Hepimiz Uykudayız, Ölünce Uyanacağız
Site Özel
3981 okunma
Ömer Akyüz
Kadim felsefe ve inançların yüzyıllardır dile getirdiği “aslında hayat bir uykudur” sözü mukabilinde doğumla beraber hayat denilen bir uykuda olma hâline ve dünya denilen rüyaya adım atarız. Daha dünyaya ilk geldiğimiz anda belli bir süre içerisinde yardıma muhtaç ve hemen hemen tüm ihtiyaçlarımızı yerine getiren anne ve babamızın rehberliğinde bir bebeklik dönemi geçiririz. İlerleyen süreç içerisinde hayat bağlamında hem maddi hem de manevi anlamda kendi bağımsızlığımızı kazanırız, buna bulûğ çağı diyoruz. İşte hayatın gerçek yüzü ve farkında olma süreci tam da bu dönemde başlıyor. Peki, bu süreç esnasında gerçekten her şeyin farkına varabiliyor muyuz yoksa hayat denilen rüya içerisinde bütün bir ömrü uykuda mı geçiriyoruz?
Belli bir ömür süresi ile tayin edilen insanın, daha dünyadayken var olma bilinci üzerine düşünmesi ve buna uygun yaşam modelini edinmesi gerekir. Fıtrî olarak bizlere verilen sorumluluğun bilincinde olanlar, kendilerini bekleyen sorun ve sorumluluklarını, daha evvel ruhlar âleminde insan yaratılırken Allah’a verdiği “Evet, sen bizim Rabbimizsin” sözüyle aslında dünyada ne için bulunduğunu kavramıştır. Fakat dünyadayken yaşam modelini bir uyku moduna alan kişilerde ise hayat uykusunun verdiği uyuşuklukla birlikte yaşamını bilinçli bir şekilde yönlendiremeyecektir. Maddî olan hayat boşluğuna kapılıp yavaş yavaş murdar bir hâle süzülmeye yol alacaktır.
Akan zaman ve ilerleyen çağ ile birlikte insan, hemen her gün yeni bir şey icat ediyor ve hayatına her geçen gün yeni bir anlam katıyor. Fakat tüm bu gelişmeler, insanoğlu için hiç ölmeyecekmiş hissi veren plan ve programları da beraberinde getiriyor. Gelişen çağ ile birlikte dizayn edilen yeni dünya modelinde öyle bir yaşam sürdürüyoruz ki sanki hiç ölüm yok ve sonsuza kadar bu zevk sefa içinde yaşayacağımız bir hayat modeline ayak uydurmuş durumdayız. Kısacası dünya hayatına çok basit bir şekilde kanıyor ve bir rüya içerisinde uyku hâlini alıyoruz. Ölüm geldiğinde ise her şeyin farkına varacağız. Kalıcı olmayan bir hayata taptığımız tüm olmuşları geride bırakarak asıl yurdumuza yol alacağız.
“İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar” (Aclunî, Keşfu’l-hafa, 2/312) diyen Hz. Peygamber(s.a.v.), dünyadayken uyanmayan bir nefsin, vefat ettikten sonra mezarda uyanmanın kendisine hiçbir faydası olmayacaktır. İnsan, bu dünyada sonsuz bir hayat sürmesi için yaratılmadı. Dünyayı bir tarla bilip, orada asıl yurdumuz olan ahiret için çalışmalıyız.
Çalışmalıyız! Zira dünyada sorumluluk bilincini bilip çalışan kişiler için ölüm adına korkacak bir şey yoktur. Ölüm, onun için bir felaket değildir. Dünyada ebedî bir hayat sürdüreceğim zannıyla var olan aldatıcı düzene ayak uyduranlar için gerçek bir felaketin habercisi olacaktır, ölüm.
Şâhit olduğumuz ölümler bize gösteriyor ki ne zaman, nerede ve nasıl öleceğimiz belli olmadığından, her an ölecekmiş gibi kendimizi hazırlamamız gerekir. Dünyada sadece yaşıyoruz, hem de hiç düşünmeksizin. Bir uyku ve rüya hâli içerisinde…
Gerçek uyanış ölüm ile birlikte gelecek ve “ölmeden önce ölmenin” manasını kendi içimizde bulmalıyız. Kedimize dair, kendimizi keşfetmeliyiz.
“Uyananlar için Hayy, uykudakiler için Hû.”
GENÇ'ın Yazısı.