Nedim Kaya

Çevre konusundaki bu duyarlılığın artık arabaları 250 km kadar götürebilecek kapasitede piller üretilmesinden sonra başlaması bir tesadüf mü acaba? Peki organik tarım sektörü doğmadan organik ürün ihtiyacı yok muydu?  Birilerinin en duyarlı olduğumuz noktaları kullanarak cebimize elini uzattığını hissediyor gibiyim. Manipülasyon var diye tehlike yokmuş gibi davranmak duyarsızlığa çanak tutmak olur şüphesiz. İyisi mi gribe karşı tedbir almalı, çevre konusunda duyarlı olmalıyız ama bunu yaparken bir elimiz sürekli cebimizin üzerinde olmalı. Tabii cebinde parası olmayanlar bu sonuncuyu yapmasa da olur.

eydi o tehditler; almış başını gidiyordu, nüfusun çeyreğini öldürebilecekti, yeni bir veba olma potansiyeline sahipti. Bültenler  "ABD’de Nisan-Kasım 2009 arasında domuz gribi ölümlerini inceleyen Harvard Üniversitesi uzmanları domuz gribinin mevsimsel gripten bir farkının olmadığını, hatta öldürme riskinin daha düşük olduğunu ortaya çıkardı. Bilim adamları, ‘Panik abartıldı. Hastalığın çok tehlikeli olmadığı açık’ görüşünde"  haberini geçtiklerinde Türkiye gibi batıya nisbeten sağlık konusunda daha az duyarlı bir ülke bile 8,5 milyon doz aşı satın almıştı bile.

Önce bilim adamları uyardı, sonra sağlık bakanlıkları kervana katıldı, derken Dünya Sağlık Örgütü (WHO)  gribi pandemi ve küresel salgın tehlike gurubuna soktu. Normalde  WHO`nun bir hastalığı pandemi olarak ilan edebilmesi için yeni bir virüsün ortaya çıkması, hızla yayılması, insanların bu hastalığa bağışıklığının bulunmaması, yüksek ölüm oranına sahip olması ve bulaşma oranının yüksek olması gerekiyordu. Ancak domuz gribi vak`asında WHO, bu son iki şarttan vazgeçti ve ölüm oranı yüksek olmayan domuz gribi hastalığı bir anda pandemi tanımının içinde kendine yer bulmuş oldu. 11 Haziran`da WHO "küresel salgın" kararı aldı. Tüm dünyada hükümetler milyonlarca doz aşı siparişi verdi, ilaçlar stok edilmeye başlandı. Yani ilaç sektörüne milyarlarca dolarlık bir gelirin kapısı aralandı. İddialara göre WHO`nun bu kritik kararları aldığı toplantılara profesörlerin taşvikiyle Glaxo, Novartis ve Baxter`in temsilcileri de gözlemci sıfatıyla katılmıştı.

Sonuç: Dünyada normal gripten yılda 250,000 kişi ölürken domuz gribinden 7000 kişi öldü.

Hastaların çoğu hastalığı ayakta atlattı.  (Buna bizim cümle ev halkı da dâhil. Oysa bizimkilerin öğretmeni o ezici kampanyanın etkisiyle çocuğu iki hafta sınıfa almamıştı yeni doğan ikizlerine kendisi vasıtası ile bulaşmasın diye...)

Sonra bilim adamlarının domuz gribini ilaç şirketleri lehine abartmayı teşvik ettikleri kendi aralarında paylaştıkları e-maillerle ifşa edildi. Nedense bu büyük skandal önemsizmiş gibi birden bire örtbas edildi.

Daha sonra Dünya Sağlık Örgütü danışma kurulunda bulunan 8 bilim adamının çeşitli ilaç şirketlerinin maaşlı elemanı olduğu ortaya çıktı

En sonunda Harvard Üniversitesi bu koca yalanı itiraf etmek zorunda kaldı.

Domuz gribi mevzusunda ete kemiğe bürünen bir gerçek var ki insanoğlunun en hassas olduğu konular manipülasyona en rahat alet olan konulardır ve bu manipülasyon maalesef sonuncu olmayacaktır. Aslında bu manipülasyon var diye domuz gribi ne tehlikesiz ne de küçümsenmesi gereken bir konudur. Ama bütün dünyanın cebine bir multişebekenin hortum döşeyip aynı anda boşaltmayı gerektirecek kadar da olmaması gerekiyor.

İnsanın aklına derhal, acaba başka hangi konularda manipülasyonlara uğruyoruz sorusu geliyor. Benim ilk adayım belli. Çevre ve küresel ısınma konusu. Kesinlikle kendimi duyarlılar sınıfına koyduğum bu meselede manipülasyon kokusunu aşikar hissetmemek mümkün değil. Hatta George Bush ve partisinin resmi görüşüyle paralel olmasının getirdiği antipati olmasa bu konuya çok daha önce değinmek niyetindeydim. Ne zaman ki batılı hakim basın kuruluşları el ele verip aynı konuları ağızlara sakız etseler bu şüphe daha beter depreşir bende zaten. Son Kopenhag zirvesinde dünyanın çevre konusunda kılını bile kıpırdatmaması gösterdi ki çevre konusundaki hesapları basında patlayanlar bu korkulardan zerre kadar etkilenmemiş. Herkes daha fazla üretim için gereken enerjiyi bulmanın derdinde. Hani bu dünya batarsa sizin enerjinizin üretiminizin zaten bir anlamı olmayacaktı.

Çevre konusundaki bu duyarlılığın artık arabaları 250 km kadar götürebilecek kapasitede piller üretilmesinden sonra başlaması bir tesadüf mü acaba? Peki organik tarım sektörü doğmadan organik ürün ihtiyacı yok muydu?  Birilerinin en duyarlı olduğumuz noktaları kullanarak cebimize elini uzattığını hissediyor gibiyim.

Manipülasyon var diye tehlike yokmuş gibi davranmak duyarsızlığa çanak tutmak olur şüphesiz. İyisi mi gribe karşı tedbir almalı, çevre konusunda duyarlı olmalıyız ama bunu yaparken bir elimiz sürekli cebimizin üzerinde olmalı. Tabii cebinde parası olmayanlar bu sonuncuyu yapmasa da olur.


GENÇ'ın Yazısı.