Rabbim, Teşekkürler...
Hayrunnisa Güngör
Geçtiğimiz Ramazan ayında Rabbimin bir lütfu olarak, her zaman katılmayı çok isteyip fırsat bulamadığım tefsir halkasını takip etme imkanı yakaladım. İslami ilimlerde ve Arapça`da kendisini çok geliştirmiş Klinik Psikolog Reyhan Özyağlı, hanımlara özel dersler veriyordu. Lokman suresinde bir ayetten bahsederken söz şükür kavramına geldi. Ayette "Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Allah her şeyden müstağnidir." buyuruyordu Allahu Teala.
Reyhan Hanım meslekî bilgisinin de katkısıyla ayette geçen insanın kendisi için şükretmesine şöyle bir izah getirdi: "Düşünce yapımızın, zihin dünyamızın merkezine şükrü koymamız şart. Allah`ın bizim şükrümüze ihtiyacı yok. Ancak eğer ben şükrediyorsam hayata pozitif bakabiliyorumdur ve psikolojik olarak daha sağlıklıyımdır. Bu sebeple benim için gereklidir şükür."
Hemen bu yorumun bir sağlamasını yaptım. Gerçekten de sahip olduklarının farkında olan, Allah`ın kendisine bahşettiklerini gören insanların şükrettiğini ve kanaatkâr olduklarını fark ettim. Öyle insanlar da vardı ki onlardaki nimetlere sahip olmayı temenni ediyordum ama yanında şükretmeyi de diliyordum Rabbimden. Çünkü sahip olduklarının farkında olmadıkları gibi yakınmaya devam ediyorlardı. Allah`a karşı gösterdikleri şükürsüzlük, hayatlarında mutsuzluk olarak onlara dönüyordu. Güzel bakan güzel görür, bu kadar basitti.
Bir arkadaşım vardı, maşallah diyeyim, hayatındaki her şey çok yolundaydı. Sevgi dolu bir ailesi, başarılı bir eğitim hayatı ve maddi sıkıntılardan uzak, rahat bir yaşamı vardı. Bunlardan mahrum olduğumu söylemem nankörlük olur ancak kendimce bazı dertlerim vardı. Bu hayatta herkesin bir imtihanı olacağını da biliyordum. Rabbim "İnsanlar denenip sınavdan geçirilmeden, sadece "İman ettik." demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?" buyuruyordu. Sık sık düşünürdüm, benim bazı sıkıntılarım var, arkadaşımın ise yok. Belli ki o varlıkla imtihan ediliyor, ben yoklukla. Milyonlarca yürek tek bir soru: Hangimizin imtihanı daha zor? Önceleri buna net bir cevap veremezdim. Ama şükür kavramına bakış açısının insanın hayatına bu denli etki ettiğini öğrendikten sonra varlıkla imtihanın da en az yoklukla imtihan kadar zor olduğuna ikna oldum. Sonra dünyam genişledi, bu defa kendimi nimetlerin içerisinde yüzerken görmeye başladım. Benim bu pozitif bakış açısına çok ihtiyacım vardı. Şükretmeliydim, şükreden evlatlar yetiştirmeliydim, şükrü yaymalıydım.
Reyhan Hanımın o dersinden sonra bir kâğıda "Bugün neye şükredebilirim?" yazıp çalışma masamın kenarına astım. Malum uygulamanın sorduğu "Bugün Allah için ne yaptın?" sorusunun "Bugün kendin için ne yaptın?" versiyonuydu bu şükür sorgulaması. Mesela geçen hafta Allah`ın insanları topluluk içerisinde yaşamaya ihtiyaç duyan varlıklar olarak yaratmasına şükrettim. Kalabalık aile sofralarını, bayram günlerini, arkadaş toplantılarını, cemaatle namazları bir düşünsenize. Yalnızlığı çok sevsem de -Allah korusun- ya bu yalnızlık mütemadiyen sürse? Bir lokmanın bile sevdiklerinde bambaşka bir tadı olduğunu bilmeden geçip gitseydik bu dünyadan ne yazık olurdu.
Bugün ise birkaç yıldır benden 3000 (üç bin) kilometre uzakta yaşayan ama bunu yalnızca birkaç saniye hissettiren dostum için şükrediyorum. Hatta öyle ki, zaman zaman "Allah`ım ben nasıl bir iyilik yapmış olabilirim ki bu kızın dostluğunu bana nasip ettin? Bu olsa olsa senin rahmetindendir." diyorum. Mutluluğumu da derdimi paylaştığı samimiyetle paylaşan, hayallerimin peşinden koşmam için cesaretlendiren, -gitgide doğru insanı tarif etmeye başladım- merdivensiz kaldığım kör kuyulara dalıp beni çıkaran, ağlarken güldüren/sevinçten ağlatan kardeşim için teşekkür ederim Allah`ım.
Dünya imtihanında bizi kendimize mahkum etmeyen, yanımıza eşler, kardeşler, dostlar yaratan Rabbimize hamdolsun.
"Size verilen her şey dünya hayatının geçici zevklerinden ibarettir. Allah katında olanlar ise daha iyi ve daha kalıcıdır. Bunlar iman eden ve Rablerine tevekkül edenler içindir." (Şura, 36)
GENÇ'ın Yazısı.