Nurcan Doğan

Her gün onlarca haberle karşılaşıyoruz. Yüzümüzü güldüren, şaşkınlık uyandıran, öfke duyurtan, hüzünlendiren… Gün geçmiyor ki yeni bir haberle karşılaşmamış olalım. Bu durum yaşamımızın bir parçası olmuş durumda. Hatta bazen takip etmekte zorlanıyoruz. Bu yüzden ara ara geçmiş yıllarda yayınlanan haberleri de okuyoruz. Geçenlerde geçmişte yayınlanan haberlere bakarken dikkatimi çeken bir haber oldu. 2018 yılına ait bu haber; bir üniversite öğrencisinin haberi. 2. sınıf öğrencisi olan bu kardeşimiz otostopla şehir şehir gezerek gelecekte doğacak çocuğu için öğüt topluyormuş. Bunun için sosyal medya çalışması bile başlatmış. Ayrıca gelecekte doğacak çocuğunun ismi de belli. Karşılaştığı herkesten topladığı öğütleri kitaplaştırarak çocuğunun 18. yaş gününde ona hediye etmeyi planlıyormuş. 
 
İlk bakışta gülümseten, belki hoşumuza giden bir haber. Evet, uzun yollar gidilmiş, emek emek işlenmiş, mühim bir hatıra. Bu hatıranın kıymeti baba için paha biçilemez; ama çocuk için bir kişisel gelişim kitabından öteye gider mi bilinmez. Bununla beraber akla gelen bir diğer mesele, babası tarafından oluşturulan kişisel gelişim kitabı niteliğindeki bu eseri okurken mi daha doğru bir hayat yaşayabilecek, yoksa yaşarken hissettiği mi çizecek yönünü bu yavrumuzun? Yani yazılanı yaşayarak mı, yaşarken yazarak mı? 
 
Sözün ucu kişisel gelişim kitaplarına gelmişken tebessüm ettiren şu cümleyi söyleyesi geliyor insanın; bu kitaplar kimin kişiliği ve kimin gelişimi olaki?  Madem her insan bir âlem, bir başka âlem, bir başka renk; o halde sarıyı mavi olmaya zorlamanın ne âlemi var? Sarı sarıyken güzel, mavi maviyken. Yok, eğer mesele sarıyı daha canlı bir sarı, maviyi daha bakılası bir mavi yapmaksa eyvallah. Orada da devreye bir öncü, bir rehber girmeli ki, yegâne öncümüz Resulullahtır. Onun önderliğinde çağlar ötesine uzanan özgün bir hikâye, bir eser bırakmanın güzelliğine mazhar olmak duasıyla. 


GENÇ'ın Yazısı.