Hissetmek de Yıldızlar Gibi Eskidendi
Site Özel
2065 okunma
Harun Önder
Eski olan, eskide kalan her şey çok güzel. Mektuplar gibi, daktilo sesi gibi, hissetmek gibi, insanlar arasında olan ilişkiler gibi. Filtre ve efekt kullanmadan gülüşlerin ve bakışların gerçek olduğu beğeni almak kaygısı gütmeksizin çekilmiş fotoğraflardaki samimiyeti ve samimi niyeti özlüyorum. Özlediğim sadece eski fotoğraflar da değil. Radyoda çalan, acısı nakaratına karışmış türküler, cevizle boyanmış kıl kilimler, çıra ışığında anlatılmış masallar, komşuların getirdiği odunla yakılan ateşte emekle pişirilmiş düğün yemekleri, sevgiyle toplanmış kır çiçekleri... Birçoğumuz bu saydıklarımın birisine bile dahil olamadık. Kulaktan dolma bir özlem belki bizimkisi.
Tütün kırmaya gittiklerinde ellerine yapışan akmanın tadıyla yedikleri domatesin kokusunu unutamayan büyüklerimizden duyduğumuz birkaç anı. Bu özlemin perdelerini aralayacak olursak hissetmeyi, sevmeyi, özlemeyi, gerçekliği kaybettiğimiz kanısına varıyorum. Bulmak için çabalayanımız da yok denecek kadar az. Tamam hissetmeyi, sevmeyi, beklemeyi elimizden aldınız. Papatyalarımızı, baharı ve şiiri sanallaştırıp elimize soğuk kelimeleri tutuşturmasaydınız keşke.
Baharın geldiğini bilgisayardan öğrenmek nasıl bir bahtsızlıktır? Eli çamura değmeyen, meyveyi dalından koparıp yemeyen bir çocuğun kalbi şefkati nasıl yakalayacaktır? Erimeye yüz tutmuş ruhlarımızı sevgi muhafazasına almakta geç kalmamalıyız.
Yaşamın hızlı bir parçası olmaktansa eski zamanların bir köşesine sinip sevdiğim insanlardan hasretle günlerce mektup beklemeyi yeğlerdim. Sabretmeyi kötü olaylara mahsus değil de sabredince güzelliklerin çıplak gözle görülebileceğini tecrübe etmek isterdim. Her bolluğun yanında bir kıtlığın meydana geldiğine inanıyorum. Çiçekli pazen kumaş aldı diye kocasına minnettar olan kadınların zamanından yüzüğündeki taşın boyutunu küçük bulup eşini ona buna şikayet eden hanımların zamanına geldik. Artık hissetmekten daha pahalı olmalı bize verilen armağanlar.
Uzun zamandır dağlarda açmış yabani çiçekleri koklamadım. Sanal alemden çiçek fotoğraflarının resmini beğendim, yağmurun sesini dinledim elektronik kayıtlarından. Ama hiçbir zevki hiçbir heyecanı elimle tutup gerçekliğini boylamasına okşamadım. Çünkü çok işim var(!) Neyse ki akıllı telefonum ve sınırsız internet bağlantım iyi ki var. En son ne zaman gökyüzüne baktım hatırlamıyorum ama iki dakika önce telefonum ekranına baktım mesaj gelmiş mi diye. Hep bir koşturmanın içinde zamansızlıktan şikayetçiyim. Bizim başımız klavyelere eğilmişken zaman yutabilir sevdiğimiz insanları .
Bugün, eğer hala geç kalmadıysanız, bildirimlerinize bakmadan önce en sevdiğiniz insanlara onları çok sevdiğinizi, onların sesini duymanın size güven verdiğini söyleyin. Söylemekle yetinmeyin, sarılın sımsıkı. Gördüğünüz ilk çiçeği iki kez koklayın. İkinci seferi benim için. Gece olunca yıldızlara ve ay dedeye çocukmuşçasına göz kırpın. Bugün bu konusunu toparlayamadığım yazıyı okuduktan sonra siz kendinizi toparlayın ve hissederek yaşayın. Sanal ortamlardaki paylaşım gücünüzü sokaktaki çocuklarla sıcak gülüşünüzü paylaşarak arttırın. Gökyüzüne mutlaka bakın.
Bugün eskiden olduğu gibi metalleşmemiş teknoloji ilerlememiş gibi sevin, özleyin, bekleyin, şükredin. Eskisi gibi, eskide kaldığı gibi...
GENÇ'ın Yazısı.