İçsel Dönüşümde Kimlik İnşası
Site Özel
3120 okunma
Ömer Akyüz
İnsanoğlu, tarih boyunca kendi kimliği üzerine merak sonucunda gelen araştırma güdüsü ile kendi manasının peşine düşmüş ve nasıl bir kimlik edinilmesi üzerine de tarih boyunca farklı alanlarda araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalar ile birlikte tarihten kalan ve bugünü daha iyi anlamamızı kolaylaştıran birçok kalıntıyla karşılaşıyoruz.
Bir Yunan vecizesi olan "Gnothiseauton", yani "Kendini bil." ifadesi Delphi'deki Apollon Tapınağı'nın girişinde altın harflerle yazılı olan bu söz Yedi Bilge arasında yer alan Spartalı Chilon tarafından yazılmıştır. İnsan olmanın sırrına ermektir, kendini bilmek. Bununla başlanır yolculuğa; “kendini bilmek” ve ardından gelen sorumluluk bilinciyle bu sırrın peşinden gidebilme cesareti göstermektir. Kendini bilmekten daha önemli bir meziyete sahip olamaz insan, kendini bilen sınırını bilir. Kendine vâkıf olan, insanlarla hemhâl olur; ona kendi aynasından bakar, kendi iç dünyasını keşfeder. Kendini bilmek, kendi sırrına ermektir.
Aristoteles, “Bilgelik, kendini bilmekle başlar” der ve insanın, kendisini keşfetmesi, fark etmesi, bulması, bilmesi ve kendi öz farkındalığının bilgisini elde etmesi pek de kolay değildir. Dışarıdan bir gözle kendi adımıza çizdiğimiz benlik tasavvurunu bir gerçeklik portresi olarak algılarız. Bu, bize kendimiz hakkında biraz da olsa fikir verir ancak dışarıdan nasıl göründüğümüzden ziyade iç dünyamızdaki öz kimlik bilinci hakkında dışarıdan somut bir gözlemle bunu keşfedemeyiz. Kendi sırrına ermeli insan, titiz bir işçilikle hem de. Bu, uzun bir yol, meşakkatli bir iş ve devrimci bir duruştur. Kendi sırrına eren bir benlik, evrenin de sırrına erer ve en önemlisi de bu evrenin arkasındaki mekanizmanın sahibinin varlığına da erişir, bir benliğin kendini gerçekleştirme safhasının son aşamasıdır bu. Gerçek kimlikle buluşma ve onunla bütünleşmektir bütün gaye.
Tasavvufi geleneğimizde de ayrı bir öneme sahip olan “Kendini bilen, Rabbini bilir” sözü burada daha anlaşılır kılıyor durumu. Nereden geldiğini iyi bilmeli insan, nereden geldiğini bilen biri nereye gideceğini de iyi bilir. Geçmiş kökenini bilmeyen, geleceğe dair bir öz kimlik inşa edemez.
“Sonra onu düzeltip bir biçime soktu ve ona kendi ruhundan üfledi.” (32/Secde, 9). Evrende her şey insanın hizmetine sunulmuştur. İnsanlık tarihinden bu yana insanın doğaya her daim hükmetme gayesi işte bu yüzdendir, fıtrî gelen bir duygudan ötürü insan, bu denli doğayla iç içe yaşama ve dahası onu avucunun içine alma arzusuyla yaşar. Yeryüzünde her şey “insan”a doğru hareket eder, yani “ben”e; ona göre şekil alır. “Ben”i bulmaya ve onu keşfetmeye çalışır. “Ben”in sırrına vâkıf olduğumuz anda gerçek mutluluğa kavuşacağız, zira “ben”e O, kendi ruhundan üfledi ve yeryüzünde halifem dedi ona. Bu sır, hayat ve ölüm arasında kalan dengedir bir nevi. Kendini tanımalı bu “ben”, kendini keşfetmeli, keşfetmeli ki hak ve hakikatle bütünleşsin.
İçsel dönüşümde derûni bir yolculuk yapmak isteyen biri, hayatı, bir kitap gibi kendi manasını bulma çabası ile okumalı ve kendi sırrına erme arzusuyla hayatı bir film gibi izlemeli; içsel boşluklara ancak hakkı ve hakikati yerleştirerek “tam” olur insan, bir benliğin hakikate ulaşma sahnesini inşa etme gayesiyle hareket etmeli. Aksi takdirde eksik kalır, eksik göçer bu dünyadan.
GENÇ'ın Yazısı.