Hatay’daki yangının yaralarını sarmaya çalışırken ülkemiz yeni bir afet ile de baş etmek zorunda kaldı. Şu sıralar hep olduğumuz gibi bir krizden diğerine koştuk. Toplum olarak yaşadığımız kara günlere bir yenisi daha eklendi. Hepimizin kalbi bir anda İzmir’e gitti. Çevre illerden de hissedildi bu deprem. İstanbul da bu listeye dahildi. Birçoğumuz belki avizelerin sallanmasından, belki eşyaların oynamasından belki de bir yakınımızın uyarması ile İstanbul’daki sarsıntıyı hissettik. İşte bizim hissettiğimizin katbekat fazlasıydı İzmir’de hissedilen. 

 
Arama kurtarma çalışmaları hala devam ediyor. Taş yığınlarının altında hayata tutunmaya çalışan nefesler, üstünde de onları kurtarmaya çalışan nefesler var. Onlara eşlik eden sesler… Seslenişler… Çırpınışlar… Ne denir, nasıl denir... Böyle anlarda insanın nutku tutuluyor. Aslında bir şeyler demeye de gerek yok herhalde. İzlediklerimiz, duyduklarımız yetiyor çünkü bize. Konuşamamak belki de ilk kez fayda getiriyor.
 
Ancak maalesef bugünler de tutunamayacak hafızalarımızda. Aslında bugünlerin depremi belki hep anılacak, vefat edenler belki hep zikredilecek ama esas olarak ölümle yüz yüze gelme anı unutulacak. Bu dünyada son demler sanılıp edilen dualar, bir daha ne zaman anılır bilinmez olacak. Sonra bizler haberlerden kaç kişinin bu dünyadan göç ettiğini, kaç kişinin kurtarılmaya çalışıldığını, maddi hasarın ne kadar olduğunu izleyeceğiz. Hepsi tespit edilip bizlere bildirilecek. Ne de olsa bir sonraki depremler için (Allah korusun) önemli istatistiksel bilgiler bunlar. Sonra “Türkiye Yaralarını Sarmaya Çalışıyor” manşetleri ile yeniden yaşayacağız. Can kayıplarımız için dualar okurken, maddi kayıplar için yardımlar toplayacağız. Bu yardımlara “İnşaallah arabalar sigortalıdır, evlerin sigortası varsa sorun yoktur, biraz da biz para gönderelim” gibi söylemlerimiz eşlik edecek.
 
Böyle afetlerde hep ürperir içim. Hep bu Kainatın Sahibi'nin gücünü, kudretini düşünür dururum. Yeri, denizi, koskoca yapıları yerinden oynatmaya Gücü Yeten'in o sımsıcak merhametine sarılmak isterim. Evlerin, arabaların, eşyaların sigortasını düşünenlerin yanında sorarım kendime: "Böyle durumlarda imanımızın sigortası var mı? Ölürken son sözümüz ne olacak?". Fazla uzatmaya gerek yok. Düşünelim. Allah hayırla ölmeyi nasip etsin, bizi ölümleri için dua edenlerden eylesin…


Gamze Çakır'ın Yazısı.