Can Ceylan

Sabretmek, Allah’ın mülkü olan kâinattaki tüm engellere karşı hoşgörü ile yaklaşmak ve gönül hoşnutluğu ile kabul etmektir. Mümin her zaman sabrı ile sınanmaktadır. Bu sınanma sonrasında eğer ki başarılı olabilirse, Allah’ın hoşnutluğuna erişir ve onun cemalini görecek hale gelir. İslam âlimlerinin kitaplarında üç türlü sabırdan bahsedilir; Mâsiyete (günahlara) karşı sabır, musibete karşı sabır, ibadet üzerine sabır. Mümin bu üç türlü sabıra karşı dayanç göstermeli, cenneti kazanmalıdır. Kuran’ı Kerim’de; “Allah`a ve Resul’üne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46) diye emredilmiştir.
 
Şöyle bir hikâye anlatılır; Napolyon Bonapart’ın savaşta yendiği komutan, savaş sonrası Bonapart’a "Beni nasıl yendin?" diye sormuştur. O da komutana sabırla yendiği göstermek için, parmağını ağzına uzatmasını istemiştir. İkisi de parmaklarını birbirlerinin dişleri arasına koymuşlardır. İkimizde birbirimizin parmaklarını artan şiddet ile sıkacağız, tahammülü biten de elini masaya vursun gevşetelim demiştir. Tabii sıkmaya başladıkları zaman iki komutanın da gözlerinden yaşlar gelmeye başlamıştır. Soruyu soran komutanın bir müddet sonra sabrı tükenmiş ve elini masaya vurmuştur. Napolyon da demiştir ki: "İşte bir saniye daha sabretsen ben elimi vuracaktım. Bana savaşı kazandıran o an ki sabrımdır.".
 
Bu bölüme kadar sabırdan bahsettim. Fakat sabırdan bahsedebilmek için sabrın da ehli olmak gerekir. Tabii bu kolay bir şey mi diye sorarsanız, elbette kolay değildir. Herhangi bir insan olumlu ve güzel tavsiyelerde bulunuyorsa, fakat kendisi bu hâli ile hâllenmemişse, kendisi o sıfata muttasıf değilse sözü tesir etmeyecektir. Kendimize şöyle bir bakıyoruz; "Acaba sabırlı mıyız?" diyoruz. Aslında pek sabırlı değiliz ama bahsettiğimiz olumlu ve güzel sözleri de birisinin insanlara nakletmesi lazımdır. Biz de emredildiği ve elimizden de geldiğince sabırlı olmaya gayret etmeliyiz. Bu dünyanın imtihan dünyası olduğunu, imanın yarısının sabır diğer yarısının ise şükür olduğunu unutmamamız gerekmektedir. Hem belaya sabredeceğiz, hem nimete şükredeceğiz inşallah. Son bir şiir ile cümlelerimi bitirmek istiyorum.
 
Üstad Necip Fazıl Kısakürek sabır şiirinde öyle bir razı olma halini anlatıyor ki. Şiirinin ilk dörtlüğünde şöyle diyor;
 
Sabrın sonu selâmet,
 
Sabır hayra âlamet.
 
Bela sana kahretsin;
 
Sen be lâ ya selam et!
 
(Karşılaştığı güçlükleri sabırla yenmeye çalışan kimse, sonunda esenliğe çıkar, başarıya ulaşır.Sabır güzel olan her şeyin göstergesidir. Bela seni perişan edebilir ve etsin de fakat sen belaya karşı esenliklerini gönder.)
 
*Bir irfan ehli zata birisi geldi ve dedi ki: "100 defa sabrettim efendim. Sonunda ise infilak ettim, patladım.". Aldığı cevap ise şu oldu: "Sabrın bitmesi, ampulün patlayıp yanması gibidir. Sonunda patlayacaktın da neden 100 kere sabrettin?" buyurmuşlardır. Kalın sağlıcakla…


GENÇ'ın Yazısı.