ana ne yapman gerektiğini soruyorsun. Ne yapması gerektiğini sormayana da söylediğim bir şeyi söyleyeyim mi sana? Namaz gönüllüsü olabilirsin. Bütün dertlerini bir tarafa iter, namazı gündeminin başköşesine yerleştirebilirsin. Yapacağın basit: Sürekli abdestli dolaşmaya çalışacak, namazını –yapabiliyorsan cemaatle- vaktinde kılacak ve sonra diğer vaktin namazını beklerken işlerine devam edeceksin. Böyle yaparsan adına namaz dertlisi derler. Hatta namaz delisi bile diyebilirler, mahzuru yok. Allah’ın namaz kılalım diye gönderdiği bir dünyada namazın delisi olmaktan daha şerefli ne olabilir?

Başlangıçta belki zorluk çekeceksin. Ama en az kırk gün sabretmen gerektiğini unutma. Kendine namaz kılman gerektiğini sürekli telkin ederek sabır ve azim göster. Namaz, nefse en ağır gelen ibadetlerin başında gelir. İçindeki karanlık yan sana namaz kıldırmamak için elinden geleni ardına koymaz. O akılsıza şunu söyleyebilirsin: “Namaz kılmadığım müddetçe yaptığım iş ne olursa olsun bir değeri yok… Namaz kılmıyorsam bir hiçim, namaz kılmıyorsam bir kıymetim yok!” Gerçekten namaz kılmadığın müddetçe yazdığının, çizdiğinin, okuduğunun, alıp sattığının bir kıymeti yok. Nasıl olabilir ki? Sana hayatının temel gayesini anlatmaktan aciz kalan hangi işin bir faydası olabilir ki?

Namaz dertlisi olmak hiç şüphen olmasın ki seni farklı birisi kılacak. Namaz kılmaya devam ettiğin müddetçe ahlakında, hareketlerinde ve hayatında değişiklikler olacak. Bunu sen de fark edeceksin, etrafındakiler de… Namaz hayatının ana rengini vermeye başladığı zaman seni öyle işlere sevk edecek ki şaşıracaksın. Kabiliyetlerin ortaya çıkacak. Niye geldiğine dair sadece sana has o özel cevabı bulacaksın. Hangi suyun sakası olduğunu görecek, kendini tanıyacaksın. Çünkü namaz seni zamanla değiştirecek, dönüştürecek. Seni Müslümanlıktan Müminliğe oradan da Muhsinliğe terfi ettirecek. Yaratanı görüyormuş gibi bir hayat yaşamaya başlayacaksın. Sen O’nu görmesen de O seni zaten görüyor, bunu bilmekle kalmayacak, bu bilgiye ereceksin.

Sonra namaz sana bambaşka bir âlemin kapısını açacak. Bir yolculuk başlatacak. İlk durağından son durağına kadar ancak kendisini kaliteli hale getirmekle aşabileceğin menziller gösterecek. O menzillerin her birisinde ayrı zevkler, neşeler ve lezzetler tadacaksın. Bir menzilde kıyam sevgilin olacak, bir menzilde rükû, bir menzilde kade, bir menzilde ise secde… Sonuçta namaz kendisi ile yürüdüğün, kendisine yürüdüğün ve kendisinden âleme yürüdüğün bir dostun olacak. Ondan hiç ayrılmak istemeyeceksin, o da en çok ihtiyacın olduğun zamanlarda hemen yanı başında olacak ve sana ummadığın kadar yardım edecek.

Sen namazı düzgün ve doğru kılıyordun ya gün gelecek namaz seni kılacak. Hayatın namaz olacak. O’ndan başka kimseye eğilmeyeceğin bir vakara ve O’ndan başka kimseye temennada bulunmayacağın bir duruşa kavuşacaksın. Namaz seni süsleriyle bezeyecek; duruşuyla karakter sahibi kılacak, rükûsuyla mütevazı edecek, kadesiyle hikmete erdirecek ve secdesiyle Yaratan’a yaklaştıracak. 

Namaz kıldıkça alnına secde izi yerleşecek. Zamaneler pahalı markalarla farklılık dilenirken sen secdenle, namazınla marka olacaksın. Yüzün ağaracak. Yüzünde secde izi ışıldayacak. Allah’a kulluğun ve O’na yakın olmanın nişanesini görmeyi bilen gözler görecek, çünkü bu senin remzin olacak. Ellerin, kolların, ayakların ve bütün uzuvların abdest ve namaz nuruyla parlayacak. Bu nur seni herkesin arasında görünür ve belirgin kılacak; seçileceksin.

Namaz içindeki cevheri ortaya çıkaracak ve seni sen kılacak.

Namaz kimsenin bir şey söylemeye yanaşmadığı şu karmaşık dünyada sana neyi yapman ve hangi yolu tutman gerektiğini fısıldayacak.


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.