksa yok kardeşim rızka Allah kefil, aramak da ibadet hem.

Yanlış yerde arıyorum, kovalıyorum belli ki. Fizibilite çalışmaları iyi sonuç verdi, sektör güzel, boşluk var anladık da ikna işi zor. Hem onca insan arasından devlet bana mı destek verecek? Ne yapmak istediğime karar verebilseydim taşınacak suyu görmüş olurdum. Bütün kaynakları taşıma peşindeyken olmayacak patronluk işleri. Olumsuz cümle kalıplarını kullanmamaya söz vermiştik işlerimiz rast gitsin diye. Biraz büyük sözü dinlemenin zamanı geldi sanırım. Ne diyorlar?

- Senden bir halt olmaz. (Biz devam edelim.)

- Adam gibi sınavına çalışsan da okulla ilgili iş yapsan hem hazır mesleğin neden zorlayıp duruyorsun. (Bu biraz daha yumuşak.)

- Babandan gel işi devral. (Bu fazla görev bilinci yüksek oldu.)

- Yapmayıver sen de yüksek master mı ne. (Kadro açarlar belki, göreceğiz.)

- Gidecek misin buradan? Dönmeyecek misin, burada da iş arayacaksın eninde sonunda kur düzenini arafta kalma.

- Yaşın büyüyor biraz kuzenine çeksen ne olurdu çocuk atanmış. (Müsadenizle Allah’a emanet olun. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz anladık. Dışardakiler, şartların adil olmaması, köşeyi dönen fenomen hayatlar, aileden gelen sinmişlik hikayeleri. Sanki uğultuda bir şey sessizce ortamı terk etti. Kim?)

Allah’tan gelen ümit. Hiç dinlemedik onu: “İnsana ancak çalışma karşılığı vardır.”

Buraya Gelene Kadar Her Mesleği İcra Ettim!

Eskiden girişimci mi vardı, rızkını aramaya dünyaya dağılmış temiz insanlar vardı. Yolu düstur üzere olacaksak yanlarına gidip dualarını alıp nasihat istemeli. Zaten sonra kendileri anlatıyorlar. Onlar kimler? Büsbüyükler. Bakın ne diyor içlerinden biri:

- Bu şehre geldiğimde cebimde adresi elime verilmiş amca oğlunun evine kadar yol param vardı. Yeşilçam filmleri var ya aynı öyle. Çaycılık, amelelik, kalıpçı, boyacı aklına gelmeyen ne varsa yaptım. Bir ara kaset, patates de sattım sahillerde. Dil bilmezdim alay ettiler dil öğrendim, şivem bozuktu İstanbul Türkçesi kaptım. Koca aile küçük bir bodrum katında yaşadık. O zaman daha ...............................................


GENÇ'ın Yazısı.