İnternet Tamamen Kesildiğinde Ne Yapacağız?
Koronavirüs ülkemizde ilk görüldüğünde, tarihler 11 Mart’ı gösteriyordu. İlk yirmi gün, doğrusu çok farklıydı, çok başkaydı, bir nevi endişe, hayret ve şaşkınlık içinde olan bitenleri izledik. Genel manada, pamuk ipliğine bağlı hayatlarımız üzerine anlamlı sorgulamalar söz konusuydu. Hem ibret almak hem de daha önce pek farkına varmadığımız birçok şeyi derinden hissetmek için eşine az rastlanan şok edici bir imtihanla karşı karşıya gibiydik. Günlük düzenimiz, alışkanlıklarımız, rutin işleyişler adeta altüst oldu; sokaklar boşaldı, dükkanlar kapandı, neredeyse tüm beklentiler askıya alındı. Yavaşladık, sakinleştik, durgunlaştık. Bu demlerde, yüzümüzü kendimize, içimize döndük, bakışlarımızı sevdiklerimize, ailemize daha bir muhabbetle çevirdik, ne çok nimet içinde olduğumuzu daha çok hissettik. Bir yandan “ya salgın ilerlerse” diye tedbir ve tevekkül eşliğinde hayat sürdük, bir yandan da temassız yaşama pratiklerimizi geliştirdik. Evin imkanlarını keşfettik, hayata farklı açılardan nasıl bakacağımızı masaya yatırdık.
Sonrasında salgına da alışır gibi olduk, bizi her durumda hayata bağladığına inandığımız ve her türlü ihtiyacımıza sonsuz seçenekler sunduğunu düşündüğümüz “internetle” ilişkiler daha da ilerledi.
Üniversiteler, okullar, özel eğitim veren kurumlar hızlıca uzaktan eğitime geçti. Dernekler, vakıflar, STK’lar sanal mecraları daha aktif kullanmaya çalıştı, dört bir yandan “gelsene, güzel içeriklerimiz var” davetleri gelmeye başladı. Bireysel anlamda da kâh sanatçılar, kâh gazeteciler, kâh yazarlar, sosyal medyayı her zamankinden daha bir aşkla kullanır oldu, adım başı canlı yayınlara, çevrimiçi buluşmalara şahit olduk. Sihirli ve kurtarıcı kelimemiz “online” oldu. Adeta her alanda içerik patlaması yaşandı, hatta bıkkınlık derecesine dahi varıldı.
Son iki aydır, neredeyse her kuşaktan insanda internet kullanımının büyük oranda arttığını ve kota sorunları yaşandığını görüyoruz. Bir anlamda gerçek hayattan sanal hayata taşınır gibi olduk insanlık ailesi olarak. Zaten telefon bağımlılığımız ve sosyal medyaya olan bağlılığımız ileri seviyelerdeydi, salgın vesilesiyle daha da büyük bir girdabın içine düşer gibi olmaktan kurtulamadık.
“Nesi var bunun, çok normal, ne olmuş ki?” diyenler çıkabilir. Lakin biz böyle düşünmüyoruz, çünkü ölçüyü kaçırdığımız her meselenin daha ağır faturaları oluyor, acı tecrübelerle sabit. Bu manada birbirimize hayrı telkin etmekle ve tehlikelere karşı birbirimizi uyarmakla mükellef olduğumuzu düşünüyoruz.
Şu an net bir şekilde teknoloji zehirlenmesi yaşanıyor, aşırı internet tüketimi sebebiyle sosyal medyada kalplerimiz yıpranıyor, ruhlarımız bunalıyor. Koronavirüs vesilesiyle insanlığımızı sorgulamıştık, hayatlarımıza mana katmaya doğru adım atmıştık, küçük şeylerin farkına varıp kıymet bilmeye doğru yol tutmuştuk, bir nevi eşsiz kazanımlardı bunlar. Lakin artan sosyal medya salgını vesilesiyle tüm kazanımlarımızı kayba dönüştürmekten korkuyoruz, çünkü böyle bir sisli zemin söz konusu, çok kaygan ve son derece kaypak bir sanal dünya ile karşı karşıyayız. Bizi öyle içine çekti ki bu sanal dünya, yarın internet tamamen kesildiğinde, bambaşka trajediler, endişeler ve sosyal problemler yaşanacak gibi duruyor.
Hayal edin, eğer internetle ilişkilerimiz orantısız ve ölçüsüz bir şekilde devam ederse, sağlıksız boyutları da, yakın gelecekte bir teknovirüs sebebiyle internet tamamen kesildiğinde, normal hayata, varlığın sadeliğine ve kendi özüne dönmekte zorlanacak milyonlarca insanla karşı karşıya kalabiliriz. Bir bakıma, “internete aşırı bağımlı ve sosyal medyaya sürekli bağlantılı” hayatlarımızın en dramatik çıktısı, “yapay insan” olacak gibi duruyor. Yapay yani internet olmadığında hayatının anlamını kaybedecek, tutunacak hiçbir dal bulamayacak, boşluk hissine gömülüp anlam ve değer yitimi sebebiyle kaosa sürüklenecek, kendine ve her şeye yabancılaşmış binlerce insan...
Bu sayımız “gelin geç olmadan biraz teknoloji perhizi yapalım”, “gelin sosyal medya kullanımımızı radikal şekilde azaltalım” çağrısıdır bir bakıma. Çok kıymetli katkılar var dosya bağlamında, istifadeli olmasını dileriz.
Temmuz ayında görüşmek üzere, muhabbetle...
Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.