Eski İstanbul Medreselerine Panoramik Bir Bakış
Site Özel
3978 okunma
Ömer Akyüz
Medrese, sözlükte "okumak, anlamak, bir metni öğrenmek ve ezberlemek için tekrarlamak" anlamına gelen ders (drs) kökünden gelip “ders yapılan mekân” demektir. Medrese, dışa kapalı bir yapıdır. Küçük bir kampüs gibidir. İçeride yapılan ilmî faaliyet, dışarıdaki gündelik hayatın gaileleri ile çok fazla meşgul olmak zorunda kalınmaksızın sürdürülüyor. Ders okutulan yer anlamına gelen medrese, aynı zamanda öğrencilerin ikamet ettikleri yer anlamına da gelmektedir. Bu nedenle medreseyi hayat biçimi olarak da görmek gerekir.
İstanbul için medresenin başlangıç mahiyeti taşıyan önemli gelişme Fatih Sultan Mehmed döneminde "Sahn-ı Semân" olarak isimlendirilen müesseselerle yaşanmıştır. Fetihten sonra Fatih, Havâriyyûn Kilisesi yerine bir cami inşa ettirip caminin doğu ve batı kısımlarına isminden de anlaşılacağı üzere sekiz medrese yaptırmıştır. Buralarda yüksek seviyede ilim tahsili gerçekleştirilmiştir. Bunların arkalarına ise "tetimme" denilen, söz konusu medreselere öğrenci yetiştiren orta tahsil düzeyinde sekiz medrese daha inşa ettirmiştir.
Medreselerde görev yapan öğretim kadrosu için genel olarak üç kavramdan bahsedilir. Buna göre ilk sırada ders veren hoca olarak müderris (profesör) yer alır. Sahasında temeyyüz etmiş olmak, yabancı dil bilmek, vakur karakterli olmak gibi özellikler ise müderris seçiminde kıstas alınan niteliklerdi. Müderrisler kendilerine tahsis edilen lojmanda kalır ve düzenli maaş alırlardı. İkinci sırada müfîd (doçent) kadrosu vardır. Müfîd, okutulan derste, üzerinde durulması gereken özel bir konu varsa, öğrencinin dikkatini o mesele üzerine yoğunlaştırmak suretiyle ilgili meseleyi daha iyi kavrama ve onların daha nitelikli yetişmelerini sağlayan kimsedir. Üçüncü kadro ise müzâkerecilik görevini üstlenen muîd (araştırma görevlisi) kadrosudur. Muîd, müderrisin dersten ayrılmasını müteakiben tekrar eden ve ilgili derslere dair açıklamalar yapan müderris yardımcısıdır. Zira öğrenci gerek konuyu anlayamadığından gerekse müderrise konuyla ilgili soru sormaktan çekindiğinden mesele tam olarak kavranamayabilir. İşte tam bu noktada, muîd devreye girerek öğrenciye yardımcı olan kişidir.
Medrese programında yer alan dersler başlangıçta detaylı değildir. Zamanla program, genel olarak cüz’iyyat denen hesap, hendese, hey’et ve hikmet dersleri; alet ilimleri kabul edilen belâgat, mantık, kelam, Arap dil ve edebiyatı; ulûm-ı âliyye denen tefsir, hadis ve fıkıh derslerinden teşekkül etmiştir. Tedris yöntemi de branşlara göre değişiklik arz etmiştir. Örneğin Kur’ân ile ilgili ilimler için ezber sistemi tatbik edilmiştir. Eğitim dili Türkçe olmasına rağmen derslerde neredeyse tamamı Arapça olan belirli kitaplar esas alınıp takip edilmiştir.
Medresede, dersler kahvaltıdan sonra başlayıp öğle namazına kadar devam eder, namazın ardından öğrenci kütüphane ya da camide etüt programına dâhil olurdu. Kurban ve Ramazan Bayramları ile kandil günlerinde ders yapılmazdı. Cuma günleri de hafta tatili idi. Bunun yanında kaynaklarda salı ve perşembe de eğitime ara verildiği günler arasında zikredilir. Derslerde, yerine göre hocanın dersi anlatması (semâ), öğrencinin dersi sunması (arz) ve soru-cevap merkezli bir yöntem tatbik edilirdi.
Medrese mimarisi ise, genelde İstanbul’daki tüm medreseler benzer planla inşa edilmiştir. Medrese yapıları bir avlu etrafında toplanır. Avlusu olmayan medrese yoktur. Bu avlular mimari şekle göre genelde kare ve dikdörtgendir. Avlunun etrafında sütunlu revaklar bulunurdu. Bu avlu etrafında 6-20 arası medrese hücresi bulunmakta idi. Bu hücreler genelde O formunda, U formunda veyahut L formunda avlu etrafında dizilirlerdi. Bu ufak öğrenci odalarına medrese hücresi denirdi. Bu hücreler genelde dikdörtgen biçimindedir. Büyüklüğüne göre bir veya iki öğrenci burada yaşardı. Hücreler genelde kubbelidir. Büyük çoğunluğunun içinde şömine veya ocak dediğimiz ısıtma elemanları bulunurdu. Bu ocakların bacaları Osmanlı medrese mimarisinin en güzel görüntüsünü oluşturur.
Avlu giriş kapısının tam karşısında bir dershane-mescit bulunurdu. Dersler burada yapılırdı. Namaz zamanında da burada topluca ibadet yapılırdı. Bazı medreselerde ise medrese hücreleri caminin şadırvan avlusu dediğimiz iç avlunun etrafına inşa edilmiştir. Edirnekapı Mihrimah Sultan Medresesi, Topkapı Gazi Kara Ahmet Paşa Medresesi, Üsküdar Ahmet Şemsi Paşa Medresesi ve Kadırga Sokullu Mehmet Paşa Medresesi bu şekilde inşa edilmiş olanlardır. Bunun dışında öğrencilere üst baş alınması ve öğrencilerin imaret yemekleriyle beslenmesi, belli dönemlerde külliye hamamına gidilmesi o dönemin geleneği idi.
İstanbul`da çeşitli ilimlerde orta ve yüksek seviyelerdeki eğitim ve öğretim müesseseleri olan medreseler, günümüzde işlevlerini değiştirerek varlıklarını sürdürmektedir. İşte o medreselerden bazıları şunlardır:
Sahn-ı Semân Medresesi (Fatih Külliyesi)
II. Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra kurduğu eğitim kurumları arasında en üst düzeyde eğitim veren yükseköğrenim kurumudur. “Sahn-ı Semân”ın sözlük anlamı “Sekiz Bölüm”dür. Sekiz bölümden oluşan bir medrese olduğu için bu ad verilmiştir. Her bölümde 19 oda bulunur, bu bölümlerde en fazla iki öğrenci kalırdı. Sahn-ı Semân Medresesi, şekil bakımından günümüzdeki camileri andırmaktadır.
Fatih Camii’nin iki yanında sıralanan dörderden sekiz adet olmak üzere inşa edilen “yüksek ihtisas” medreselerine “Semâniye”(sekizli) veya “Sahn” yahut her iki ismin terkip halinde kullanılmasından oluşan “Sahn-ı Semân” adları verilmiştir. Sahn-ı Semân; Kur’ân, Hadis, Kelam, Fıkıh, Tefsir gibi dinî yani naklî bilimlerde ve Fizik, Kimya, Matematik, Astronomi gibi aklî bilimlerde ders verirdi.
Fatih külliyesi içerisinde yer alan Sahn-ı Semân, külliye bütünlüğü içerisinde yapılmıştır. Sahn-ı Semân, İstanbul’un ilk Türk yükseköğretim kurumudur. Ayrıca Fatih külliyesi içindeki en yüksek düzeyli medresedir. Sahn-ı Semân’ın eğitim müfredatının hazırlayıcılarından biri de çağın önemli bilim insanlarından Ali Kuşçu’dur. Medreselerde Ali Kuşçu tarafından düzenlenen bir okutma planının olduğu, hatta bunun “Kânunnâme” şeklinde yapıldığı bilinmekle birlikte, bugüne kadar incelemesi yapılan Osmanlı arşiv belgeleri arasında bu belge ele geçirilememiştir. Sahn-ı Semân, I. Süleyman tarafından açılan Süleymaniye Medreseleri zamanına kadar naklî ve aklî bilimlerde öğrenci yetiştirmekteydi.
Süleymaniye Medreseleri
Kânûnî Sultan Süleyman’ın 1550-1557 yılında yaptırmış olduğu külliye cami, medreseler, türbeler, hamam, imaret, darülkurra, darüşşifa, tabhane, sıbyan mektebi, arastalardan meydana gelmiştir. Külliyenin mimarı, Mimar Sinan’dır. Süleymaniye Medresesinin yapımı ile birlikte o zamana kadar devrin ünlü kültür yuvarlarından Fatih Medreseleri ikinci planda kalmıştır. XVII. yüzyılda Süleymaniye Medreselerinde yapılan düzenleme ile burası 12 dereceye kadar yükseltilmiş ve bu düzen Osmanlıların son zamanına kadar sürmüştür.
Süleymaniye Medreselerindeki eğitim, İptidai’den başlayarak eğitimin en yüksek derecesi olan Darü’l-Hadis’le son bulmuştur. Yapı topluluğunun meyilli bir arazide oturtulması için arazinin meyline uydurularak medreselere en üst kottan girilmiş ve bu kota dershaneler yerleştirilmiştir. Hücrelerin önüne kademeli revaklar yerleştirilmiş, revak dışındaki yerlere de iki yandan merdivenlerle inilmiştir. Avluya doğru bir cumba ile uzanan dershanelerin altına da birer çeşme yerleştirilmiştir. Medreselerde 21’er hücre, birer nişli medrese odası ve helâlar bulunmaktadır.
Caferağa Medresesi
Caferağa Medresesi, İstanbul Sultanahmet’te, Ayasofya ile Alemdar Caddesi arasında yer almaktadır. Soğukkuyu adıyla da anılan medrese, Babüssade ağalarından Cafer Ağa tarafından yaptırılmaya başlandı; ancak kardeşi Gazanfer Ağa tarafından 1560’da tamamlanabildi. Tuğla ve küfeki taşının kullanıldığı medrese, avluyu çevreleyen kubbeli revaklara açılan bir derslik ile 16 odadan oluşmaktadır. Odalardan 12’si kubbe, 2’si ayna tonoz örtülüdür. Medresenin üst örtüsü kurşun kaplıdır. 1845 ve 1947’de onarılan yapı son kez Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nca aslına uygun biçimde onarılıp 1989’da Kültür Merkezi olarak hizmete açıldı. Türk el sanatlarıyla ilgili kursların gerçekleştirildiği atölyelerin yer aldığı ve üretilenlerin satışa sunulduğu medresede çeşitli kültür ve sanat etkinlikleri düzenlemektedir. Ebru, Hat, Tezhip, Porselen, Cam, Bakır, Deri, Halı, Kilim ve Çini ile Kültür Merkezi’nde öğretim yapılan el sanatlarıdır.
Feyzullah Efendi Medresesi
Fatih’ten Eminönü istikametinde yürürken Macar Kardeşler Caddesi üzerinde bulunan Feyzullah Efendi Medresesi, bugün Millet Kütüphanesi olarak bilinmektedir. Meşhur kitapsever ve koleksiyoncu Ali Emîrî Efendi’nin kitaplarını buraya bağışlaması ile bu adı almıştır. Seyyid Feyzullah Efendi tarafından yaptırılan medrese, ortasında altıgen planlı bir şadırvan ve kuyu bulunan bir avlunun iki cephesinde L çizen on adet kare planlı ve kubbeli hücre bulunmaktadır.
Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi
Fatih’ten Eminönü istikametinde yürürken Sofular Mahallesi Eski Saraçhane Sokağı’nda Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi bulunmaktadır. Bu medrese Osmanlı klasik mimarisinin en güzel örneklerinden biridir.Darülkurrası, sıbyan mektebi, kütüphanesi, U planlı revaklı medrese odaları, avludaki zarif şadırvanı ile etkileyici bir komplekstir.
Ankaravî Mehmed Efendi Medresesi
Saraçhane Semtinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Belediye Sarayı’nın arkasında Ankaravî Mehmed Efendi Medresesi yer almaktadır. Bu medrese hemen yanındaki Hoşkadem Mescidi dolayısıyla Hoşkadem Medresesi diye de bilinmektedir. Medrese şu anda Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı tarafından kullanılmaktadır.
Şehzade Mehmed Medresesi
Şehzade Mehmed Medresesi günümüzde ayakta kalan İstanbul medreselerinin en güzellerindendir. Kânûnî Sultan Süleyman tarafından genç vefat eden çok sevdiği oğlu Şehzade Mehmed için Mimar Sinan’a yaptırılan bu medresenin girişi caminin yan avlusuna açılır. Bir avlu etrafına geniş tabanlı bir U çizen yirmi bir adet hücreden ve bir dershaneden müteşekkildir. Medrese, hâlâ Şehzade Mehmed Restoran olarak hizmet vermektedir.
Ekmekçizâde Ahmed Paşa Medresesi
Şehzade Cami’nin arkasında kalan Ekmekçizâde Ahmed Paşa Medresesi, Molla Hüsrev Cami’nin karşısında yer almaktadır. On yedi hücre ve bir dershaneden müteşekkil olan medrese, günümüzde İlim Yayma Cemiyeti tarafından İbnü’l Emin Mahmut Kemal İnal Erkek Öğrenci Yurdu olarak kullanılmaktadır.
Üsküdar’ın Medreseleri
Kânûnî Sultan Süleyman ile eşi Hürrem Sultan’ın kızları ve meşhur Sadrazam Rüstem Paşa’nın eşi Mihrimah Sultan tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan “Mihrimah Sultan Medresesi” Sultantepe’nin eteğinde bugün bir tıp merkezi olarak hâlâ hizmet veriyor.
Üsküdar’ın bir diğer sembolü olan Mimar Sinan’ın bir diğer eseri “Şemsi Paşa Medresesi”, harem sahil yolu üzerinde, Şemsi Paşa İlçe Halk Kütüphanesi olarak hizmet vermeye devam etmektedir.
Toptaşı Semti’nde Valide-i Atik Mahallesi’nde bulunan “Atik Valide Medresesi”, Ahmediye Semti’nde Gündoğumu Caddesi ile Esvapçı Sokağı köşesindeki Ahmediye Külliyesi içinde yer alan “Ahmediye Medresesi”, Nuhkuyusu’nda Murat Reis Mahallesi’nde, Çavuşdere Caddesi ile Çinili Mescit Sokağı’nın birleştiği noktada Çinili Külliyesi içinde yer alan “Çinili Medresesi”, Üsküdar’da gezip görebileceğiniz diğer medreselerdir.
Eyüp`ün Medreseleri
Eyüp’te ise Sokullu Mehmed Paşa’nın türbesinin arka tarafında bulunan, Sultan II. Selim’in kızı ve Sokullu Mehmed Paşa’nın eşi İsmihan Sultan tarafından yaptırılan ve hâlâ sağlık ocağı olarak hizmet vermeye devam eden “İsmihan Sultan Medresesi” ile Defterdar Caddesi ve Zal Paşa Caddesi arasındaki “Zal Mahmud Paşa Medreseleri” bulunmaktadır. Zal Mahmud Paşa Medreseleri hâlâ Eyüp Mehterhânesi, Divan Araştırma ve Eğitim Derneği ile Eyüp Oyuncakçılığı Projesi Eğitim Yeri ve Atölyesi, tarafından kullanılmaktadır.
Beyoğlu’nun Medreseleri
Beyoğlu-Beşiktaş bölgesinde ise Beşiktaş Meydanı’ndaki Sinan Paşa Külliyesi içinde yer alan “Sinan Paşa Medresesi”, Tophane’de Ali Paşa Medresesi Sokağı’ndaki Kılıç Ali Paşa Külliyesi içinde yer alan “Kılıç Ali Paşa Medresesi” ve Galata’da Kömürcü Aziz Sokağı, Billur Sokağı, Söğüt Sokağı ve Bereketzâde Sokağı arasında bulunan “Vâlide Kethüdası Mehmed Efendi Medresesi” yer almaktadır.
Kaynakça
TDV, Medrese
TDV, Müderris
TDV, Sahn-ı Semân
TDV, Süleymaniye Camii ve Külliyesi
TDV,Fatih Camii ve Külliyesi
Fahri Unan, Kuruluşundan Günümüze Fatih Külliyesi, TTK, Ankara 2003
Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Alfa Yayınları, İstanbul 2001
GENÇ'ın Yazısı.