Kendimin Peşinden Koşarken
Kişi kendini tanımadan, kendini bilmeden kendiyle doğru bir iletişim kuramaz. Kendiyle doğru bir iletişim kurmadan kurduğu diğer bütün iletişimler de zaman zaman doğru olma ihtimalleri olsa da hep yarım ve eksik kalacaktırlar ki bu da bir insanın mutsuz olması için çok yeterli bir sebeptir. Dolayısıyla mutlu olmak için kritik nokta kişinin kendini tanımasıdır.
eçen ay kendini tanımanın/bilmenin önemi üzerinde durmuştuk. Ancak insanın kendini bilmesi/tanıması oldukça zor ve zaman alan bazısı için yıllar bazısı için bir ömür alan bir süreç olduğu için ister istemez şu sorunun da cevabını vermek gerekecek: Kendimizi tanıyalım/bilelim ama nasıl?
Kendini tanımanın/bilmenin ilk adımı kendini tanıma/bilme ihtiyacını hissetmektir. Yani böyle geldim böyle gidiyorum düşüncesinin ötesinde samimi olarak kendini tanımaya ihtiyacı olduğunun ve bu tanımanın hayatında ne kadar önemli olacağının farkına varmaktır. Ancak bu farkındalık ve ihtiyaç hissiyle kişi motive olup kendini tanıma denen o uzun ve zorlu yolculuğa çıkabilir.
İkinci olarak kişinin kendisiyle baş başa kalıp, eline kağıt kalem alıp “ben kimim?” sorusuna objektif olarak cevaplar yazması kendini tanımasına yardımcı olması açısından faydalı bir egzersiz olabilir. Kişi “ben kimim?” sorusuna elinden geldiğince çok cevap yazmaya çalışmalı ve bu cevaplar en az 20 ifade olmalıdır. Bununla beraber çoğu kişi için kendisini tanımlayacak 20 ifade yazmak oldukça zordur. Buna rağmen kişi kendini zorlamalı ve yazmaya çalışmalıdır. Bir anda insanın aklına birçok şey gelmeyebilir bu nedenle sürece yayıp birkaç gün insanın aklına geldikçe yazması da mümkün olabilir. Yazma işlemi bittikten ya da en azından değerlendirebilecek seviyeye geldikten sonra kişi yazdıklarını değerlendirmeli ve kendisine sormalıdır. Gerçekten ben yazdıklarım mıyım? Sonrasında kendisini tanımlayan ifadelerin kaçından mutlu ve devam ettirmek istiyor, kaçından mutsuz ve değiştirmek istiyor tespit etmelidir. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken iki nokta var. Bir tanesi insan kendini tanımlarken başkalarının kendisi ile ilgili söylediklerini benimseyip yazabilir ki bu çoğu zaman doğru olmaz. Çünkü her insan karşısındakini kendine göre, kendi gerçekliğine göre değerlendirir. Her insanın gerçekliği farklı olduğu için de birisi hakkında duygularını ve yaşantılarını katmadan objektif olarak değerlendirme yapabilen insan sayısı oldukça azdır. Bu nedenle insanın kendini tanımlarken kullandığı ifadeleri gerçekten öyle olduğu için mi yoksa insanlar onu öyle algılayıp öyle davranır hale getirdikleri için mi kullanıyor farkına varması lazımdır. İkinci olarak da bazen bir önceki durumun tam tersi olabilir ve insan kendini olduğundan farklı görebilir. Böyle bir durumun söz konusu olması halinde de kişi bakış açısına güvendiği insanların görüşlerini değerlendirme yoluna gidebilir.
Üçüncü olarak kendini tanıma anlamında psikoterapi alması da faydalı olabilir. Farkındalık terapileri kişinin kendisinin ve yaşadıklarının farkına varması ve bütün bunları anlamlandırması anlamında oldukça faydalıdır. Bu konuda eğitim almış- uzman birisinin desteği de kendisini tanıma yolunda kişiye oldukça mesafe katettirecektir.
Dördüncü olarak bu adımların ardından kişinin kendinin farkına varması ile ilgi ve yeteneklerinin de farkına varması söz konusu olacaktır. İlgi ve yeteneklerinin farkına varmasıyla kişi mevcut durumunu değerlendirmelidir. Yaptığı iş veya okuduğu okul ilgi ve yetenekleri doğrultusunda mı yoksa ilgi ve yeteneklerinden oldukça farklı mı? Bu nokta önemli çünkü ilgi ve yeteneklerin aksine işte çalışmak ya da okulda okumak akıntıya kürek çekmek gibidir. Hem zordur hem de zamanla insanın daha fazla kürek çekmeye takati kalmaz ve zoraki vardığı noktadan ileriye gidemez. Halbuki ilgi ve yetenekleri doğrultusunda işte çalışsa ya da okulda okusa akıntı ondan yana olacak ve hedeflerine umduğundan daha kolay ve daha çabuk varacaktır. Burada şöyle bir durum söz konusu olabilir. Kişi tesadüfen bir işe başlamış orada yıllarını geçirmiş ve geldiği noktada o işin kendine göre olmadığını fark etmiştir ancak onca yılını boşa harcamış olmamak için devam ediyordur. Kişiye düşen bu durumda kendini değerlendirmesidir. Şayet yaptığı iş gerçekten kendisinden tamamen farklı ve artık eziyet halini alan bir iş ise alternatiflerini araştırmalı, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bir iş bulduğunda ise makas değiştirip o yolda devam etmeye çalışmalıdır. Ancak bunu göze alamıyorsa ya da ilgi ve yeteneği olan konular kişinin iaşesini karşılayabileceği bir kazanç getiremeyecek durumda iseler o zaman da daha az uyku, daha az tv, internet ile iş dışındaki zamanlarını söz konusu konu üzerinde çalışarak geçirebilir. Her halükarda ilgi ve yetenekleri doğrultusunda profesyonel ya da amatör bir şeyler yapması kendini iyi hissetmesine, yaptığında ilerlemesine ve nihayetinde insanlara faydalı olabilecek çok sayıda hizmet ya da ürün üretmesine sebep olacaktır ki bu da varlığı anlamlandırmada önemli bir adımdır.
Beşinci ve son olarak kendini tanıma ve kendiyle sağlıklı iletişim kurma yolunda kişinin okumalar yapması çok önemlidir. Öncelikle kainatı okuması, kainatı okumak için de gezmesi, mekanlar, toplumlar, kültürler ve insanlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olması lazımdır. Sonrasında insanları okumak da önemlidir. İnsanları okumaktan kastım çevremizde olan ya da olmayan ancak bir şekilde hayat yolunda yolumuzun kesiştiği insanları tanımaya, anlamaya, söylediklerine kulak vermeye, yaşadıklarından tecrübeler devşirmeye çalışmak da kişinin kendini tanıma yolunda oldukça faydalanabileceği bir okuma türüdür. Son olarak da hepimizin bildiği kalemden kağıda dökülmüş metinleri okumak ama özellikle de en çok ihtiyaç duyduğumuz, en çok faydalanabileceğimiz ana kitaplarımızı tekrar tekrar okumak bu yolculuğun olmazsa olmazıdır.
Bütün bunlara dikkat edilerek bir yola çıkılırsa kısa zamanda insan aldığı mesafeye kendisi de şaşıracak ve vardığı noktadan mutlu olacaktır diye inanıyorum. Bitirirken bir noktanın tekrar altını çizeyim istiyorum: Kişi kendini tanımadan, kendini bilmeden kendiyle doğru bir iletişim kuramaz. Kendiyle doğru bir iletişim kurmadan kurduğu diğer bütün iletişimler de zaman zaman doğru olma ihtimalleri olsa da hep yarım ve eksik kalacaktırlar ki bu da bir insanın mutsuz olması için çok yeterli bir sebeptir. Dolayısıyla mutlu olmak için kritik nokta kişinin kendini tanımasıdır.
Mehmet Dinç'ın Yazısı.