Dergimizin editörü Süleyman Ragıp Yazıcılar ile Okur Dergisi Editörü Yusuf Temizcan üç aydır bu köşede samimi, gerçekçi ve tatlı sohbetler ediyor. Sıcak bir sohbet kıvamında, uzunca bir nehir söyleşi arzu ediyorlar. Biraz ferahlamak, biraz sıkıcı gündemlerin dışına çıkmak ve biraz da kafa dağıtmak isterseniz güzel bir söyleşinin sizleri beklediğini söyleyebiliriz.

Herkes Etki Alanını Güzelleştirmeli

Genç 13 yılı geride bıraktı abi, şu an 14. yılında. Binlerce yüreğe dokundu, temiz bir mazi bıraktı, harika işlere imza atıldı… Peki yorulmadınız mı? Sıkılmadınız mı?

Sevgili Yusuf, sözlerin ancak şükrümüzü, hamdimizi artırır; sonsuz şükürler ve nihayetsiz hamdler daima Allah’adır. Güzel bakıyorsun ve güzel görüyorsun, tebrik ve takdirlerin de bu manada anlamlı, inşallah bahsettiğin gibi olmuştur.

İnsanız, elbette ki yoruluruz. Fakat yorgunlukların sonunda “yorulduğumuza değdi” diyebiliyorsak, o yorgunluk bize şifa olur, rahmet olur. Malumun, Arapça yazılış manasında, “zahmet” kelimesi ile “rahmet” kelimesi arasında sadece bir nokta fark vardır. Bu bir bakıma zahmet ve rahmet kardeştir demektir, zahmetin ardından rahmete uğrayacağımızın işaretidir. Diğer yandan, her zorlukla beraber birçok kolaylığın da olduğunu buyuruyor Rabbimiz, adeta bizlere “çabalayın, uğraşın, mücadele edin, tüm zorluklar hayra, berekete, güzelliğe gebedir” telkini yapılıyor. İşte bu anlayışla, GENÇ ailesi olarak geride kalan 13 sene boyunca belki de çok yorulduk, çok zahmetli günler geçirdik, lakin hamdolsun bitkinlik, heyecansızlık, şevksizlik manasında bir yorgunluk içine hiç düşmedik. Yaptığımız işi severek, özenerek ve inanarak yapıyoruz.

Hâsılı, tatlı yorgunluklar içindeyiz, ümidimiz, sevdamız dipdiri. Ve bu koşturmaca içinde sıkılmaya vakit bulamıyoruz, sıkılmayı adeta mesleğimize, çalışmalarımıza bir ihanet olarak görüyoruz. Ve ayrıca, sıkılmamak için, daima yenilikçi, değişimi seven, icat çıkarmaktan hoşlanan, farklı şeyler denemekten korkmayan bir anlayışla dergiciliği yürütmeye çabalıyoruz.

Dergiciliği dijitalleşen dünyada hâlâ önemsiyor musunuz?

Esas olan muhtevadır, söz medeniyetinin çocuklarıyız, dergiciliği şekilden ziyade “sözün ve mananın bayraktarlığı” olarak görüyoruz. Bu anlamda dijitalleşen dünyada da şekil, form, tarz, araçlar vs. değişse de “söz ve mana” daima temel yerini koruyacaktır. Biz nitelikli bir muhteva ortaya koymaya devam edeceğiz, bunun dijital yansımaları hususunda da akıllı, pratik, verimli ve gerçekçi adımları planlayacağız. GENÇ bazı dijital platformlarda son bir yılda en az üç yüz bin indirildi. Sevindirici bir teveccüh bu, dileriz dijital dünyada da daha etkin bir biçimde yer alırız.

Bu işleri bırakıp bir köşede sadece yazarlık yapmak istemez miydiniz abi? :)

Her şey nasip, hakkımızda neyin hayırlı neyin şer olacağını bazen net bilemeyiz, dileriz her daim hayırda yürürürüz, güzel yaşayıp güzellikleri çoğaltırız. Yazarlık da bir araçtır, amaç hâline gelirse belki de hata ederim, tahmin ettiğim gibi olmaz. O yüzden dileğim, hangi pozisyonda, hangi durumda olursam olayım, iman ve salih amel derdinden ayrılmadan bir yol tutayım.

Her Şehre Bir Ali Hoca Lazım

Aralık ayında yine yollardaydık. Selim Tiryakiol ve sizinle birlikte Ankara - Yozgat - Çorum - Bartın hattında programlar ve buluşmalar yaptık. Pek çok güzel hatıra kaldı geriye ama birkaç madde ile nelerin dikkatinizi çektiğini sorsam?

Yol, yol arkadaşlarıyla güzel. Yoldan önce yol arkadaşı gelir, bu manada herkese hayırlı dostluklar, arkadaşlıklar dilerim. Dünya dostlarla güzel, dostlarla anlamlı. Çıkılan her yolculuk da esasında güzel insanlarla değerleniyor, kıymetleniyor.

Bizi yola düşüren, Yozgat’ta GSB’nin Gençlik Merkezi Müdürlüğünü yapan Ali Sapmaz Hocamız idi. Kendi etki alanı içinde daima hayırlar peşinde olan, yüce gönüllü bir zat. Tek bir gencin daha gönlüne girebilmek için fedakarca koşturuyor, her vesileyi fırsat bilip güzelliğe dönüştürmeye çalışıyor. Onun hâline gıpta edip, davetini nimet bilip yola düştük. Her şehre bir Ali Hoca enerjisi, diriliği, ümidi lazım. Zaten çoğunlukla da öyle oluyor, bir kişinin alevi, binlerce yüreği yakıyor, ateşliyor.

Bartın’da da üniversiteli arkadaşlarla bir araya geldik. İnsani Değer ve Medeniyetler kulübünün içinden Hilayda Zengin Kardeşimiz “keşke buralara gelseniz” dedi, samimiyetle çağırdığı için kıramadık, yola düştük. Bunu şu yüzden söylüyorum: Genç bir arkadaşımız, “ben ne yapabilirim ki” demiyor, niyet ediyor, kendince uğraşıyor, üniversiteyi hazırlıyor, bir bakıyor sonunda çok manalı, geniş katılımlı bir program olmuş. Her iki yolculuğun da özeti, inanırsak ve istersek, kendi etki alanımızda birçok şeye vesile olabileceğimiz mesajıydı benim için.

Hani hep “büyük resme bakmak lazım” denir ya, bir açıdan doğrudur, dünyanın gidişatı nasıl, zamanın ruhu nereden esiyor, zemin nasıl şekilleniyor, firasetle tahlil etmek gerekir. Lakin büyük resme bakarken, küçük resmin ince işçiliğini yapmazsak, kendi etki alanlarımız içinde hassas bir şekilde hayırları kovalamazsak, büyük resme bakmak muhtemelen sadece gönlümüzü daraltıp, içimizi bunaltacaktır. Kendi etki alanlarındaki küçük resimleri sevgiyle, sabırla, merhametle, anlayışla, inançla, gayretle, ince dokunuşlarla vs. süsleyebilenlere ne mutlu.

Sosyal Medya Perhizi

Bir ara sosyal medya orucuna başlamıştınız abi. Bir ay boyunca tüm sosyal medya mecralarından uzaklaştınız. Ara ara yeniden yapmayı düşünür müsünüz?

Ne güzel olmuştu sahiden. Sosyal medya perhizi idi bir bakıma. Çocuklardan yaşlılara, kasıp kavuruyor dünyayı, adeta online olmadığımız an, sosyal medyaya bakmadığımız zaman, sanki yaşamıyormuşuz, sanki dünyadan kopmuşuz gibi bir his içindeyiz. Ölçüyü kaçırdık, bedelini ödüyoruz. Bu konuda kim iradesine hakim olabilirse, kim ölçülü hareket ederse, büyük bereketini görür, buna eminim. Hâsılı, ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz demiş eskiler, sosyal medya konusunda ölçüyü aşmamak için kendi adıma elimden geleni yapacağım, aksi takdirde içten içe kuruyacağız, sığlaşacağız. Tercih bizim, hayat da zaten tercihlerimizden ibarettir.

Yusuf Soruyor, Süleyman Ragıp Cevaplıyor

Dilsiz filmini nasıl buldunuz abi, çok kısa kanaatlerinizi alsam?

Beni epey etkiledi. Başrol oyuncularının performansı güçlü idi. Senaryoyu başarılı buldum. Sedat Anar, Osman Doğan gibi tanıdık isimleri görmek güzeldi. Müzikler duygu doluydu. Tüm sevdiklerimin izlemesini şiddetle arzu ederim.

Roman ya da öykü yazmayı düşündünüz mü? İleride bu alanda eserler görebilecek miyiz sizden?

Büyük üstadım Peyami Safa ile derinden bir kalp bağım vardır. Kendimi üslupta ve yazıda onun çırağı olarak görürüm, kaleminden çokça istifade etmeye çalıştım. Fatih-Harbiye romanından ilhamla, Esenler-Norveç isimli bir kitap yazmayı düşünmedim değil, bakalım nasip olur mu.

Sırf isminden dolayı 5 bin satış garantisi veriyorum :)) Peki şiirler? Artık yenilerini göremiyoruz, şiire küstünüz mü? :)

Şiir bana küstü. :) Geliyor aslında, gelecek diyeyim ya da. Dernek işleri sanırım şöyle içime sakince bakacak fırsat bırakmıyor, ondan olsa gerek...

Süleyman Ragıp Soruyor, Yusuf Cevaplıyor

Kudüs’e ne zaman ve niye gideceksin?

Kudüs’e gitmek en büyük arzularımdan biri, niyetimizi aldık ya nasip diyoruz abi. Kudüs bizim ikinci mescidimiz, kutsal topraklarımız, canımız… Oraları sahiplenmenin önemli bir adımı ziyaret etmekten, varlığını bizzat hissetmekten geçiyor.

Çevirisi yapılsa ne güzel olur dediğin bir kitap var mı?

ABD ve İngiltere’de iyi yazı nasıl yazılır üzerine çok iyi kitaplar çıkıyor, hepsinin çevrilmesini isterdim. Bir de Oxford’un “Very Short Introductions” serisi çok iyi, o kitaplar bir an önce çevrilse ne iyi olurdu.

OKUR Dergisi’ni ısrarla almayanlar var, onlara ne demek istersin?

Samimiyetle söylüyorum çok şey kaçırıyorlar, hemen alsınlar :) Almakla kalmasınlar yazı göndersinler, söyleşi yapsınlar, mutfağına girmeye talip olsunlar :)


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.