Sabır, İnfak ve Bağışlanma Ayıdır Ramazan
Site Özel
2788 okunma
Mehmet Emin Eğilmez
"Cennet 4 kişinin özlemini çeker; ... biri de ramazan ayında oruç tutandır."
Bir pazar akşamı, sokaktan gelen hoş bir gümbürtü ile yatağımdan fırladım. Camın hemen karşısındaki aydınlatma yüzünden pek bir şey görünmüyordu ama bir şey belliydi; bu ses davul sesiydi. Koşarak odamdan çıktım, tam anneme seslenecektim ki annem ve babamın mutfakta olduklarını gördüm. Annem masaya kahvaltılıkları bir ahenkle diziyordu. Babama bu hazırlığın nedenini sorunca 11 ayın sultanı Ramazan`ın geldiğini, bu ayın bereketinin hanemize, hoşgörüsünün gönlümüze, sabrının ruhumuza dolduğunu öğrendim. Ve babam açıklamaya devam edince bu ayın "sabır ayı" olduğunu hatta Peygamber Efendimiz`in "Oruç sabrın yarısıdır." dediğini öğrendim. Babam bunları bana anlatırken annem gözleme yapmayı bitirmiş ve gözleme tabağını elime tutuşturuvermişti. "Bunu Fatma teyzene götür." dedi. Fatma teyzeye götürdüm, çok hoş karşıladı ve hemen tabağımıza kendi sofrasından bir şeyler dizdi ve tabağı bana verdi. Biz de çok hoşnut kalmıştık. Anneme "Neden soframızdakileri paylaşıyoruz?" diye sordum. Annem bana cevaben "Ramazan ayı, paylaşma ayıdır. Ne demiş Peygamberimiz `Komşusu açken tok yatan bizden değildir.`. Ramazanda paylaştıkça sofrana bereket gelir." dedi. O gece sahurumuzu yaptık. Sabah kalktım ve okula gittim herkes birbirine Ramazan`ın verdiği bir mutlulukla "Oruç musun?" diye soruyordu.
Okul çıkışı babam arabayla beni kapıda bekliyordu hemen arabaya atladım. Babama ``Nereye gidiyoruz?" diye sordum. Babam Cuma namazındaki "Ey Âdemoğlu! İnfak et ki, ben de sana infak edeyim." ayetinden etkilenmişti. Babama infağın ne olduğunu sorduğumda tıpkı bir imam edasıyla "İnfak, Allah`ın rızasını kazanmak amacıyla müminin kendi servetinden harcama yapmasıdır. Eşine, dostuna, akrabalarına, ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmasıdır. Allah`ın kendisine lütfettiği zenginlikten başkalarını da faydalandırmasıdır. Kardeşinin gönlünü yapması, olmayana yardım etmesi olana da ikram etmesidir." dedi. Birlikte mahallemizin bakkalına gidip erzak aldık mahallemizin yoksullarına, düşkünlerine ve mahalledeki bütün ihtiyaç sahiplerine dağıttık.
Salı günü iftarımızı yaptıktan sonra, babamın isteğiyle Sultan Ahmet Camii’ne gezmeye gittik. Babam kardeşimle bana dondurma aldı. Sonra Sultan Ahmet’e geçtik. Bahçede gezerken kovuğundan ışık saçılan bir ağaç gördüm. Babamın elini bıraktım ve hemen ağacın yanına doğru koştum. Ağaca yaklaştıkça ışığın şiddeti artıyordu. Ve cesaretimi topladım, o kovuğun içine elimi soktum. Bir ışık huzmesi içinde kalmıştım. Bu garip ışığın içinde biraz mahsur kaldım. Sonra yavaş yavaş ışık dağılmaya başladı. Ve ışığın etrafımdan yok olmasıyla kendimi eski evlerin bulunduğu herkesin kılık kıyafetinin değişik olduğu garip bir meydanda buldum. Kendime dikkat edince benim kıyafetlerimin de eskinin kıyafeti olduğunu anlamıştım. Başımdaki fesi fark edince hemen Osmanlı zamanında olduğumu sezdim. Kafamda deli sorular vardı. "Ne yapacağım? Eve nasıl döneceğim?" ve hemen hemen her filmde olduğu gibi gittim orada oynayan çocuklardan birisiyle tanıştım. İsmi Osman`mış. Osman iyi bir çocuktu ama Osman’ın ilk başta bana inanmayacağını biliyordum. Çünkü aramızda sıkı bir bağ yoktu. Osman’a kendimi yolda kalmış olarak tanıttım. Osman, "Akşam oluyor bu soğukta nerede kalacaksın?" dedi ve ekledi "Hem bu akşam ilk sahura kalkacağız Ramazan`da bir insana yardım etmek daha büyük sevaptır." dedi. Osmanların evine girdiğimizde Emine teyze ve Murat amca ile tanıştım. Onlar da Osman gibi çok iyi insanlardı. Osmanlar oldukça zenginlerdi. O akşam sahura da kalktık. Ve ertesi gün oruçluyduk.
Murat amca o gün geliri iyi veya orta olan her Müslümanın ramazanda oruçtan sonra yapması en hoş olan şeyi yani infağı yerine getirmeye gidecekti. Osman ve ben de Murat amcanın peşine takıldık. Osmanların evinden orta derecede uzak olan bir bakkala gittik. Murat amca, bakkal amcaya "Selamünaleyküm. Zimem defterini çıkart hele Ahmet efendi." dedi ve elindeki 1 kese altın parayı vererek 3 sayfa yırttı. Osman’a neden böyle yaptığını sorunca Osman ``Ramazan ayı gelince zenginler esnafları dolaşır, zimem defteri denilen borç defterinin bir kısmını veya tamamını satın alırlar. Ne zengin kime yardım ettiğini ne de fakir kimin yardım ettiğini bilir." dedi ve sonra "Sen nasıl bilmezsin? Yoksa Osmanlı’da yaşamıyor musun?" dedi. Osman’a her şeyi açıklamak zorunda kaldım. İlk başta bana inanmadı ama sonradan onu kendime inandırmayı başardım.
O akşama kadar dışarıda çelik çomak, ceviz, zıpzıp oynadık ve topaç çevirdik. Akşam iftar için eve geldiğimizde çok yorulmuştuk. İftarda kapımız açıktı ben kapıyı kapatmaya gittiğimde Murat amca "Oğlum hele kapıyı açık bırak iftar bitene kadar bir gelen olur belki.`` dedi. Osman bana masada fısıldadı "Bu bizim bir geleneğimiz. Ramazanda iftarda kapılar açık tutulur." Tam yemeğimize başlarken ihtiyaç sahibi kalbi temiz bir insan geldi ve soframızda ona yer açtık. İftardan sonra Murat amca bize dışarıdan ramazan şerbeti aldı ve Karagöz-Hacivat oyununa götürdü. Biz Karagöze girdiğimizde Murat amca Teravih Namazı`na gitti ve çıkışta da bizi aldı. Sonra eve giderken meydandaki ağaca bir kese astı. Sonradan kesenin üzerinde ne yazdığını Osman’a sorduğumda Osman ``Ey fakir, bütün aramalarıma rağmen seni bulamadım... Bu zekata ihtiyacın varsa al." yazdığını söyledi. Bundan sonraki gün bayram arefesiymiş eve gidince Murat amca bize arefe çiçeği olmamız için bayramlık verdi. Elinde birkaç tane daha bayramlık vardı. Bunu Osmanların hemen yan komşusuna götürdü ve "Çocukların bu bayram bayramı gönlünce yaşasın Arif efendi." dedi. Genelde Osmanlı`da kullanılan ``Arefe Çiçeği`` çocukların arefe günü bayramlıklarını giyip sokaklarda dolaşmasına denirmiş. Bayram günü meydandaki ağacın kovuğunda yine aynı ışığı gördüm ve hemen Osman’ın yanına gittim ona ve ailesine veda edip koşarak ağacın dibine gittim. Ağacın kovuğuna elimi soktum ve o salı akşamına Sultan Ahmet Camii`ne geri döndüm. Ve babamların yanına gittim. Sultan Ahmet`in bahçesinde Ramazan programı vardı ve programın sunucusu şu hadisi söylüyordu:
"Kim Ramazan ayında oruç tutar ve haramdan sakınırsa, Allah onun geçmiş günahlarını affeder.” (Hz. Muhammed s.a.v.) Gönüllerin merhamet dolduğu, en katı yüreklerin bile iman ateşiyle ısındığı, sevgi ve saygının esas olduğu, büyüklerin sabırlı küçüklerin vefakâr olduğu bu ay Müslüman alemine bahşedilmiş en güzel hediyelerden biridir.
GENÇ'ın Yazısı.