Eşref-i Mahlûkat Nedir, Bilmeli...
Site Özel
10938 okunma
Hatice Özmen
İnsan; eşref-i mahlûkat yani yaratılmışların en şereflisi. İlk insanın Hz. Adem (a.s)’den itibaren evreni anlama ve anlamlandırma çabaları sürmüştür ve bu gayret insan varolduğu müddetçe devam edecektir. Bu bağlamda insan, diğer canlılardan ayrılmaktadır. Eşreflidir insan hiç şüphesiz, fıtratını bozmaya kalkışmadığı sürece -ki bu o kadar kolay bir şey değildir- böyle kalacaktır; Hak ve halk nezdinde.
Peki fıtrat üzerine Kur’an-ı Kerim ne der, gözler önüne sermeli;
O halde sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel! Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. İşte doğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler. (Rûm/30)
Bütün gönlünüzle O’na yönelin, O’na saygısızlıktan sakının, namazı kılın ve şirke sapanlardan, dinlerini parçalayıp -her bir grubun kendindekini beğendiği- fırkalara ayrılanlardan olmayın. (Rûm/31,32)
Ayet-i kerimelerde beyan edilen olgu aslında çok açıktır. "Adem’e isimlerin tümünü talim etti." (Bakara/31) buyuran Rabb, insanın fıtratı üzerine öğrenebilme, anlayabilme gücünün olduğunu bildirmiştir. Mütalaa edildiğinde, insanın fıtratını beslemesi gerektiği kanısına varılmış olunmaktadır. İnsan fıtrat üzere tabiri caizse kodlanmış olduğundan bazı genelgeçer gerçeklikler dışında ayrıca bir kimlik arayışı içerisinde olur. Doğduğunda bir isim aranır ona işte o vakit onun adına tüm arayışlar bir isim ile başlar, bir nâme ile…
İnsan ağlayarak doğduğu hayata geçiş aşamasında konulan isim ile kuşanır. Ninniler ile uyurken, zihnini büyütür. Kimi zaman ağlamaya devam eder ve bilir ki insan acı çekmeden büyüyemez, yorulmadan üretemez. O, "Hiç akletmez misiniz?" sorusunun muhatabı ve düşünmesi ile kendisine değer biçilen mahlûkattır, okumadan bilemez. Böylece insan etrafına baktığında yaratılan varlıkları görüp, üzerinde düşünüp, fıtratının gereği olarak da sorgulayarak evreni anlamlandırmaya çalışır, bu duygu da insana var olma bilincini hatırlatır.
O, "Oku!" emrinin muhatabıdır. Okuma yazma bilmese bile inşirah bulan küçücük yüreği ile her mahiyeti ilmek ilmek işler. Fikirleriyle, yüreğiyle büyür. Kimlik arayışına bürünür. Çıkmaz bir sokağa girmişse o vakit, nedeni açıktır; Allah insana son nefesine kadar tövbe kapılarını açık bırakmıştır. Bu inanç doğrultusunda her yaşta bir kıvılcım ile değişim ve dönüşüm içine girebilmiştir.
Değişim demek, eğitim demektir. Eğitim, özgürleşme pratiğidir. İman ise insanı özgürleştirir. Tüm bunlarla birlikte insan, hayatı daha geniş yelpazeden okumaya devam eder. Yar yüzünü görür artık yeryüzünde. Eli kalem tutana kadar mücadelesi devam eder. Eli kalem tuttuktan sonra ise davası… Aslı; görünen hayatta kılavuzluk etmektir. Bu yoldaki kılavuzlarını da iyi kavramalı, hayatı hakiki manada anlamlandırmalı ve bir halife olarak yaşamını idame ettirmelidir.
Nihayetinde, insan kendi arayışları çerçevesinde bir yere tutunacak yaşa gelmiş olur. Onun ak düşen saçları mürekkebinin bittiğini, ve kısılan ses telleri ise söylenecek son sözün dendiğini gösterir. İnsan aslına tüm bu yollardaki muvaffakiyetleriyle dönmüş olmaktadır. O, fıtratın çağrısına kulak veren eşreflidir, ne mübarektir. Fıtrat bir küheylan misali insanı Hâk yolculuğunda ilahî yola taşır ve vuslat ki ne elzem! Hakikat uğruna geçen ömürde bir selamlama ile veda… Bu kez doğduğundaki gibi ağlamaz, adeta mütebessimdir. Hâk katında selam eder de selamının karşılığını alır.
Ebedî uğurdaki mücadelesini artık bitirmiştir fakat davası onda mühürlü, o ona tutsak… Artık vuslatına ermiştir, asıl yurduna aslı ile varmıştır. Selam olsun! Ona ve fıtratı bir fener misali yoluna tutana, selam olsun eşreflilere! Ve ders olsun. Çıkarsın tüm güzellikleri yeryüzüne, artık bakarak selamlayabilir; Yâr yüzüne.
GENÇ'ın Yazısı.