Türkiye’de sosyal medya son yıllarda adaletin işleyişinde önemli bir rol oynuyor. Hiç kuşkusuz, adaletin sembolize ettiği en önemli olgulardan biri “toplum vicdanı” denen kavram. Ülkemizde özellikle son dönemde birçok olayda “toplum vicdanı” milyonlarca insanın kullandığı sosyal medya üzerinden harekete geçmedikçe, bazı suçların cezasız kaldığını gördük. Yüreklerimizi dağlayan Rabia Naz ve baklavacı kardeşler örneğinde gördüğümüz gibi mahkemeler artık Twitter, Facebook ve Instagram gibi sosyal medya mecralarında kuruluyor. Bunun adalete sağladığı katkının farkındayız; peki ya götürdükleri? Sosyal medyadaki kitle duyguları ile mi hareket ediyor?

Sanki sürekli suçlu arayan bir tarafımız var. Misal, sosyal medyadan yayılan bazı yalan haberler:

MEB’e Yapılan Karalama

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından hazırlanan kitapta Mahmut Tuncer’e atfedilen bir bölümün bulunduğu iddiası doğru değil. MEB’in kitaplarında böyle bir bölüm yok. Bu bölüm, Gün&Ay Yayıncılık tarafından hazırlanan ve yardımcı kaynak olarak satılan bir kitapta bulunuyor.

Tecavüz Değil; Sağlıksız Beslenme 

Yandaki fotoğrafın da, Afganistan’da 9 yaşında hamile kalan kız çocuğunu gösterdiği iddiası doğru değil. 2003 yılında Kabil’deki bir sağlık enstitüsünde çekilen fotoğraf, yetersiz beslenme yüzünden protein ve kalori eksikliği yaşayan çocuğu gösteriyor.

Peki çözüm ne? Herkes bunu soracak mutlaka.

Birincisi her habere balıklama dalmayacağız.

İkicisi herkes işini iyi yapacak: Özellikle adalet terazisini elinde bulunduranlar ve gazeteciler.

Üçüncüsü ve en önemlisi ise yalan haberin nihayetinde bir iftira, yalan, suç olduğunu bileceğiz.

Her ne kadar unutmuş olsak da, tam bununla ilgili Mecellede ve kanunlarımızda yer alan güzel bir ilke var:

“Beraatı zimmet asıldır.” Bir başka deyişle suçluluğu ispat edilene kadar herkes masumdur.

Yani mesela, hakkında bir suç isnadı olan kişi için düşünmemiz gereken ilk şey, o insanın böyle bir suçu işlemediği olmalı. Ta ki kişinin o suçu işlediği deliller ile ispat edilene kadar. Emin olun kafamız masumiyet karinesi ile çalışırsa daha az tufaya düşeriz.


Salih Yüzgenç'ın Yazısı.