Sinema, Hakikati Anlama Çabası
Mehmet Nişancı
Sanat, insanın ilahi olana manevi bir yolculuğudur. Hem sanatkarın hem de muhatabı insanın yolculuğu. Bugün maruz kaldığımız Hollywood ve türevleri olan, adına sinema denilen ama bizim diyemeyeceğimiz seküler kültür müsveddeleri bizi hakikate değil maalesef; esfele safiline yani aşağıların aşağısına doğru çekiyor. Çekilen filmler bizde kendi derunî yolculuğumuz konusunda soru işaretleri oluşturuyor ve hakikat ile ilişki kurmamızı sağlıyorsa o zaman bir sanat eseridir.
Tarkovsky, Bresson, Parajanov, Mecidi, Semih Kaplanoğlu gibi usta yönetmenlerin filmleri varlığın, var olmanın anlamına dair kazı çalışması yaparken bizleri uyandırma çabası gösteriyor.
Örneğin Babek Ahmedi, Tarkovski’nin “Kurban” filminden bahsederken şöyle diyor: “Kurban, kuru bir ağaca günde iki kez su vermekle dünyanın değişebileceğini anlatan bir öyküdür.” (Babek Ahmedî, Andrey Tarkovski Sineması, s. 133, Küre Yayınları) Ya da Enver Gülşen’in, Semih Kaplanoğlu’nun Bal filmi için şu ifadeleri sinemaya dair bize ipuçları verebilir: “Bal, Yusuf Üçlemesi’nin ilk iki filminde olgunluk ve gençlik dönemlerini gördüğümüz Yusuf’un çocukluğuna odaklanıyor. Zamanda “geriye” doğru giden “Üçleme”, insan denen varlığın hakikatine temas etmek için, her seferinde biraz daha derine iniyor.”
GENÇ'ın Yazısı.