Bu bayramı köyümüzde geçirmek nasip oldu. Hem hava değişikliği hem akrabalarla ile muhabbet anlamında bayağı bereketli geçiyor. Her Kurban Bayramı olduğu gibi bu bayramda da en azından bizim köyümüzde alışkanlığa dönüştüğünü gözlemlediğim ve bundan yoğun endişe duyduğum birçok muhabbete rast geldim. Bunlardan birisi de kimin kurban kesip kesmediği idi. Belki bilenler vardır, kim kurban kesmiş, ne kesmiş, neden büyükbaş ya da küçükbaş kesmiş gibi birçok sual tanıdıklar arasında cevaplanmaya çalışılır. “Ufak” bir detay ile, muhatabın gıyabında… 

Ne yazık ki bu bayramda da kulaklarım işitmiş oldu bu sözleri. Ardından beynimde işlenmiş, gönlümde yer edinmiş oldu. Her sene aynı sözleri duysam da bu sefer farklı bir şekilde tezahür etti bende bu konu. Kurban kesmeyi, ibadeti, diğer ibadetlerimizi düşündüm durdum. 
 
Az söz ile çok şey anlatmak niyetim. Bu kadar girizgah yapmış olsam da kelamımı kısa tutmaya gayret ediyorum. Ve şu esaslı soruya bir cevap arıyorum; bir ibadet olarak kurban kesmeyi diğer Müslümanlarda bu kadar sorgulayan ve “Şu kişi imkanı varken neden kesmemiş, bu kişi neden küçükbaş kesmiş?” gibi sorular üreten insanlar, aynı muhatapları için “İmkanı varken neden namaz kılmıyor, hastalığı olmadığı halde neden oruç tutmuyor?” gibi sualler ile niçin dertlenmiyorlar? Kurban kesmeyi diğer farz ibadetlerden ayıran husus ne? Maddi imkana dayalı olması mı, aynı şarta sahip hac ibadetinden daha ulaşılabilir olması mı? 
 
Sevdiklerimizin imanı ve inancı hakkında gerçekten dertlenmek istiyorsak tüm ibadetleri göz önüne almalı ve çözüm üretmeye çalışmalıyız. Aksi takdirde niyetimizi sorgulamak gerek diye düşünüyorum. 


Gamze Çakır'ın Yazısı.