Anlamlandırdığın Hayat Sendedir, Senindir!
Site Özel
2741 okunma
Nurcan Doğan
Filozoflar dahil tüm insanlığın aradığı, anlamlandırdığı tüm olgular, tüm kavramlar; bilinmezi ortadan kaldırma çabasıdır. Bilinmezlik bizi tedirgin eder. Onun için bir yola çıkınca varılacak yere ne kadar sürede gidilecek, bir kitaba başlayınca kaçıncı sayfada bitecek önemlidir. Sonu bilmek bizi güvende hissettirir. Atılan adımlardan emin olmak isteriz.İnsan yapısı sonsuzluğu ve sınırsızlığı kaldıracak özellikte değildir.İnsan sınırlı bir varlıktır, sonludur. Sınırlı bir varlığa sınırsızlığı yüklemek, denize girip ıslanmayı istememek kadar anlamsızdır.
Var olan bu sınırlılık, yalnızca insanın eylemlerindeki acizlikten, yaradılışındandır. İnsan bu sınırlılığının yanında düşünce nimetine sahip bir varlıktır. İnsanın sınırlı bir varlık oluşuna dair söylediklerimiz düşünce eyleminin, düşünceye dair sınırları zorlama isteğinin sonlanması gerektiği anlamına gelmez. Bilakis biz ötelere aitiz, fikir ve hissiyatlar ile sırların ve sınırların ötesine varmak üzere sarf edilen her an fıtratımıza en uygun olandır. Bu yüzden düşünmek nimeti bizdedir, en çok bize yakışır. Alt sınırı muhakkak var olan düşüncenin üst sınırı yoktur.
Hayatın temeli düşüncedir. Descartes’e atıfla ve ona ek olarak; "Düşünüyorsak varız ve insanız" diyebiliriz. Düşünce yoksa anlamda yoktur, farkındalık da… Bazen bir konu veya olgu hakkında "Ne tam bir tanım üzerinde ittifak edilmiştir, ne de yapılan tanımlar tam olarak karşılığını bulmuştur" denir. Esasında bu neredeyse var olan tüm kavram ve olgular için geçerlidir diyebiliriz. Çünkü algı ve anlama yetisi her insanda farklılık arz eder ve bu durum düşünce farklılıklarına yol açar. Var olan düşünce farklılıkları hayatta bir sürekliliğin, dönüşümün, canlılığın varlığını gösterir. Ayrıca bir ötekinin varlığı anlamsal farkındalığı da beraberinde getirir. Hayatı anlamlandırma seyrinde düşünce farklılıkları; yemeği tatlandıran, lezzetli hale getiren baharat gibidir. Lezzetini koruyan her yemek hissederek, hakkını vererek, varlığının farkındalığıyla yenmeyi hak eder.
Anın içinde, anda olmak, hissederek yaşamak hayata verilen değerin de göstergesidir. Hayata verilen değer, kişinin kendisine verdiği değerdendir. Varlığını hissederek, anlamlandırarak yaşamak,varlığını herkese hissettirerek yaşanmış bir hayatı getirir. Evreni, varoluşu, varlığın kaynağını anlamlandırma çabası insanın kendi benliğini anlamlandırma çabasıdır.
Hayatta anlamlandırdıklarımızla yaşarız, hissettiğimiz ve anlamlandırdığımız bizde kalır. Anlamlandırmadığımız her durum sıradanlıktan ibarettir, izi ve yansıması yoktur.
Anlamlandırılan hayat ile gerçek bir eser ortaya konabilir ve bu eserin çağlar ötesine hitap edişi de böylece mümkündür. İnsanlığın varoluşuyla başlayan doğayı anlamlandırma, gerçeğin bilgisine ulaşma ve doğaya egemen olma isteğinin sonucunda ortaya çıkan bu eserlerle doğru veya yanlış kanaatlere ulaşılır. Bununla beraber doğru da olsa yanlış da olsa bu doğru ve yanlışlardan esinlenilerek yeni doğrulara ulaşılır. Böylece anlamlandırılmış hayatlar bir ışık kaynağı haline de dönüşmüş olur.
Büyük filozof Sokrates, öğrencisi Platon`un aktarımıyla "Sorgulanmamış hayat yaşanmamıştır." diyor. Buradan hareketle şunu söylememiz yanlış olmasa gerek: "Anlamlandırılmamış hayat yaşanmamıştır.".
Nurcan Doğan'ın Yazısı.