Sana Guslü de Soracaklar
Kalabalık meydanlarda kameralar görürüz; ne kadar bilgisiz(!), anlayışsız(!) vs. olduğumuzu ispat edecek montajlar için dolaşır dururlar. Bunlardan bir tanesinin bir gün sizi bulup bulmayacağını bilemeyiz. Ama hepimizi er geç bulacak bir hesabın varlığını kesin biliyoruz. Kesin diyoruz, çünkü öyle inanıyoruz; iman bunu gerektiriyor. O hesap, hoşumuza gitmese de son nefesi verdiğimiz andan itibaren farklı şekillerde önümüze çıkacak. İnanan için de, inanmayan için de... Çeşitli sorulara muhatap olacağız. Ebedi kurtuluş için esas yurdumuza girene kadar da sorgu peşimizi bırakmayacak. Ne sorulacak peki? Muhtevadan haberimiz var mı? Evet var ve biz o muhtevaya ilmihal diyoruz. İlmihal, bir Müslümanın kurtulması için gerekli asgari bilgiler demek. Bu sayımızda hepimizin bilmesi, öğrenmesi ve yaşaması gerekli temel bilgileri sıraladık. Uzmanlarına da neyi, nasıl bilmeli sorusunu sorduk. Hoşunuza gidecek diye değil ama, sizi, bizi, hepimizi kurtaracak diye...
Genç Dergisi’nde bu ay gençler özellikle din hususunda asgari ne bilmeli, ilmihal anlamında ne öğrenmeli ve tüm bu hayati meselelere nereden başlamalı hususları üzerine eğilme niyetindeyiz. Zira maalesef günümüz gençliği birçok konuya ilgili olsa da ilmihal, fıkıh gibi dinimizin temel meseleleriyle ilgili genelde sağlıklı bir bilgilenme sürecinde olamıyor. Yapılan sokak röportajlarında, gusül gibi en temel konularda bile “hiç fikrim yok” diyen birçok gence tesadüf edilebiliyor. 54 farz şeklinde nesilden nesile aktarılan birçok konu, şimdilerde hayatın dışında kalan meselelermiş muamelesi görebiliyor. Temel din eğitimi ve İslam şuuru konusunda hem aileler hem de okullar yetersiz kalıyor.
Konu tabii ki bunlarla sınırlı değil; zira meselenin özü fıkıh da olsa büyük resmi görmeden, kuşatıcı bilgilere sahip olmadan vâkıf olmak zordu. Bu anlamda kıymetli hocalarımızın görüşleri ile dopdolu bir dosya hazırladık. Niyetimiz hem kafalardaki sorulara cevap olması hem de yeni sorulara kapı açabilmek.
İslam’ı Önce Bütünüyle Anlatmalı
İbrahim Cücük
Bir ilmihal kitabında bir genç için ne olmalıdır?
Elbette İslam’ın bütününü ifade eden bir yapı olmalı. Ancak ibadet bölümü biraz daha geniş olabilir. Tabii her şey tek bir kitapta bulunmaz. Ancak önemine binaen, hangi konuları işlemesi gerekliyse biraz geniş alır, diğer konuları ise işaret eder.
Bugün en çok muhtaç olduğumuz konulardan bir tanesi olan ahlak konusu da içinde olmalı. Fakat hem insanlara karşı hem de Allah’a karşı ahlak işlenmeli orada. İslam bütünüyle; iman, ibadet, ahlak ve ahkam, muamelattan ibaret. Bazı ilmihal kitapları sadece maddeler halinde alır gibi yapmışlar, diğerlerini almamışlar. Bazı ilmihal kitapları abdestten bahsederken bile ayet ve hadisleri almış, bir şuur da oluşturmuş böyle olunca. Bu da güzel hakikaten, bu usül de güzel. İslam’ı önce bütünüyle, kısa da olsa başında anlatmalı.
İslam; Akla, Ruha ve Kalbe Hitap Eder
İslam, dünyada ve ahirette insanlığın huzurunu sağlayan bir sistem. İnsanın aklına, ruhuna, kalbine hitap eden bir dindir. Öyleyse itikat konusunu da kısaca olsa da almalı. İbadet konusuna ilmihal kitabı itibariyle, eğer alınacaksa genişçe almalı. Elbette ki muhatap olunan gençlerin seviyesiyle, belki yine özet bilgi olabilir. Genişini başka kitaplara havale etmeli.
Yani aslında daha sade, tafsilatlı olmamalı gibi bir anlam oluştu zihnimde. Zira çocuklar için hazırlanan bazı ilmihaller var, eğlenceli; hikâyeli anlatımlı. Belki gençler için de daha net ve kısa bilgilerin olduğu ilmihaller olabilir.
Deliller istenirse, delilleri olan kitapları da göstermeli ama sadece delil değil de geniş tafsilatını öğrenmek isterlerse falanca kitaba başvurulmalı denebilir. Elbette ki bir gencin önce aklını sarsan yanlış bilgilere karşı doğru bilgileri sunmalı. Ayrıca en lazım olan bir iman, amentünün esaslarını kısa da olsa almalı. Sonra ibadet dediğimiz zaman namaz ve namaz öncesi gusüldür, abdesttir, bunların detayı verilmeli. Namaz olması için bunların olması lazım ki namaz olsun.
İbadet Namaz Üzerine Bina Edilmiştir
Namazdan sonra orucun hikmetini kısaca anlatmalı, emrin hikmetini, hikmetlerin faydalarını, daha ziyade Allah’a kulluğun gereği, belki ahlakı da kazandıran bir yönü de belirtilmeli orucun... Çünkü “İslam beş temel üzerine bina edilmiştir.” hadisinde önce binanın temeli itikat konusu, Allah’a ve peygambere iman konusu işleniyor. Arkasından namaz; çünkü bütün İslam’da ibadet konusu namaz üzerine bina edilmiştir. Ahlak konusu da oruç direği üzerine bina edilmiş. İtikadi konular zekat üzerine bina edilmiş. Bu direkler de iman temeli üzerine bina edilmiştir. Manasını açıklayıcı bir hadisi de oraya koymak, böylece İslam’ın bütününü ortaya koyan bir hadisi de ortaya koymuş olabilir. Zekat, elbette ki, fakirle zengin arasındaki uçuruma engel bir köprüyü, infak köprüsünü, zekat köprüsünü anlatmalı.
Müslüman, Allah’a Göre Hareket Eden Demektir
Peki sizce akla nasıl hitap edeceğiz? Modern dünyayı biliyorsunuz; mantık arıyor her detayda...
Elbette akla da hitap etmeliyiz. Muamelat konusunda diğer bütün beşeri münasebetleri de İslam’a göre olması lazım. Çünkü bir Müslüman, İslam’a göre hareket eden demektir: İslam’a göre inanan ve İslam’a göre hareket eden. İki alışverişin de İslam’a göre olması vurgulanmalı ama “daha geniş tafsilatı falanca kitapta” diye havale edebilir.
İbadet Etmek Allah’a Karşı Ahlaklı Olmaktır
İşin özü gençlere küçük bir risale gibi bir şey olabilir. Farklı kitapları işaret edebilir. Mesela ahlak konusu dedik: Hep anlatıyorlar, “Müslümanlar ahlak konusunda çok zayıf, ibadet konusunu sona bırakalım.” diye Böyle bir anlayış da var. Ahlak: Önce Allah’a karşı ahlaklı olmak, Allah’a kulluk etmek, Allah’a karşı ahlaklı olmak demek. İbadet ve namaz Allah’a karşı ahlaklı olmanın gereğidir. Bir insan iyilik gördüğü zaman teşekkür etmezse vefasızlıkla suçluyoruz onu. İnsanın değerini bilmemekle suçluyoruz. Allah’ın üzerimizdeki nimetlerine baktığımız zaman, namazın O’na bir teşekkür olduğunu anlatmalı orada. Allah’a ve topluma karşı ahlaklı olunmalı, ikisini de vermelidir.
“Neden, niçin?” soruları da olmalı mı sizce?
Elbette. Bu bir risale, gençler için net bilgi olmalı ancak muhakkak Allah konusunu işlerken Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ile ilgili kısa kronolojik bilgi, niçin gönderildiği, hangi stratejiyi izlediği de kısaca anlatmalı ve geriye de bütün alimlerini, komutanlarını, mürşitlerini, devlet adamlarını yetiştirdiği, İslam’ın geleceğine dair de geriye miras bıraktığını, insan mirasını bıraktığını da kısaca orada anlatmalı. Bir genç İslam’a dair kısa, topluca bir bilgi öğrenmiş olmalıdır.
İmam Hatipleri Artırarak Dini Öğretemeyiz
Abdurrahman Arslan
“Bunlar islamofobi yapıyorlar!” dediğimizde sanki bu cümle aynı zamanda karşısındakinin dini hakkında da bilgi verici bir cümleymiş gibi aksettirildi. Oysa benim kanaatime göre tam da bizi tuzağa düşüren bu. Evet, bir islamofobi var fakat bu islamofobi başkalarının ya da İslam’a karşı olanların bir dine sahip olduğu anlamına gelmiyor. Çağdaş kültür ilginç bir kültürdür ve bütün dinlere karşıdır. Din olan her şeye karşı tavır almış haldedir. Dini, insanın kendi gündelik hayatından dışarıya atmaya çalışıyor.
Hayatımızın birçok alanına nüfuz eden “anlam kaybı”, ilmihal öğrenmeye; gençlerin bu ilme olan ilgisine de yansıdı mı sizce?
İnsanlar eskiden amelleri için, uyguladıkları faaliyetler için bir anlam kaynağı arıyorlardı. Genel olarak her insan kendi dininde anlamını arardı. Anlamını aradığı için de kendi dini ile ilgili fıkhi hükümleri ya da kuralları, kanunları, şeriatı öğrenmeye çalışırlardı fakat bugün başka bir dünya ile karşı karşıyayız. Daha doğrusu bütün bunları size düşündürtmeyen bir dünya, farklı bir anlam dünyası var karşımızda.
Çağdaş Kültür Bütün Dinlere Karşıdır
Benim kişisel kanaatim şudur ki; son zamanlarda Müslümanlar büyük yanlışlıklar yaptılar. Sürekli olarak islamofobi üzerinden kendi dinlerini ve kendi Müslümanlıklarını anlamaya çalıştılar. Bence bu onların kendilerine yapabildiği en büyük kötülüktür. Zira insanlar islamofobi dediğimizde de karşısındakini İslam düşmanı ama aynı zamanda da Hristiyan olarak algıladı.
Nasıl yani?
“Bunlar islamofobi yapıyorlar!” dediğimizde sanki bu cümle aynı zamanda karşısındakinin dini hakkında da bilgi verici bir cümleymiş gibi aksettirildi. Oysa benim kanaatime göre tam da bizi tuzağa düşüren bu. Evet, bir islamofobi var fakat bu islamofobi başkalarının ya da İslam’a karşı olanların bir dine sahip olduğu anlamına gelmiyor. Çağdaş kültür ilginç bir kültürdür ve bütün dinlere karşıdır. Din olan her şeye karşı tavır almış haldedir. Dini, insanın kendi gündelik hayatından dışarıya atmaya çalışıyor.
Ne ile atıyor? Yani şöyle soralım: Neyi kullanıyorlar?
İletişim teknolojisinin kültürü ile atıyor. O yüzden de bu nihilist kültür, bilhassa bu çağdaş iletişim teknolojisi dediğimiz görüntü kültürünün kendisi ile birlikte bütün dünyada yaygınlaşmış haldedir. Ve kendine ait bir takım merkezleri var, öncelikleri var. O yüzden de dinle ilgili her şeyi anlamsız kılan bir kültürdür. Bunun karşısında direnmek çok kolay değil. Elbette bilinçler inşa etmemiz lazım fakat burada sorunun sadece Müslümanların dinlerine olan ilgisizliğinin azalması şeklinde algılarsak yanılgıya düşeriz. Elbette ki bir ilgisizlik, bir azalma var. Mesela ben aşağı yukarı 20 yıldır Fatih Camii’nde teravih namazı kılarım ama bu son 5 yıldır camide teravih kılanlarının sayısı caminin dörtte birini ancak dolduruyor. Eskiden tıklım tıklım dolardı. Dolayısıyla bir uzaklaşma olduğu doğrudur ama bu aynı zamanda da kişisel olmaktan çok içerisinde yaşadığımız kültürün bizi dine karşı ilgisiz kılmasıyla da ilgilidir.
Bu kültür nasıl oluşuyor peki? Bize nereden nüfuz ediyor?
Biz bu kültürle şu ya da bu şekilde her gün haşir neşiriz. Bu kültür kitaplarda okuduğumuz bir kültür değil, görüntü üzerinden gelen bir kültürdür. Ondan dolayı da çağdaş toplum artık söz ve yazıyla hareketlerini, bilincini inşa etmiyor. İdraki bunlar üzerinden cereyan etmiyor. Çağdaş toplumun idraki görüntü üzerinden cereyan ediyor. Yani birinci görüntü kazandırılır. Her biri internetli cep telefonları ile sürekli olarak bu görüntü kültürü farkına varmadan bize dayatılıyor. Bu bir açık saçıklık kültürü de değildir. Açıklık kültürüdür diyemeyiz, bunu ayıklamamız lazım. Bu açığının da kapalısının da hatta tesettürlüsünün de, sakallısının cübbelisinin de içinde olduğu bir kültürdür. İşte tam da bu kültür insanların dine söylemlerini anlamsız hale getiriyor. Bunun idraki çok zordur, üzerinde çok konuşulması gereken bir konudur. Dolayısıyla çağdaş toplumda insanın bilincini inşa eden görüntü kültürüdür. Ve bu kültürün temel özelliği ise nihilist olmasıdır.
İslam’a Alerji Duyuyorlar
Nihilist demek Allah’ı, tanrıyı, peygamberi, kutsalı çağrıştıran her şeye karşı alerji duymak demektir. Bugün İslam’a karşı alerji duyuyorlar. Çünkü piyasada İslam var. Ama yarın Katoliklikle ile ilgili veya Allah ile ilgili bir şey desem bana da alerji duyacaklar. Zaten sırada da Yahudiler vardır. Yahudiler de bunu diyorlar. Nihilistler onlara karşı da alerji duyacaklar. Dolayısıyla bu çağdaş kültür bir bakıma Müslümanların da içinde haşama ile yüzdüğü nihilist bir kültürdür. Yani bu kültür karşısında çok güçlü bilinçler inşa etmemiz lazım. Bu yüzden de üzerinde çok durulacak detaylı tahliller yapmamız gerektiği kanaatindeyim.
Kimse internetten uzaklaşamaz, cep telefonundan vazgeçemez, bütün bunları kabul ediyorum ama bütün bunlarla birlikte de tehlikeli bir durumla karşı karşıya olduğumuzun farkında olalım diye bunları söylüyorum.
Çözümü nasıl olabilir?
Doğrusunu isterseniz bu çok kolektif tedbirler ile olmaz. Mesela bunu imam hatip liselerinin sayısını arttırarak yapamayız. Çünkü dini eğitim veren okullardaki öğrencileri bu kültür daha çok dinden uzaklaştırabilir. Benim gözlemlediğim budur: Giderek imam hatip okullarında namaz kılanların azalması bunun göstergelerinden biridir. İlle de dini eğitim alan okulda okuyorsak dindar olacağız diye bir şey yok. 40 yıl önce doğruydu bu ama bugün geçerli değil. Bugün başka bir durum var ortada...
Artık İnsanları Cep Telefonu Eğitiyor
Artık insanları din eğitmiyor, aile eğitmiyor hatta okul bile eğitmiyor. Tam tersine okula giden öğrencilerin cebindeki telefonlar eğitiyor. Yani o telefonların dünyaya yaydığı görüntü kültürü eğitiyor. Bu yüzden Genç Dergisi’nin bu husustaki çabasını destekliyorum. Bu önemli bir şey. En azından bu başlangıç olması açısından da önemlidir. Elbette dinimizi en başta yaşayabilmemiz için gerekli olan fıkhi meseleleri, gündelik hayat içerisindeki meseleleri öğrenmemiz gerekiyor. Ama bunu öğrenirken de bu kültürün bizim dinimizi sadece kalbimiz ve amellerimiz ile sınırlandırdığının da farkında olalım.
Laiklik değil de sanki dünyadaki sekülerleşme rüzgarından nasiplendik sanırım...
Klasik laiklik yok ama bugün ciddi bir şekilde bir sekülerlik var. Sekülerlik demek dinin vicdana bir bakıma bir şeyi zorla değil ama yumuşakça ve isteyerek hapsedilmesi demektir. Başka bir şey değildir. Bundan dolayı da ilmihal bilgisi öğrenelim derken aynı zamanda da bu çabaların dini anlayışımızı da sınırlandırma ihtimalinin de var olduğunu belirtmek isterim. O yüzden diyorum; çok karmaşık bir mesele ile karşı karşıyayız. Bu manzara için çok iyi düşünmemiz lazım. Bu manzaradan daha sonra ise bu manzara karşısındaki Müslüman’ın durumunu yeniden ele almamız gerekiyor diye düşünüyorum.
Gençler “Gusül Abdesti Nasıl Alınır?” Sorusuna Cevap Arıyor
Ahmet Hamdi Yıldırım
İlmihal eğitimine nereden, nasıl başlamalıyız?
Öncelikle öğretim ile eğitimi birbirinden ayırt etmek gerekiyor. Öğretme, öğrenme faaliyeti bir kitap gibi öğrenme materyalleri aracılığı ile gerçekleştirilebilen bir faaliyet iken eğitim faaliyeti tamamen görsele dayalı ve örnek alınan insanın yaptığı hareketlerin birilerinin tarafından taklit edilmesi şeklinde karşımıza çıkan bir tür tabiri caizse insan hareketlerini şekillendirme faaliyetidir. Bu yönü ile bakıldığında gençlerimize iyi örnek olabilmemiz gerekiyor. Hem ailede, hem okulda, hem de sokakta... Maalesef çok acı bir şeydir ki piyasada bazı siteler duyuyoruz, görüyoruz. Buralarda öteki mahallenin insanları bizim mahalleden bir insana tahammül edemiyorlar. Ya da tabiri caizse başörtülü bir insanın o sitedeki varlığına tahammül edemiyorlar. Gerekçe olarak da belki kendi açılarından haklıdırlar. Diyorlar ki: “Bizim çoluğumuz çocuğumuz bu örtülü insanı gördüğünde bundan etkilenir ve o da örtünmek ister. Dolayısıyla bizim dünya görüşümüze zıt olan insanlarla aynı mekanı paylaşmak istemiyoruz.”
Mahallede Olabilme Kültürünü Geliştirmemiz Gerekiyor
İş bize gelince bakıyoruz ki az buçuk imkanı bollaşan kardeşlerimiz hemen mahalle değiştirmeye kalkıyorlar ve mahallenin bizim mahalle olup olmamasına dikkat etmiyorlar. Oysa bizim mahalle belki fakir olabilir, belki imkanları yetersiz olabilir ama çocuklarımızın eğitimi açısından çok önemli bir fonksiyon icra ediyor. Yani bizim gibi dindar ailelerle beraber bir mahallede olabilme kültürünü geliştirmemiz gerekiyor. Bizim çocuklarımız hiç etkilenmiyorlar mı sokakta gördüklerinden, karşı komşuda gördüklerinden, komşuya indiklerinde orada yaşadıklarından? Dolayısıyla eğitim faaliyetini bir bütün olarak ele almak gerekiyor ve bu noktada sadece gençlerimize yüklenmenin de bir alemi yok. Biz yetişkinler olarak ne kadar kendimizi dini açıdan eğitilmiş görüyoruz? Veya görüyorsak bu ne kadar doğru bunlara bakmak gerekiyor öncelikle.
Örnek Olabildiysek Başka Bir Şeye Gerek Yok
Bu noktada dikkatlerimizden kaçmaması gereken diğer bir açıda; eğer biz evde, sokakta, binada, mahallede ve okulda çocuklarımızı iyi örnekler ile şekillendirebiliyorsak o zaman ekstradan bir şey yapmamıza gerek yok. Zaten o genç kardeşimiz gördüğü, duyduğu dünya ile kendisi bir aktivasyon içerisinde girecektir. Sadece genç kardeşlerimizde değil, hepimiz.
Nelerden kaçınmak gerekiyor?
Eğer olumsuz örnekleri sık olarak evinde görüyorsa, mesela baba sigara içtiği halde çocuğuna, “Yavrum sigara içme.” diyorsa veya anne hiç eline kitap almadığı halde “Yavrum niye hiç eline kitap almıyorsun?” diyorsa veya evde tatlı bir namaz telaşı yoksa bu çocuğun namaz ile ilgili bilgiyi nereden öğrenmesini bekliyoruz? Böyle bir sihirli değnek yok ki. Namazsız bir dünyada eline bir namaz hocası tutuşturalım gençlerimizin, onlar oradan namaz öğrensinler. Yok böyle bir dünya.
Eğer gençlerimizin ideal birer Müslüman olmasını istiyorsak, o ideal Müslüman oluşturabilecek ortamları onlarla beraber paylaşmaya gayret etmemiz gerekiyor. Genç arkadaşları ile bir dünya kurmamız gerekiyor. Kimlerle arkadaşlık yaptıklarına iyi bakmamız gerekiyor.
Kendi Çocuğumuza Etki Edemeyebiliriz
Şunu söyleyebilirim ki bizler anne-babalar olarak kendi çocuğumuza belki etki edemeyebiliriz. Çünkü yüz yıkanmışlığı var. Bir takım ilişkilerde eskime söz konusu olmuş olabilir, deforme olabilir ama komşumuzun çocuklarına veya akrabamızın çocuklarına etki alanımız daha açık. Dahası akranların birbirlerine etki alanları daha açık. Bu anlamda acaba biz eşimizden dostumuzdan veya çocuğumuzun arkadaşlarından kendi çocuğumuzla ilgili bir yardım talebinde bulunabiliyor muyuz? Veya bir başkasının çocuğuna yardım edebilme noktasında kendimiz bir fedakarlık gösterebiliyor muyuz? Bunlar çok önemli şeyler.
Okumaya geçtikten sonra elbette gençlerimize her türlü eğitim ve öğretim faaliyetinde bulunma imkanına sahibiz. Bugün gençler bu noktada okumaktan daha ziyade görseli takip ediyorlar. Belki bütün bir namaz fıkhını üçer dakikayı geçmeyen videolar ile şekillendirip bunlar üzerinden gençlerin dinlemesine verebiliriz.
En Çok Merak Edilen Konu: Gusül Abdesti Nasıl Alınır?
Bir tecrübemi paylaşayım. Benim bazen konuşmalarımı, ilmihal programımdaki konuları arkadaşlar YouTube’a koyuyorlar. Baktım en fazla dinleyici alan program: “Gusül abdesti nasıl alınır?” başlığı ile verdiğimiz program olmuş. Demek ki gençler merak ediyorlar. Sormaya da çekiniyorlar. Dolayısıyla böyle platformlardan bu ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlar. Eğer düzgün bir şekilde burada sıralı bir eğitim, öğretim faaliyetine girebilirsek inanıyorum ki bu gençlerimizin ilmihal eksikliğini giderme noktasında da çok önemli bir adım olmuş olur.
Bugün Gençlerin Okuyabileceği İlmihallerimiz Niye Yok?
Mehmet Akif Çeç
İlmihal, Müslümanın hayat rehberidir. Yani fıkhın özeti ve rafine edilmiş, hap şekline getirilmiş halidir. Ebu Hanife Hazretleri fıkhı “Kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesi” olarak tanımlamaktadır. Fıkhın hülasası niteliğindeki ilmihal için de bu tanım geçerlidir. Dolayısıyla, fıkıh gibi ilmihal de “fıkh-ı ekber”le yani akaidle başlamalı ve içinde hayatın her alanına dair her mesele ile ilgili sahih bir İslami bakış açısı ortaya konulmalıdır.
Gençler ilmihal öğrenmeye, okumaya nasıl başlasınlar? Bunun yeri ve önemi nedir?
Gençlik meselesi (gençliğin sorunları, yetiştirilmesi, eğitimi vs.) Müslümanların iki asırdır yaşadığı zihinsel, epistemolojik, paradigmal temel mesele(ler)den bağımsız ele alınamaz. Bu, ana meselenin yani modernleşme meselesinin bir parçasıdır; tek başına, bağımsız bir gençlik meselesi söz konusu değildir. Bu konuda yapılan en büyük yaklaşım/perspektif hatalarından biri budur; meseleyi ana meseleden kopartarak lokalize etmek ve bazı dar alt başlıklara indirgemek.
Modernite Bünyemize Uymuyor
Genellikle, “uzman”, “eğitimci” vs. sıfatı ile, “gençliğin sorunları” adı altında ortaya konulan başlıklar/meseleler, esasen harici şartların (modernitenin) karşımıza çıkardığı ve dayattığı dönemsel, konjonktürel, ikincil sorunlardır; sorunun kendisi değildir. Bunları tek tek ele alıp ne kadar çözdüğünüzü sansanız da bunlar bitmez ve de dönemsel ve konjonktürel olarak sürekli yenileri artarak gelmeye devam eder. Çünkü modernite (ve postmodernite) Müslümanlar için sürekli yeni sorunlar üretmeye devam ediyor. Çünkü o başka bir zihne, başka bir dünyaya ait başka bir paradigma. Bizim bünyemize uymuyor, iki asırdır bir takım sentezlerle, uyarlamalarla zorla uydurmaya çalıştığımız için sürekli yeni sorunlar üretmeye devam ediyor. Zihinsel ve paradigmal olarak modernitenin ve postmodernitenin içinde kalınarak bu sorunlar çözülemez ve aşılamaz, öncelikle bunu kabul etmek lazım. Hem verili sorunları, hem de sürekli yeni sorunları üreten modernite, sorunların merkezi yani ”ana mesele” olarak ele alınmadan, “İslam’ın bugünkü meseleleri” yaklaşımı ile bu meselelerin içinden çıkılma imkan ve ihtimali de yoktur. Dolayısıyla burada moderniteye bakışımız, tavrımız ve onunla olan ilişkimiz belirleyici bir öneme sahiptir.
Zihinler Modern Virüsler ve Hastalıklarla Muallel...
İki asırdır yaşadığımız zihinsel, entelektüel, paradigmal krizin (modernite meselesinin) ve buna bağlı olarak ortaya çıkan meselelerin ve bu meselelerden biri olan gençlik meselesinin sahih çözümlere kavuşturulabilmesi ancak yine iki asırdır inkıtaya uğratılan sahih İslam geleneğine yeniden eklemlenerek, gelenekle yeniden paradigmal bütünlük, tutarlılık ve süreklilik bağını kurarak; sahih İslami zihni, İslam aklını, İslami epistemoloji ve metodolojiyi, İslami paradigmayı yeniden ortaya koyarak bugünü yeniden inşa etmekle mümkündür. İki asırdır Müslüman intelijansiyanın da, ilahiyat akademyasının da zihni çoğunluk itibarıyla modern virüsler ve hastalıklarla muallel olduğu ve modern paradigma içinde düşünüp çözümler (“meşrulaştırım fıkhı”) ürettiği için; bu yaklaşımla moderniteyi aşarak özgün ve sahih bir İslam medeniyeti inşa etmenin de, gençlik meselesi de dahil olmak üzere halihazırdaki sorunları çözmenin de imkanı yoktur.
Bugünkü gençlik nasıl bir ortamda yaşıyor? Sanki din öğretiminin temelindeki sorun da bu ortamı anlamamak...
Bugün gençlik sosyal, kültürel, zihinsel olarak modern/seküler bir aura içinde yetişiyor. İki asrın sonunda gelinen noktada bu zihne, esasen en fıtri değerler olan Allah’ı, imanı, kutsalı, yardımlaşmayı, kanaati, davayı, fedakarlığı, cehdi, şehadeti, İstiklal Marşı’nın ruhunu vs. anlatamazsınız. Ne kadar anlatmaya çalışsanız da bunların o zihinde karşılığı yoktur. Zira o zihnin fabrika ayarları, genetik kodları, referansları değişmiş, bozulmuştur. Öncelikli hedef o zihni fıtri konumuna yeniden getirmek olmalıdır. Bu da, ortalıkta eğitimci, uzman sıfatıyla dolaşan; gençlik eğitimi adı altında gençlere batının bilimini, kurumlarını, kavramlarını, değerlerini kutsayarak ve yücelterek anlatan, gençlerin önüne maddi başarıyı hedef olarak koyan modern vaizlerle ve modern intelijansiya ile olacak iş değildir. Bu noktada gittikçe sekülerleşen Müslüman aileler de çocuklarını yanlış yönlendiriyor, onların önlerine iyi Müslüman olma hedefini değil çok para kazanma ve lüks yaşam idealini koyuyorlar. Aynı şekilde daha henüz yeterli bir dini eğitim vermedikleri ufacık evlatlarının sırtına bir gitar yükleyip kursa göndermeyi iyi ebeveynlik zannediyorlar. Elbette bir müzik aleti çalmak da hoştur, fakat maalesef çocuk yetiştirirken öncelik sıralaması ve zamanlama konusunda ciddi hatalar yapılmaktadır.
Kritik soruyu soralım o hâlde: Çözüm olarak ne öneriyorsunuz?
Sahih bir İslami paradigma yaklaşımı çerçevesinde, bu noktada yapılması gereken işlerden biri; gençlerin bozulan zihni yapılarını yeniden inşa edecek, İslam’ı anlatan, sahih zihinle yazılmış kitapların yazılmasıdır. Bugün bu ihtiyacı giderecek örnek ve numune niteliğinde bir tek kitap dahi yoktur. Sahih zihne sahip bir avuç alim ve entelektüelimizin bugün yapması gereken ilk iş ve en temel sorumluluk budur. Esasen bu ihtiyacın adı ilm-i hâl ihtiyacıdır. Yani doğru soru bize göre “Gençler ilmihal okumaya nereden başlamalılar?” değil, “Bugün gençlerin okuyabileceği ilmihallerimiz niye yok?” sorusudur.
İlmihal Müslümanın Hayat Rehberidir
İlmihal, Müslümanın hayat rehberidir. Yani fıkhın özeti ve rafine edilmiş, hap şekline getirilmiş halidir. Ebu Hanife Hazretleri fıkhı “Kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesi” olarak tanımlamaktadır. Fıkhın hülasası niteliğindeki ilmihal için de bu tanım geçerlidir. Dolayısıyla, fıkıh gibi ilmihal de “fıkh-ı ekber”le yani akaidle başlamalı ve içinde hayatın her alanına dair her mesele ile ilgili sahih bir İslami bakış açısı ortaya konulmalıdır. Bu sebeple, bugün sahih İslami bir paradigma çerçevesinde, fıkh-ı ekberden başlanarak ilmihal yeniden yazılmalı ve bu konuda çokça ilmihalimiz olmalıdır. Mevcutların yeterli olmadığı da, olamayacağı da bir gerçektir.
Yeni İlmihal Yazımında...
Bu yeniden yazım; yapı-söküm yapmadan, geleneğe sırt çevirmeden; aynı şekilde zamanın ruhunu merkeze koyarak İslam’ı anlamaya çalışan modernist, reformist, tarihselci yaklaşımlarla değil; İslam’ın ruhunu ortaya koyarak zamanı anlamaya çalışan bir yaklaşımla yapılmalıdır.
Bu yeniden yazım; İzmirlinin, Harputi’nin ortaya koymaya çalıştığı “yeni ilm-i kelam” yaklaşımıyla ya da iki asırdır ilahiyatçılarımıza musallat olan, modernitenin ürettiği sorunlara dinden kılıf bulmayı hedefleyen “meşrulaştırım fıkhı” yaklaşımıyla değil, sahih bir İslami paradigma yaklaşımıyla olmalıdır.
Bu ilmihal içinde; iman meselesinden başlanarak İslam’ın dünya görüşü; hayat, alem, varlık tasavvuru; bilgi-bilim, medeniyet anlayışı; ilerleme-geri kalma meselesi; İslam’ın iktisat, siyaset görüşü; İslam’ın insana bakışı; İslam’ın doğayla ilişkisi, modern/seküler maddi medeniyetin eleştirisi, modern felsefi ya da sapkın akımların eleştirisi gibi meseleler sahih bir İslami paradigmal yaklaşımla hazırlanmış ve bu konularda gençlerin zihninde oluşan ya da oryantalistlerce üretilen soruların cevaplarını ve medyada/sosyal medyada İslam hakkında üretilen iftiraların, yanlış iddiaların cevaplarını da içeren, sağlam temellendirmelere dayalı, özgüvenli, ikna edici metinler yer almalıdır, öncelikli ihtiyaç budur.
Din Eğitiminde Öncelik Ailenindir
Faruk Beşer
Son zamanlarda genç arkadaşlarımızda gusül, abdest, namaz gibi bazı temel dini konularda bilgi eksikliği görülüyor. Bir de akaid konusunda bazı yanlış anlaşılmalar hakim. Burada -varsa- bir eksiklik, sizce nereden kaynaklanmaktadır? Bunun temel sebebi nedir?
Bilindiği gibi ilmihal demek halin ilmi demektir. yani mükellef bir insanın bulunduğu hal ne ise; öğrenci mi, öğretmen mi, hoca mı, tüccar mı, tarımcı mı; hangi halde bulunuyorsa o halin helal-haram açısından olması gereken durumunu bilmesinin adı ilmihaldir ve her mükellefin ilmihal bilgilerini bilmesi farzdır.
Ne iş yapıyorsa konumuyla ilgili yanlış yapmamak için temel bilgileri öğrenmelidir. Gençliğimizin içler acısı durumuna gelince, her şeyden önce tam bir İslam toplumunda yaşamıyor olduğumuzu bilmeliyiz. Daha doğrusu koordinatlarını İslam’ın oluşturduğu bir toplumda yaşamıyoruz. Toplumdaki ahlak, İslam ahlakı değil; hukuk, İslam hukuku değil; kültür, İslam kültürü değil. Dolayısıyla gençlerin yaşanan bu kültürün bir parçası olmaları gayet normal.
Diziler, filmler, televizyonlar, telefonlar gençleri laik-seküler bir hayata alıştırıyor. Bu sel gibi bir şeydir, bunun önünden kurtulabilmek çok zordur. Bunun için niyet, gayret, eğitim ve beraberlikler gerekir. Gençler için bunları sağlayamadığınız takdirde gençlerin sizin de sözünü ettiğiniz gusül gibi temel İslami görevleri dahi yerine getiremeyeceği açıktır.
Eğitimin önemini vurguladınız, peki eğitim sadece imam-hatip ve ilahiyatlara mı havale edilmeli? Alternatif, sağlıklı din öğrenme yerleri bugünün Türkiye’sinde nerelerdir? Bir de ailelere bu konuda ne düşüyor?
Aslında din eğitimi ne imam hatiplerde, ne ilahiyatlarda, ne de medreselerde verilir. Din eğitimi evde ve ailede verilir. Biz bunu sık sık söylüyoruz, çocuğun kişiliği altı yedi yaşına kadar yüzde seksen, doksan oranında tamamlanıyormuş. Dolayısıyla çocuk annesinden babasından dini bir hayat tarzı görmüyorsa, okullardan bunu alması çok zordur. Annesinin babasının abdestine namazına, beraberce namaz kılmalarına, ellerini açıp Allah’a yalvarmalarına şahit olan bir çocuk bunları zorluk çekmeden ruhuyla alır. Üstelik hiçbir çocuk annesinin babasının söylediklerine kuşku ile bakmaz. Küçük yaşlarda iken onlar ne derse onu aynen kabullenir ve bu onun ruhuna işler.
İmam Hatip okullarında ya da ilahiyatlarda yahut medreselerde ancak ileri düzeyde din eğitimi yapılabilir, dindarlık eğitimi yapılamaz. Dindarlığı çocuk annesinden, babasından alır. Hatta cinsel bilgileri kız olsun, erkek olsun çocuklar annelerinden, babalarından alırlar. Hem de hiç akıllarına kötü şeyler gelmeden, anne baba oldukları için kötü şeyler düşünmeden bunları öğrenirler. Onun için biz ailenin, Müslüman aile olması gerektiğini sık sık söylüyoruz. Aksi takdirde dindar bir gençlik yetiştirmemiz mümkün olamaz...
Medyanın bu konudaki yönlendirici bir etkisi söz konusu mu? Bizden önceki nesiller, özellikle kırsal bölgelerde, dini, radyo ve TV’lerden öğrendi neredeyse. Şimdiki nesiller de sosyal medya ve YouTube’dan öğreniyorlar. Bu mecralardan sağlıklı bir şekilde din öğrenilir mi?
Medya ismi üzerinde aracı demek. Medya insanı dindar yapmaz, din aşkı ve sevgisi vermez. Eğer iyi kullanmasını biliyorsanız dini bilgilere ve diğer bilgilere medya aracılığı ile rahat ve çabuk ulaşabilirsiniz ancak temel İslami değerleri annenizden, babanızdan ve onların size tavsiye edeceği kitaplardan öğrenmemişseniz o zaman medyadan hangi bilginin yararlı olduğunu, hangi bilgilerin zararlı olduğunu öğrenemezsiniz. Bunun için biz hep evlerin ve ailelerin birer mektep olması gerektiğini söylüyoruz.
Bizim küçüklüğümüzde babamız uzun kış gecelerinde bize manzum siyeri nebi okurdu. Biz de aşkla şevkle dinlerdik. Resulullah, sahabe, Müslümanların savaşları, büyük insanlar hakkında kafamızda imajlar oluşurdu.
Bilgi felsefesi açısından Seyyid Kutub’un çok beğendiğim bir görüşü vardır. Bir Müslüman çocuk akıl baliğ oluncaya kadar başka düşüncelere ait kitaplar okumamalı, bilgiler almamalıdır, seviyesine göre İslam’ı öğreten kitaplar okumalıdır. Taa ki kendi İslam’ı, sahih İslam, kafasında şekillensin ondan sonra duyduklarını o şekillenen İslam’a göre değerlendirebilirsin. Aksi takdirde kafanın boş bantlarını ilk gelen bilgiler doldurur ve sonra gelecek olan bilgiler o bilgilerin süzgecinden geçerler, kolay kabullenilmezler.
Bireysel anlamda insanlar temel dini bilgi eksiklerini kapatmak için ne tür bir çaba içine girmeli, nasıl yola düşmeli? Hangi kaynaklardan beslenmeli? Sizin özellikle tavsiye ettiğiniz ilmihal kitapları var mı?
Sık sık söylenir, siz de duymuşsunuzdur bizim klasik ilmihal kitaplarımız sadece belli konuları incelerler, işlerler. Abdest, namaz, hac, zekat gibi. Evimizden çıktığımız hatta uykudan uyandığımız ondan itibaren bir Müslüman genç olarak yapmamız gereken diğer şeylerle ilgili bilgileri bu kitaplarda bulamayız ya da çok az bulabiliriz. Onun için hep düşündüğümüz ama bir türlü gerçekleştiremediğimiz görev şudur: Bir gün birisi çıksa ve bugünkü gençliğin ihtiyaçları olan konuları tespit edip bu konuları içeren kısa, öz ve anlaşılır biçimde bir ilmihal yazsa... Tabii basit gibi gelen bu konuları yazabilmek için yazanın da çok ileri düzeyde İslami bilgisinin olması ve bildiklerini yaşıyor olması gerekir. Aksi takdirde ruha ve gönle hitap edemez insan, sadece gönülden, akıldan ibaret değildir. Her ikisinin de birden tatmin edilmesi gerekir.
GENÇ'ın Yazısı.