Kahramanlar Yalnızca Tarihi Figür Değildir
Site Özel
2149 okunma
Mehmet Mahir Beyşehirli
Zulüm, çağlar öncesinden bugüne gelen bir insan hastalığıdır. Tarih, hayatın getirdiği imtihanları, oldum vehmine kapılarak kendilerini insanlardan üstün gören zalimlerin hikâyeleriyle doludur. Bu yazıda sizlere zulüm kavramının etimolojisini ve tarihteki örneklerini anlatmayacağım. Aksine halen devam eden bir zulmün, bir zalimliğin, bunun karşısında ise bir kahramanın hikayesini sizlere anlatacağım.
Mehmet Ali Öztürk, Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı, bir iş adamı. Tarihler 2012 yılını gösterdiğinde Esed bütün zalimliğiyle Suriyeli mazlumları kırıp geçirirken, Suriye’den gelen görüntüler, orada yaşanan dram, hepimizi üzdüğü gibi onu da üzmeye başlıyor. Bu üzülmenin tek başına yeterli olmayacağını düşünüyor ve birkaç arkadaşıyla birlikte bir yardım derneği kuruyor. Bu dernekle birlikte Suriyeli mazlumlara, maddi ve manevi yardımlar yapabileceklerini düşünüyorlar ve gerçekten öyle de oluyor. Kısa sürede dünyanın birçok yerinden, mazlumlara yardım etmek isteyen hayırseverlerin yardımlarını, Suriyeli mazlumlara ulaştırmaya çalışıyorlar. Tabi Mehmet Ali Öztürk, bu yardımları bizzat kendisi götürmeyi tercih ediyor. Oradaki mazlumlara maddi yardımlar yapmış olmanın yanında, bir diğer amacı manevi yardımlarla da onlara destek olmak. Orada yetim kalmış Müslüman çocuklara eğitim imkânları sağlıyor, ailesi şehit olmuş kimsesiz yaşlılara darülaceze görevi görecek evler kiralayıp onlarca yaşlıya gıda ve temel bakım malzemeleri karşılıyor. Onları bu zalimin zulmünden mümkün olduğunca korumaya çalışıyor. Anlayacağınız büyük mutasavvıf Ahmet Haznevi’nin torunlarına, Türkmen, Arap, Kürt; Müslüman yahut farklı dinlerden olmalarına bakmaksızın yardımlar götürüyor. Bu yardım işleri o kadar hayırlı yankılar buluyor ki Afrikalı mazlumlarında elinden geldiğince imdadına yetişmeye çalışıyor. Yani anlayacağınız hayatına Mersinli bir iş insanı olmanın yanında; yetimlerin babası, mazlumların hamisi ve zalimlerin karşısında dik duran bir insan olarak devam ediyor. Tabi Mehmet Ali Öztürk’ün, hepimizin olduğu gibi, sorumlu olduğu, karınlarını doyurması gereken bir ailesi var. Bunun için hem mazlumlara daha fazla yardım edebilmek hem de ailesinin iaşesini karşılayabilmek için kendi işlerini yapmaya devam ediyor.
Tarihler, 2018 yılının Şubat ayını gösterdiğinde, işleriyle alakalı Birleşik Arap Emirlikleri devletinde düzenlenen, dünyanın bir çok ülkesinden katılımcıların buluştuğu, anlayacağınız evrensel bir gıda fuarına, eşiyle birlikte gidiyor. Fuarın ikinci günü eşiyle otelde kaldıkları esnada eli silahlı, yüzü maskeli ve sivil giyimli yaklaşık 15-20 kişi Mehmet Ali Öztürk ve eşinin etrafını sarıyor. Onları konakladıkları odaya götürüyorlar. Burada bir yandan sorguluyorlar diğer yandan odayı arıyorlar. Size daha çarpıcı bir şey söyleyeyim; bu olaylar BAE’nin merkezinde bir otelde ve gündüz saatlerinde gerçekleşiyor ve bu insanlar ne BAE askeri ne de BAE polisi. Ne olduklarını sizin çok iyi anladığınızı düşünerek devam ediyorum. Mehmet Ali Öztürk ve eşini herkesin gözleri önünde bir arabaya bindiriyorlar ve bilmedikleri bir yere götürüyorlar. Burası tahminen BAE çöllerine kurulmuş bir işkencehane. Burada Mehmet Ali Öztürk ve eşini sorgulamaya başlıyorlar. Sonrasında eşini serbest bırakıyorlar ve uçakla İstanbul’a gönderiyorlar. Eşinin bağırmalarına ve yardım istemesine rağmen Mehmet Ali Öztürk’ü bırakmıyorlar. Ve zulümler başlıyor…
Mehmet Ali Öztürk’e bizim aldığımız haberlere göre yaklaşık 32 gün bilfiil işkence yapıyorlar. Bu işkenceler sırasında öyle anlar oluyor ki Mehmet Ali Öztürk dayanamayıp bayılıyor ama bu zalimler yüzüne su çarpıp ayıltıp işkencelere devam ediyorlar. Şimdi haklı olarak şöyle bir soru sorabilirsiniz; "Böyle bir insandan BAE devleti ne istiyor ki böyle bir zulmü ona reva görüyor?". Cevabı çok basit. Hedefleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Cumhurbaşkanımızı Mehmet Ali Öztürk’ün şahsında yargılamak. Amaçları, çok net bir şekilde, Mehmet Ali Öztürk’e "Türkiye Suriye’de DAEŞ’e yardım ediyor" dedirtebilmek. Bunu videoya çekerek dünyaya servis etmeyi ve genelde devletimizi, özelde ise Cumhurbaşkanımızı dünyaya, terör finansörü olarak göstermeyi amaçlamaktalar. Burada önce Allah’ın yardımı sonrasında ise Mehmet Ali Öztürk’ün vatan sevgisi onların ellerini kollarını bağlıyor. Bu vatansever ve hayırsever insan tüm zulümlere rağmen bu sözü söylemiyor, böyle bir şeyin olmadığını ısrarla tekrar ediyor, devletini ve cumhurbaşkanını koruyor. Fakat zalim durmuyor. 32 günlük işkenceden sonra Mehmet Ali Öztürk’ü mahkemeye çıkarıyorlar. Ona Türkçe bilmeyen bir tercüman veriyorlar. Bununla yetinmiyor, avukatını mahkemeye almıyorlar. Anlayacağınız kurgu bir mahkeme ile ifade ve savunma hakları kısıtlanan Mehmet Ali Öztürk’ü, müebbet hapis cezasına çarptırıyorlar. Şu anda yaklaşık 3 yıldır BAE devletinin zindanlarında, zaman zaman işkence görerek fakat hiçbir zaman ülkesini savunmaktan ve zalime dik durmaktan vazgeçmeyerek bir hayat sürüyor.
Şimdi bizler tek suçu (!) Suriyeli mazlumlara yardım etmek olan ve vatanını sevdiği için işkencelere maruz kalmayı göze alan bu insanı unutacak ve sesimizi yükseltmeyecek miyiz? Tabii ki hayır. Mehmet Ali Öztürk BAE zindanlarından ve işkencelerinden kurtulduğu ve vatanına döndüğü güne kadar ses vermeye devam edeceğiz. Sizleri de bu sese ortak olmaya davet edeceğiz. Şunu unutmayın arkadaşlar zalim zalimliğini yapar, cehennemi boylar; mazlum mazlumluğunu yaşar, Allah’ın mükafatıyla içi ferahlar, peki ya ne zalim olan ne de mazlum olan bizler ne yapacağız? Susacak mıyız? Yoksa esaslı bir sesle bu mazlum ve hayırsever, Müslüman Türk insanının sesi mi olacağız? Kararı vicdanlarınıza bırakarak, sizleri ve Mehmet Ali Öztürk’ü Allah’a emanet ediyorum.
GENÇ'ın Yazısı.