Kudüs Hasret Şimdi Bana
Site Özel
2763 okunma
Esra Şahin
İlk nasıl tanıdım seni? İnsan, insanla tanışır; insan imanla tanışır, bunlarla tanışma hikayesi olur da insanın Kudüs`le tanışma hikayesi olmaz mı hiç? Benim de bir Kudüs hikayem vardır. Evvela Allah`ın lütfusun bu hayattaki, en büyük nasiplerimdensin. Hayatımdaki anlamsızlığıma gelmiş, oturmuş, yakışmış, boşluğumu doldurmuş en güzel anlamsın sen. Her sevda bir doğum. Gelelim benim Kudüs hikayemin doğumuna. İçimde hiç bitmeyen bir hüzün vardı o günlerde. Ne yapsam geçmeyen ve sebebini bilmediğim bir hüzün. Bütün güzel hikayelerin, içten edilmiş dualar sonrasında yaşanacağına inanıyordum ve bu sefer içimdeki anlamsızlık için açmıştım ellerimi ve demiştim ki o gün: "Rabbim bir hüzün var içimde, sebebini bilmiyorum. Şayet o hüznün benim gelip göremediğim bir nedeni varsa bildir bana, yoksa da al bu hüznü gönlümden.". Uzunca bir müddet bu duayı ettim. İçimdeki sebebini bilmediğim hüzünde bir parça azalma olmadı, ben o duayı etmeye devam ettim ve bir gün arkadaşım daha evvel başvurmam gereken ama kayıt süresi dolmuş bir kamp davetiyle geldi yanıma. Bir kişilik boş yer olduğunu, hemen karar vermem gerektiğini söyledi. Kudüs kampı ama Kudüs hakkında ne biliyordum ki? Her Ramazan ayı bombalarla ekranlardan izlediğimiz Gazze`yi ve bir de Filistin`de ellerinde oyuncak olması gereken çocukların bombalara, silahlara karşı tuttukları o küçük taşı, o küçük çocukları temsilen Hanzala`yı. Toplasan kaç cümle yazabilirdim Kudüs deyince? Koca bir pişmanlık oturdu gönlüme ...
İnsan tanımadan sevemez. Sevmediğini de tanımak istemezdi. İşte benim hayatımı değiştiren, dönüştüren, yıllardır özlemini çektiğim ve dahi neyi özlediğimi bilmediğim o kutlu belde ile tanışma hikayem bu iki günlük Kudüs kampı ile başlamıştı. İki gün nasıl geçmişti hiç anlamamıştım. İki gün öncesine dek tanımadığım Kudüs`ü anlatan abladan ayrılırken neden yıllardır tanıdığım, çok sevdiğim, canımdan bir parçadan ayrılıyormuş gibi hissetmiştim, onu da anlayamamıştım. Kamp bitiminde sadece şu cümleyi söyleyebilmiştim: "Hayatım bu kamptan sonra Kudüs`ü tanımaya başladıktan öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılacak.". Bana Beytülmakdis`i anlatan ve beni yıllardır hasretini çektiğim diyarla tanıştıran bu sevdanın asıl kahramanı olan abla ise o gün bana ve arkadaşlarıma çok güzel bir sevdanın yollarını açmış ve demişti ki: "Hayatınız Kudüs`e gittikten önce ve Kudüs`e gidip oradan dönemedikten sonra olarak ikiye ayrılacak. İnanın ve iman edin.".
İnsan hangi sevdalara gebe, o kalbine ne gelip konacak, oturup bir ömür orada yerleşke kuracak bilmiyor ama o günden sonra anladım ki; Kudüs artık benim kalbimi kendisine mesken edinmiş en anlamlı şehirdi. Artık okumalara başlamıştım, yıllarca neden okumadığımın sızısını hissettiğim kitaplardan ilk ikisi Taha Kılınç`ın Kudüs Yazıları ve Yusuf el Karadavi`nin Her Müslümanın Ortak Davası`ydı. Fark ettim ki kalbimdeki bu güzel hasret ancak oralardan konuşunca hafifliyor, herkes oralardan konuşsun, oraları tanısın istiyorum. Birisine kitap alacaksam ilk Kudüs kitabı geliyor aklıma. Bu konuda sadece ben sevmeliyim kıskançlığı yapmıyorum. Çünkü biliyorum ki ne kadar çok insanın sevgisi, o kadar çok kurtuluş gayreti demektir.
Ben hikayemin başında söz ettiğim hüznümün sebebini Kudüs’ü sevip bildikten sonra anladım. Anlattı bana Allah, Anlattırdı o güzel kullarına. O hüzün ki; hayatımın en anlamlı hüznü. O belde ki; yeryüzünün cenneti ve bereketin merkezi. İlk bereketini bana dünyada tüm bu acılar yaşanırken ve acının kaynakları çok çeşitli iken ve ben nereden başlayacağımı bilmediğim bir zamanda bu soruma cevap olarak gösterdi. Kudüs`teki barışın tüm dünyadaki barışın muştusu olacağını öğreterek büyük bir istikamet belirledi hayatıma. Bir şeyi çok iyi biliyordum artık; Kudüs kurtulursa ümmet kurtulacaktı. Kudüs esirse, kutsalım esirse ne insanlık ne Müslümanlık özgür olamayacaktı. Nerede durmam gerektiğini göstermişti bereketin merkezi ve bana aynı yolda yürüyeceğim bir sürü yoldaşlar nasip etmişti. İnsan acısını anlayınca, Allah aynı acıyı kalbinde hissedenlerin yolunu birleştiriyordu. Zaten tüm yollar Allah’ındı. Mescidi Aksa da Allah`ın. Oranın yolları da. Geçenlerde birisi "Yola biletle gidilmez." demişti. Akabinde hemen aklıma "Sen niyet et, gerisini O`nun “Ol” emrine bırak." sözü geldi.
Hayat her zaman aynı seyrinde gitmiyordu. Kudüs’ü bilip tanıdıktan ve o Filistinlilerden teslimiyeti gördükten sonra bizzat kendi hayatımda kendimi ve sevdiklerimi Allah’a teslim etmem gereken, benim için hayatımın o zamana kadarki en zor imtihanı baş göstermişti. Mesele annemdi ve onun için doktorlarca pek de kolay olmayan ameliyatı ve ameliyat sonrası tedavi süreci. Ne zaman bir çıkmazın içinde hissetsem kendimi, Kudüs tuttu elimi ve çıkardı o ümitsizlik girdabından. Hiçbir şey yapmak istemediğim o günlerde sadece Kudüs için bir şeyler yaparken unutuyor ve başka bir dünyanın, benim küçük dünyamdan hariç bir başka dünyanın olduğunu anımsıyordum. İçinde Kudüs olan her şey bana merhem oluyordu.
Hülâsa; Kudüs bir okuldu ama öyle bir okul ki hüzünlendirirken güldüren, bana hep sabır ile çalışmayı ve Filistinlilerin gösterdiği teslimiyeti fısıldayan. On altı yıllık eğitim hayatımda benim en özel okulum hep Kudüs olacak. Hâlâ gölgesinde bedenen bulunamadım o şehrin ancak insan olmak istediği yere aitti değil mi?
Geceleri Kudüs’ü görmek için uyuyorum. Çok özlediğimde rızıklandırılıyorum bazen, Elhamdülillah Rabbime. Sana gelemesem de, gölgende bir ağacın altında, Hz İbrahim’in, peygamberler peygamberinin, mekanında bulunabilmenin, Hz Musa’nın Rabbiyle konuştuğu o sokaklarda yürümenin ve efendimizin ayak izlerinin bulunduğu yerlerde bulunmanın duasıyla, umuduyla, yaşamaya, aldığım her nefese Elhamdülillah diyorum. Elhamdülillah, yerin ve göğün, Aksa`nın sahibine. Sen en güzel hasretsin göğsümüzde taşıdığımız.
GENÇ'ın Yazısı.