Büyük Selçuklu Devleti’nin 1040’ta kurulmasından hemen önce Anadolu’ya akınlar düzenleyen Oğuzlar/Türkmenler yavaş yavaş bölgeyi tanımış, devletin kurulmasından sonra da Anadolu’ya doğru göç hareketleri gerçekleştirmiştir. Malazgirt’ten hemen önce 1060’lı yıllarda pek çok Oğuz kitlesi kuzey Irak ve Suriye hattına yerleşmiştir. Bugün Barış Pınarı Harekatı’yla kahraman Mehmetçiğin terörden temizlediği bölge, o dönemde yavaş yavaş Türkmen toprağı olmaya başlamıştır. Bugünkü güncel bir haritayı açın; bir ucu Urmiye’den Kerkük’e diğer ucu Kerkük’ten Antakya’ya uzanan bir ‘V’ çizin. O V’nin içerisinde El Bab, Rakka, Musul gibi pek çok bölge karşınıza çıkacaktır. Bu topraklar daha Anadolu’da Malazgirt’i kazanmadan evvel Türkmenler tarafından idare edilmiş ve vatan kılınmıştır. Bunlardan birisi de Musul’dur.

Musul Misak-ı Milli’dir

Selçuklulardan beri Türklerin hakimiyetinde olan Musul’da Atabegler, Eyyubiler, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar gibi pek çok Müslüman Türk devleti, hakimiyet kurar. Osmanlı’nın mutlak hakimiyeti kısa süreli kesintilerle olsa da Birinci Cihan Harbi’nin sonuna kadar devam eder. Birinci Cihan Harbi yıllarında Bağdat, İngilizler tarafından işgal edilir. Ardından Mondros Ateşkes antlaşmasına ve uluslararası hukuka uymayan bir şekilde, 7. madde işaret edilerek Musul, 3 Kasım 1918’te işgal edilir. Musul, içerisinde barındırdığı petrol yataklarından dolayı, İngilizler başta olmak üzere pek çok emperyalist devletin ilgisini çekmiştir. Ankara merkezli başlayan Milli Mücadele mensuplarının hazırlayıp Meclis-i Mebusan’a gönderdiği haritada Musul, anavatanın bir parçası görülerek Misak-ı Milli’ye dahil edilmiştir. Lozan barış görüşmelerinin en tartışmalı konusu Musul-Kerkük meselesi olacaktır. Ancak uluslararası kamuoyunun devrin küresel gücü İngiltere’nin yanında durmasından dolayı Anadolu’nun doğal parçası olan Musul, kaybedilecektir.


Gökhan Gökçek'ın Yazısı.