Dünya’da her canlının farklı bir rolü, her canlının özel bir yeri vardır. Doğada gereksiz ya da zararlı yoktur. Terazi daima dengededir.

İnsanoğlu olarak binlerce yıldır Dünya gezegeninde hayatımıza devam ediyor oluşumuz aslında başlı başına bir mucize, başlı başına bir şükür vesilesidir. Neden mi? Dünya’yı sadece uzayda sahip olduğu hızı açısından ele alsak bile bu sorunun cevabını fazlasıyla vermiş oluruz. Dünyamız, Güneş’in çevresinde saatte 108 bin km hızla dolanmaktadır. Bitmedi!.. Çevresinde dolandığımız Güneş de Samanyolu Gökadası’nın merkezi etrafında saatte yaklaşık 720 bin km hızla dolanır. Bitmedi!.. Samanyolu Gökadası üyesi olduğu yerel gökada kümesinde, yerel gökada kümesi de süper yerel gökadası kümesinde, süper yerel gökada kümesi ise genişleyen kâinatta akıl almaz büyüklükte hızlarla hareket hâlindedir. Dolayısıyla bu hızları toplayıp Dünya’nın gerçek hızını düşündüğümüzde, Dünya’nın bu kadar hızlı hareket etmesine rağmen binlerce yıldır insanoğlunun bu hızı hissetmeden ve hiçbir gök cismine çarpmadan bu gezegende hayatını idâme ettirmesi sizce de bir mucize, bir lütûf değil midir? Rabbimiz Rahman Sûresi’nde bu ince hesabı “Güneş ve Ay bir hesaba bağlı olarak hareket eder” buyurarak belirtiyor ve sonra da o meşhur soruyla bizleri başbaşa bırakıyor: “O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?”

İLÂHİ KALKAN

Yukarıdaki hesapta sadece Dünya’nın hızını baz aldık. Oysa ki kâinat tüm gök cisimlerinin uyumundan oluşur. Dolayısıyla diğer tüm gök cisimlerinin kendi hızlarını ve yörüngelerini de düşündüğümüzde “Aman ya Rabbi!..” demekten başka bir şey diyemez oluyor dilimiz…

Peki bu kadar hızlı gök cisimlerinin bulunduğu kâinatta hiç mi çarpmışlar gerçekleşmiyor? Tabi ki de kâinatta çarpışma olayları gerçekleşiyor. Ancak bu durum düzensizliğin bir göstergesi değil, büyük düzenin bir parçasıdır. Yuva (Home) belgeselinde bilimsel olarak ifade edildiği gibi “Dünya’da her canlının farklı bir rolü, her canlının özel bir yeri vardır. Doğada gereksiz ya da zararlı yoktur. Terazi daima dengededir.” Aynı şekilde kâinatta gerçekleşen her bir olayın bir sebebi ve düzene bir katkısı vardır. Hiçbir şeyin boşuna olmadığını bilen “akıl” sahipleri “Ey Rabbimiz! Sen bunların hiç birini anlamsız ve amaçsız yaratmadın. Sen yücelikte sınırsızsın! Bizi ateş azabından koru!” derler.

Her gün irili ufaklı ortalama 40 bin ton uzay maddesi Dünya’ya isabet eder. Ancak “korunmuş bir tavan” olan atmosferimiz sayesinde bu uzay maddelerinin birçoğu yeryüzüne ulaşamadan yanarak kaybolup gider. Ancak büyüklüğüne ve atmosfere giriş açısına göre bazı meteorlar yeryüzüne ulaşabilmektedir. Ama Dünya’nın 4’te 3’ü sularla kaplı olduğu için yeryüzüne ulaşan meteorların çoğu suya düşer ve olası bir risk bizim hiç haberimiz bile olmadan engelleniverir.

YERYÜZÜNE ULAŞAN GÖKTAŞLARI

Yeryüzüne ulaşan göktaşlarının bazıları karalara da isabet eder. 2013’te Rusya’ya düşen göktaşı bunun en yakın örneklerindendir. 7 bin ton ağırlığında ve 55 metre çapındaki bu büyük göktaşı gökyüzünde saatte 64 bin km hıza ulaştı ve 30 nükleer bomba enerjisiyle yere çarptı. Meteor, kırsal bir kesime düşse de havada parçalanırken oluşturduğu şok dalgası binaların camlarını kırarak bin 500’den fazla insanın yaralanmasına neden oldu.

Bunun haricinde göktaşlarıyla ilgili tarihte yaşanan ilginç vâkâlar da var. Mesela 1992’de bir göktaşı ABD’deki kırmızı bir otomobile isabet etmiş ve otomobilin sağ arka kısmını paramparça etmişti. Bir diğer ilginç olay ise 1954’te Alabama’da yaşanmıştı. Evinde uyuklayan Ann Hodges adında bir kadına evin çatısını delip geçen bir göktaşı isabet etti ve kadının karnında bir iz oluşturdu.

2015 yılında Bingöl’ün Sarıçiçek Köyü’ne düşen ve “Sarıçiçek” olarak adlandırılan göktaşı ülkemize isabet eden en meşhur göktaşlarındandır. Türkiye’den ve yurt dışından gelen bilim insanları tarafından incelenen Sarıçiçek göktaşının 22 milyon yıl önce Mars ile Jüpiter’in arasındaki asteroid kuşağında bulunan 4 Vesta adındaki bir asteroidden kopup Dünya’ya düştüğü belirlendi. 4 Vesta asteroidini incelemek üzere NASA, 446 milyon dolara mal ettiği Şafak Uzay Aracı’nı 2007 yılında uzaya fırlatmıştı. Ama 4 Vesta bizim ayağımıza geldi.

Bir göktaşını nasıl buluruz?

Göktaşlarının yeryüzüne şiddetle çarpmasıyla oluşan bu çukurların etrafında göktaşları bulmak mümkündür. Çarpan göktaşının ufalanıp parçalanma ihtimali çok yüksektir, bu nedenle kraterlerin etrafında metal dedektörlerle arama yapmak en doğru yöntemdir. Kraterler dışında göktaşı bulma olasılığı en yüksek olan yer “saçılma alanı” denen, bir ateş topunun yeryüzündeki iz düşümü olarak tabir edebileceğimiz oval alanlardır. Ayrıca çöllerde, geniş düzlüklerde ve ovalarda da göktaşlarına rastlayabiliriz. Özellikle sıcak çöllerde ince kum üzerinde, koyu kahverengi ve siyah, parlak bir taş hemen fark edilebilir.

Peki bir göktaşını nasıl tanırız?

Bir göktaşı; düzgün dağılmış bir yanık dış kısıma sahip olmalı, mükemmel küresel olmamalı, çok yuvarlak ve çok pembe olmamalı, en az yüzde 5 nikel içermeli ve mıknatıs tarafından çekilmeli. Ancak her mıknatıs çeken parça göktaşı değildir.


Satürn’de Hareketlilik

Gökyüzünde Güneş’in doğusunda bulunan Merkür’ün ufuktan yüksekliği az olduğu için gezegen ayın ortasına kadar görülemeyecek. Venüs ile yakın konumda bulunan gezegen ayın son çeyreğinde ufuktan biraz yükselecek ve ancak iyi hava koşullarında yüksek bir gözlem yerinden görülebilecek. Venüs ve Mars Güneş’e çok yakın konumda olduğundan bu ay gözlenemeyecek. Ayın ilk yarısında günbatımında güneyde bulunacak olan Jüpiter’in gözlenebileceği süre yavaş yavaş kısalmaya devam ediyor. Satürn ile aynı bölgeyi paylaşan Jüpiter hâlen çok parlak. Gezegen ay sonuna doğru gece yarısına yaklaşık iki saat kala batıyor. Günbatımında güneydoğuda yükselen Satürn ise gözlem için uygun konumda. Satürn’ün 8 Eylül’de Ay ile güzel bir yakınlaşması olacak. Ayın son çeyreğinden itibaren Satürn gece yarısına varmadan batıyor olacak ve gitgide parlaklığı hafifçe azalıyor olacak.


Gök-Sözlük

Asteroid: Uzay boşluğunda gezen küçük kaya, demir veya buz parçalarıdır.

Meteor: Atmosfere giren ve ışık saçan göktaşı veya asteroidlerdir.

Meteorit: Atmosfere giren meteorlardan atmosferi geçebilen ve yeryüzüne ulaşabilen taşlardır.


Muaz Erdem'ın Yazısı.